TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
Gündelik yaşam içinde yeri geldikçe kullandığımız tespih kavramının Müslümanlıkta ve başka din ve kültürlerde bir ibadet, dua aracı olmanın yanında bir de aksesuar olma özelliği bulunmaktadır. Tespih sözcüğü dilimize Arapça’ dan alınmıştır. Türkçe söylenişiyle tespih Arap ağzı ile söylendiğinde tesbih olarak telaffuz edilmektedir. Sözcük genel kanıya göre dilimize Farsça aracılığıyla geçmiştir.
TDK dijital sözlüğe göre anlamı: 1) “Süphanallah” sözünü söyleme 2) Belirli dinî sözleri tekrarlamak veya elde oyalanmak için kullanılan, türlü maddelerden boncuk biçiminde yapılmış, genellikle otuz üç veya doksan dokuz taneden oluşmuş dizi, tekrar edilen zikrin sayısını belirlemek amacıyla ipe dizilen belli sayıdaki boncuklar. 3) Namaz sonunda “Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu ekber” sözlerini otuz üçer defa söyleme.
Tespih sözcüğünün Fransızcası chapelet, İngilizcesi rosary ve Almancası da Rosenkranz sözcüğüdür. Latince rosarium gül (rosa) destesi veya gül bahçesi anlamına gelmektedir.
Tesbih kelimesinin “dua okuma” anlamıyla kullanımı Türkçede ilk kez 11. Yüzyılda Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserinde geçmektedir. Dua etti, tespih çekti, biraz bekledi. Gülen parlak bir yüz gibi dünya ışıdı. Ögdülmiş’in Odgurmış’a sözleri.
Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ında (s. 1269) tesbîh sözcüğünün Arapça sebbh sözcüğünden türetildiği ve sübhanallah diyerek Allah’a ta’zim etme, tesbîhât ve tespih anlamına geldiği belirtilmiştir.
Kubbealtı dijital sözlüğü tespih sözcüğü ile ilgili olarak şu açıklamaları yapıyor: Arapça tespih sözcüğü (ﺗﺴﺒﻴﺢ) 1) Allah’ı takdis ve tenzih etmeyi, onu her türlü kusur ve eksiklikten uzak tutmayı dile getirme 2) Namaz sonunda “Sübhânallah, elhamdülillâh, Allâhu ekber” sözlerini otuz üçer defa söyleme 3). Allah’ı zikir ve tenzih ederken sayının anlaşılması için kullanılan, ibrişim veya ipliğe dizilmiş, çeşitli ağaç veya taşlardan yapılmış, genellikle 33 veya 99 tâneden oluşan dizi 4) Tekke ve câmi mûsikîsinde güfteleri “Sübhânallah” vb. tespih sözlerini ihtivâ eden beste formudur.
Zikrin otuz üç adet yapılmasının önerilmesi bu sayı üçle çarpıldığı zaman doksan dokuz ettiği içindir. 99 sayısı ise Allah’ın 99 adı “esmâ-i hüsnâ” anlamına gelmektedir.
Maskot olarak kullanılan efe, kabadayı tespihlerinin 17 boncuklu olmasının nedeni ise dinsel inançlara saygısızlık olmasın diye imiş.
Hristiyan tespihi İsa’nın yaşadığı her yaş için bir tane olmak üzere 33 yıla karşılık 33 tanelidir. Manastırlarda, tekke ve tarikatlarda ise 500, 1000, hatta 5000 boncuktan oluşan tespihler de bulunmaktadır.
Şemseddin Sami’nin Kâmus-ı Türkî adlı eserinde (s.317) tesbih sözcüğünün Arapça sübhandan türetildiği, sübhanallâh diyerek onu tenzih ve takdis etme anlamına geldiği bir de ezkâr (zikirler) ve evrâdı (dualar) saymak için hazırlanmış taneler dizisi için kullanıldığı ifade olunmaktadır. Sözcüğün Arapçasının sübha olduğu ve âlet-i tesbih münâsebetiyle lisânımızda tesbih denildiği belirtilmektedir.
Dilimizde bir de tespih çekmek eylemi ve deyimi vardır. Bu eylem ibadet amaçlı ya da oyalanmak için ipe dizili taneleri başparmak ve işaret parmağı kullanılarak başından sonuna kadar hareket ettirmek anlamına gelmektedir.
Sevan Nişanyan da Sözlerin Soyağacı adlı kitabında (s. 479) belli sözleri tekrarlayarak Allah’ı yüceltme, dua boncuğu anlamlarına geldiğini söylemektedir.
Müslümanların ibadetleri arasında yer alan tesbih namazı ise her rek‘atında yetmiş beş defa “sübhânallāhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallāhü vallāhü ekber” şeklinde zikir lafzı, sözleri okunan dört rek‘atlı nafile bir namazdır.
Tespihler yapıldıkları malzemeye ve yapan ustanın bilgi ve becerisine göre değerlendirilmektedir.
Değerli tespih çeşitleri: Tespih değişik dinsel inanışlarda bir dua aracı olmanın ötesinde koleksiyoncu meraklıları için de bir ilgi alanı oluşturmaktadır. İşte bu tespihlerden bazıları:
Damla kehribarı fosilleşmiş çam veya başka ağaç sakızından yapılmaktadır.
Faturan kehribar fenol ile formaldehitin polimerleşmesiyle elde edilen ve zamanla yüzeyi vişne rengini alan termosetlerden -ısı ve kalıplama ile son şekli verilebilen- bir reçine; bakalitin akrabası, ilk plastiklerden yapılan tespihler.
Mor yakut tespihler yarı değerli ametist taşından işlenerek yapılmaktadır.
Kaplan gözü, kuvars grubuna ait olan kaplan gözü taşı camı andıran yanardöner bir görünüme sahiptir. Bu taş silikat ve demir oksit bileşenlerinden oluşmaktadır. Bu taş işlenerek yapılan tespihe de bu ad verilmektedir.
Galalit (Fransız sıkma) ham maddesi sütten alınan kazeinin uzun bir zaman pres edilmesi ile şekil alan pahalı bir malzeme kullanılarak yapılan tespihlerdir.
Katalin (Catalin) ilk kez 1927 yılında Amerika New York’ta “American Catalin Corporation” şirketi tarafından patenti alınarak üretilmiş olan, saydam ve yarı saydam özellikler gösterebilen, her renkte üretilmiş, bir çeşit fenol formaldehit materyali ve onun markası olup bu malzemeden yapılan tespihlerdir.
Pelesenk (Mısırlı zenginler ve Osmanlı sadrazamlarınca sevilen kokulu sanduka tahtası çeşidi) Pelesenk ağacı en ağır ve sert ağaç türlerinden biridir. Kuzey Hindistan gül ağacı (veya nargile yani Hindistan cevizi kabuğu) olarak bilinen dalbergia sissoo, Hindistan alt kıtasına ve güney İran’a özgü hızlı büyüyen, dayanıklı, yaprak döken bir gül ağacı ağacıdır. Dalbergia sissoo uzun, kösele gibi yaprakları ve beyazımsı veya pembe çiçekleri olan büyük, çarpık bir ağaçtır.
Öd ağacı Hz. Muhammed’in sandukasının yapıldığı kokulu tahta çeşidi olup bu ağaçtan yapılmış olan tespihlerdir.
Oltu Taşı Tespih: Erzurum Oltu ilçesinde bol miktarda Oltu taşı yatağı bulunmaktadır. Siyah veya koyu kahverengi bu taştan yapılan tespihlere verilen addır.
Tespih için her çeşit malzeme kullanılabilmektedir. 33’ lük ve 99’ luk tespihler en çok kullanılan tespihlerdir. 33 boncuktan sonra araya farklı bir boncuk, nişane konulmaktadır. Tespihin başlangıç ve bitiş yerlerini bağlayan yerinde imame bulunmaktadır. Alevi tespihlerinin bir kısmı 40 boncukludur.
Tespih Ağacı: (Tesbîhiyye) Botanikte önemli bir yeri olan tespih ağacı melia azedarach, genellikle ekvatoral bölgelerde yetişen maun vb. 700 türü içine alan geniş bir melia familyasındandır. Hindistan’da ve Avrupa’nın sıcak bölgelerinde ayrıca ülkemizde de birçok yerde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde park ve bahçelerde daha çok kendiliğinden ve bir de süs ağacı olarak yetiştirilmektedir. Baharda açan çiçekleri çok hoş kokuludur bu yüzden adına Çin, Hint veya Pers leylağı denmektedir. Meyveleri ise zehirlidir, mide ve solunum organlarında hasar yapmakta ve bazen de ölümlere neden olmaktadır. Güz aylarında oluşan ve kuruyan tohumları tespih yapılmasına elverişlidir. Kabukları ateş düşürücü olarak kullanılmaktadır.
Bitkinin taksonomisine gelince: Bitkiler âleminin, magnoliophyta, kapalı tohumlular bölümünde, magnoliopsida, iki çenekliler sınıfında ve sapindales takımındandır. Familyasının adı tespih ağacıgiller, meliaceae’dır. İkili adlandırmada Melia azedarach olarak söylenmektedir. Çok yıllık ve 10-15 metreye kadar yükselebilen bir ağaçtır.
Taksonomik sınıflandırma dışında yerel olarak Chinaberry tree, Pride of India, Bead tree, Cape lilac, Syringa berrytree, Persian lilac, Indian lilac; Tespih ağacı, Hint leylağı, Şeytan zeytini diye de adlandırılmaktadır.
Aslında ağacın adını oluşturan azaddıraht sözcüğü Farsça’dır ve yaşlı ağaç anlamına gelmektedir. Ehlile (helile) ağacı, tâhak ve kettâr ağacı da denilir.
Tespih çiçeği veya inci taneleri: Tespih çiçeği genellikle saksılarda yetiştirilen bir süs bitkisi olup yaz aylarında çiçek açarlar ve küçük, beyaz çiçekleri kümeler halinde ipe dizilmiş beyaz inciler gibi güzel bir görünüm verirler. Düşük sıcaklıklara da dayanıklıdır. Bazı yörelerde bezelye çiçeği de denmektedir. Çiçeğin yuvarlak bezelye şeklindeki yaprakları bol su toplar, bu nedenle bitki fazla su istemez. Toprağının hafif nemli olması yeterlidir. Senecio rowleyanus variegata – tespih çiçeği bitkisi, ip şeklinde oluşan dalların kenarlarından yuvarlak tespih tanesi şeklinde yumruları olan, küçük beyaz çiçek açan bir sukulent türüdür. Bu bitki adını, Cactaceae ve sulu meyveler konusunda uzmanlaşmış İngiliz botanikçi Gordon Douglas Rowley’den almıştır. Yaprak ve çiçekleri biraz acı ve zehirlidir.
Tespih böceği: Korktuklarında veya kendilerinin tehlikede olduklarını anladıklarında hemen bir top halini aldıkları için halk arasında top böceği ya da tespih böceği olarak da adlandırılmaktadır. Aslında sevimli varlıklardır ama özellikle bodrum katlarında, ılık ve nemli yerlerde görülünce ilaçlama ile öldürülmeleri yoluna gidilmektedir. Boyları 5-6 cm. kadardır.
Korku anında büzülüp kalan kişiler için de dilimizde “tespih böceği gibi” tortop olmuş şeklinde bir ifade kullanılmaktadır.
Yedi çift bacağı vardır ve kabuklu takımındandır. Böcek yani “insecta” denen, sınıfta yer almazlar. Karides, yengeç ve krillerle (deniz kabuklusu) akrabadırlar. Bu ilginç canlıların fosilleri incelendiğinde 300 milyon yıllık bir geçmişinin olduğu anlaşılmıştır. Tespih böceklerinin bilimsel ismi olan “armadillidium vulgare”, armadillo adlı hayvandan geliyor.
Armadillo kendi gözlemlerime dayanarak söylüyorum: Arjantin, Iguaçu, Brezilya’da yağmur ormanlarında ve komşu ülkelerde, Şili’de hala yaşayan ve ama tespih böceklerinden hayli iri olan, fare gibi kulakları da bulunan bir hayvandır. Bizim gördüklerimizin bir metre kadar boyları vardı.
Armadillo, Cingulata takımında yer alan, yalnızca Dasypodidae ve Chlamyphoridae familyasındakilerin hayatta kaldığı zırhlı plasentalı (mammalia) memelilerin ortak adıdır. Chordata şubesindendirler. Birbirlerinden zırhlarındaki şeritlerden ayırt edilerek tanımlanmaktadır. Dokuzunun soyu tükenmiş ve yirmibir yaşayan Armadillo türü bulunmaktadır. Amerika’ya endemiktir. Armadilloların 12 – 15 yıllık ömürleri varmış ve ne ilginçtir ki; günlerinin 16-18 saatini uyuyarak geçiriyorlarmış.
Bu sevimli hayvan 2014 Dünya Kupası futbol maçlarını düzenleyenler tarafından maskot olarak seçilmiş.
Tespih böceğinin taksonomisini dönersek: Animalia âleminden, şubesi: arthropoda, alt şubesi crustacea, sınıfı malacostraca, takımı ısopoda, familya: armadillidiidae, cinsi: armadillidium ve türü de armadillidium vulgare’ dir.
Şimdi tespih kavramımıza geri dönelim.
Tesbih veya tespih sözünün dilimize Arapçadan alındığını söyledik ama bu sözcük ve tespih denen aletin kullanılması çok eskilere gitmiyor. TDV İslâm Ansiklopedisi tesbihin Allah’ı zikretmek için kullanılan bir alet olduğunu, Arapların bu alete misbaha dediklerini, ilk ortaya çıkışının sahabe dönemine kadar uzandığını, Hz. Peygamberin terekesi arasında bir tesbih bulunduğunu söyleyenler varsa da bu iddiayı sahih kaynaklara dayanarak doğrulamanın mümkün olmadığı söylenmektedir.
Bu anlatıma göre Hz. Muhammed’in tespih kullanmadığı ve bu yolda bir hadis ve sünnet bulunmadığı söylenebilir. Yine aynı kaynaklar 4 halife döneminde ipe atılan düğümler veya çakıl taşlarının tespih gibi kullanıldığı rivayetlerine yer vermiştir.
Ancak daha sonraki yıllarda tespih kullanımı çok yaygınlaşmış ve bu alet cemaatin bir aksesuarı halini almıştır.
Fildişinden, değişik minerallere, balık kemiğinden reçineye kadar her şeyden büyüklü küçüklü tespihler yapılmıştır. Tespih yapım ustalığının piri olarak Veysel Karani’ nin adı söylenmektedir. Osmanlı döneminde de tespihcilik bir meslek haline gelmiştir.
Tarihsel geçmişe baktığımızda tespihin ilk kullanımının Hindistan kültürü olduğunu görüyoruz. İlk kullanım tarihinin M.Ö. 2500’lere kadar uzandığı belirlenmektedir. Sanksrit dilinde tespihe “japa-mala” adı verilmiştir. Japa sürekli tekrarlanan dua ve mala sözcüğü de güllerden oluşan deste veya çelenk anlamına geliyormuş. Latincede gülün adı da rosa’ dır.
Tespih doğu kültürü içinde karşımıza farklı şekillerde çıkabilmektedir. Örneğin Nepal’in başkenti Katmandu’da, yörenin en eski ve en büyük tapınağı olan Swayambhunath’ da veya Boudhanath Tapınağında bir elde dua çarklarıyla dairesel bir dönüş yapılmakta diğer elle de dairesel konumlu bir dizi çark döndürülmektedir. Bu dönme ve döndürme işlemi sırasında kişiler belli duaları tekrar etmektedirler. Yine Hint ve Çin kültüründe Batı kültürlerinde olduğu gibi bir ipe dizili boncuklardan oluşan tespihler görülmektedir. Portakal renkli giysileri içinde Budist rahiplerinin ellerinden tespih eksik olmaz.
Budizm’de 108 taneli tespih dua için kullanılmaktadır. Bu tespih 27′ şer taneli dört parçaya bölünmüştür. İstenirse 54′ lük bir tespih iki defa 27’l ik olarak çekilir. Tibet’te 27’ li tespihle 10.800 sayısını buluncaya kadar dua tekrarlanmaktadır.
Çin’de tespih shu zhu yani sayma taneleri olarak adlandırılmaktadır. Abaküs gibi.
“Om Mani Padme Hum”, Lotusun Kalbinin Mücevheri anlamına gelmekte olup bir dua olarak ayin süresince tekrarlanmaktadır.
Bir festival sırasında rastladığımız ve belli bir makam içinde söylenen bu sözlerin çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Meditasyon sırasında da kullanılan bu 6 heceli dua Budizm, Jainizm, Hinduizm ve Sikhizm’nin vazgeçilmez bir matrasıdır. Çoğu kez bu mantralar değişik tespihlerle istenen sayıya ulaşmaktadır.
Hindistan’da başlayan bu tespih kullanma âdeti Çin ve tüm Asya kıtasına oralardan da İran ve Mezopotamya’ ya yayılmıştır. Tespih ile en geç tanışanlar doğal olarak Müslümanlar olmuştur. Yukarıda da belirtildiği gibi İslamiyet’in başında böyle bir uygulama yoktur. Daha sonra ise belki duanın hesabı konusunda bir gereksinim doğduğu için tespih kullanımı başlamıştır.
Müslümanlardan başka Yahudilerde ve Hristiyanlarda da tespih bulunmaktadır.
Dünyanın hemen her köşesine dağılmış olarak bulunmaktadır. Musevilerde tespih, daha çok fanatik Museviler tarafından kullanılmaktadır. Müslüman toplumlardaki kadar yaygın bir kullanımı yoktur. Kudüs’te Ağlama duvarı önünde bir elinde eski ahit ve öteki elinde tespih bulunan birçok Musevi aynı anda görülebilmektedir.
Hristiyan dünyasında ise tespih, 3.yüzyılda yalnızca manastırlarda keşişlerin tören giysilerinin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Halk arasında daha sonra bir miktar yayılmıştır. Hristiyan tespihlerinin baş kısmında imame yerine bir haç bulunmaktadır. Hristiyanlar genel olarak günah çıkarma veya kilisede diz çöküp dualarını ederlerken sol eline dolanmış bir tespih bulundurmaktadırlar.
Müslümanlarda tespih çekilirken genel olarak “ Sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber” veya Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu ekber şeklindeki sözler tekrar edilmektedir. Müslümanlarda tekrar edilen dua bu sözlerden ibaret iken Hristiyanlarda daha farklıdır. Katolik, Ortodoks ve Anglikanlarda tespih duaları çok ayrıntılıdır.
Tespih duası çoğunlukla Katolik ve Anglikan Hristiyanların (benzer bir Ortodoks yöntemi de vardır) kullandığı, yüksek sesle söylenen ve düşünülen bir dua türüdür. Yaygın tespih duası; 10’ar defa söylenen ‘Selam sana’ duasından oluşan 5 setin ve her setten önce ‘Babamız’ duasının okunması ile bunlara eşlik eden ‘mystery’ olay-gizem üzerine sessizce düşünmekten oluşmaktadır.
Selam sana ve göklerdeki pederimiz bölümlerinden sonra 5’li gizem bölümleri vardır. Bunlar sevinçli, kederli, şanlı ve ışık gizemleridir.
Bu dualarla 1-Kalpte bir huzur elde etme. 2-İncil üzerine daha derin bir tefekkür elde etme amaçlanmaktadır.
Şunu rahatça söyleyebiliriz: Bu dualar öylesine ayrıntılı ki bunları, bunların sırasını akılda tutmak çok zordur, büyük olasılıkla papazlar bile karıştırmışlardır. Bereket 16. Yüzyılın ortalarına kadar bu duaları papazlar Latince okuduklarından ahali hiçbir şey anlayamıyordu ve papazların, muhterem pederlerin yanlışları ortaya çıkmıyordu. İncil her ulusun kendi dillerine çevrilince artık işin gizemi de sona erdiğinden ve papaz rejiminin amaçları anlaşıldığından çoğunluk halk dua etmemeye, kiliselere de gitmemeye başladılar.
Kimsenin inancına ya da inançsızlığına söz söylemek bize düşmez ama hangi kültürde olursa olsun bir cümlenin 33 kez, 99 kez ya da daha çok kez yinelenmesi ona yeni bir anlam kazandırmaz. Hatta var olan anlamını güçlendirmez, pekiştirmez. Bir gerçek ilk söylendiğinde aklımıza yatıyorsa hemen kabul ederiz, yok eğer yatmıyorsa araştırır, soruştururuz, doğruluğunu kanıtlayabilirsek kabul eder ve uygularız, yanlışlığı ortaya çıkarsa da kabul etmeyiz ve uygulamayız. Olur biter. Ben böyle düşünüyorum.
İlkokulda biz öğrenciler yaramazlık yapınca ya da yazmada, okumada başarısız olunca öğretmen bize ceza verirdi. Elimize çizgili veya kareli koca bir kâğıt tutuştururdu, örneğin o sözcüğü 40 kez, 100 kez yazmamızı isterdi. Öğretmenin amacı belli bizi kendi anlayışına göre eğitmekti. Görünmez bir güç kendi adını veya niteliklerini bana niçin üst üste yineletmek istesin. Buna ihtiyacı mı var? Yoksa, bu tekrarlar niçin?
Meditasyoncular bu yinelemeler ile insan çakralarının açılacağını, ruh ve beden sağlıklarına kavuşacaklarını iddia etmektedirler.
Diğer dinler niçin bir doğruyu sürekli yineletirler? İnsanları bir şeye inandırmanın ve inandırılan yönde hareket ettirebilmenin başka yolları olmalı.
Bununla da yetinilmemekte teknolojiden yararlanılarak tespih zikirmatik aletleri yapılmaktadır. Zikirmatik zikir çekmek için kullanılan ve sayısını belleğine kaydeden bir alet imiş. Yani dua eden ama dualarının sayısını akıllarında tutamayan kişilerin günlük olarak çektikleri zikirlerin kaydını tutan işlevsel bir ürünmüş. Minimal boyutta tasarlanan zikirmatik, parmağa geçirilerek konforlu bir kullanım sunuyormuş.
Tanrının, Allah’ın zikir sayısını bilmeye ihtiyacı yoktur. Esasen o öyle büyük bir güçtür ki, sizin kaç zikir çektiğinizi bilir. Acaba insanlar tanrıya karşı bir kanıt olsun diye mi bunu sayıya döker ve döktükleri sayıları zikirmatiklerle kayıt altına alırlar?
Yineleyerek şunu söylemek isterim ki; bu tarzda yapılan süreğen dualar insanın kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. İnsan ister inançlı bir dindar olsun ister inançsız, ateist, deist, agnostik bir kimse olsun yaptıklarından pişmanlık duyuyor idiyse veya kendisi, yakınları veya tüm insanlar için iyi bir şeylerin olmasını istiyorsa bunu zihninde tasarlaması ve bu tasarımın gerçekleşmesi için eyleme geçmesi gerekli ve yeterlidir. Anlamını bilerek veya bilmeyerek aynı şeyleri sonsuza kadar yinelese de bir adım ileri gidemeyeceğini bilmesi gerekir. Yaşadığımız hayat her gün bize bunu kanıtlamaktadır.
Aslında ben bu yazıda hac, umre, haç, çarmıh, istavroz, salip vb ilgili diğer kavramları da irdelemek istiyordum ama bir tespih kavramını bile bitiremedik. Ne yapalım, onları da başka yazılarda inceleyelim.
Saygılarımla…
23.05.2024
Ali Can Polat