MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
Günlük konuşmalarımızda ve yazı dilimizde sıklıkla kullandığımız birkaç kavramı gözden geçirmek ve aralarındaki farkları irdelemek istiyorum. Bunlar, mit, mitoloji, efsane, masal, destan, hikâye, tarih, trajedi, komedi ve opera.
Bunların her biri için ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır ve yazılmaya da devam edilmektedir. Amacım yine genel bilgi niteliğinde hatta ansiklopedi bilgisiyle bu kavram ve terimleri elimizin altında bulunması için derlemektir.
MİT
Toplumun birlikte yaşama ülküsünü, toplumsal psikolojisini, gelenek ve göreneklerini, inançlarını anlatan veya içinde yaşadıkları doğaya ilişkin görüşleri açıklayan, insanlara örnek olabilecek kahramanların, önceki kuşak insanlarının ya da doğaüstü, sıra dışı yaratıkların yaptığı işlerle ilgili anlatılardır.
Bu kavrama E. Yunanca ve günümüz Batı dillerinde mythos deniyor. Bu kavram, gerekçesi aranmayan, nedeni, niçin ve nasılı sorgulanmayan söz anlamınadır. Daha sonra insanın duyguları ile dünyayı kavraması, pathos dönemi gelmiş ve daha da sonra onun karşıtı olarak logos yani bilim çağı ortaya çıkmıştır. Logosun, bilimin aydınlığı mythos dönemini de, pathosu da geri plana itmiştir.
Bu kavramlara karşılık olarak Cumhuriyet öncesi dönemde Arapçadan alınan usture veya üstüre sözcüğü kullanılmıştır. Çoğulu esatirdir. Batıl inanç, uydurma söz anlamına gelmektedir.
Mit, mitos, geleneksel, kuşaktan kuşağa sözle anlatılarak yayılan ve zaman içinde toplumun hayal gücüyle biçim değiştiren, tanrılara, tanrıçalara, bunların arasındaki serüvenlere, evrenin doğuşuna ilişkin hayallerle karışık, alegorik anlatımlardır.
Romanyalı Mircea Eliade mitlerin konusunun kutsal öyküler olduğunu belirtir.
Psikanalizmin babası Sigmund Freud ve daha sonra analitik psikolojide Carl Gustav Jung ve Alfred Adler mitos konusu ile yakından ilgilenmişlerdir. Bu bilim insanlarına göre mitoslar insanın bilinçaltına yerleşmiş nevrozlarının ilkel dışa vurumlarıdır. Bu psikologlar mitlerin kutsallıklarından çok varoluşa ilişkin hayalle karışık hikâyeler olarak yorumlamasından yanadırlar. Bunlar zamanla sembolleşerek günümüz insanının düşünme yapısını oluşturmaktadır. Oidipus kompleksini bir örnek olarak gösteriliriz.
MİTOLOJİ
Mitoloji, mitleri konu alan, mitlerin doğuşlarını ve anlamlarını araştıran, inceleyip yorumlayan bir bilim dalıdır. Mitoloji belirli bir din veya kültürde insan ve evrenin doğasını, varoluşunu, geleneklerin bağlı olduğu inançların nedenlerini açıklamaya çalışan söylencelerin tamamıdır.
Mitolojiye deyim yerinde ise toplumun bilinçaltı ile bilinçli yaşamı arasında kalan gri bölgesi adını verebiliriz.
MASAL
TDK sözlüğüne göre masal: Genellikle halkın yarattığı, hayale dayalı, sözel gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanların, hayvanların, cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü, sıra dışı olayları anlatan ve edebi değeri olan anlatımlardır.
Aynı zamanda mitolojilerin de bir parçası da olan masallarda gerçeklikle bağlantısı olmayan olaylar anlatılır ve insanlığın ilk çağlarında anlatılmaya başlayıp daha sonra topluluklar büyüdükçe bir topluluğun tamamına mal olmuş sözlü geleneklerin belli bir kalıp içinde tanımlanması da denebilir. Masalların amaçsız olduğu söylenemez. Geçmişte yaşanan önemli olayların unutulmaması, benzer durumlar yaşandığında örnek alınması için masallar uydurulmuştur. Masallar geçmişin gizemli dünyasını günümüze taşıyan araçlardır. Yakın geçmişimizde özellikle çocuklar için masallar, yaşayan kişiler tarafından yazılmıştır.
Mitler ile masallar arasındaki önemli farklar:
Mitlerde evrensel, masallarda sosyal öğeler egemendir.
Mitlerde belirli ya da belirsiz bir zaman söz konusudur. Masallarda ise zaman önemli değildir. Evvel zaman içinde olması yeterlidir.
Mitlerdeki olaylar kısmen de olsa gerçeğe dayanırken, masallardaki olaylar hayal ürünüdürler
Mitlerde yer ögesi bazen gerçek bazen de hayalidir. Masallarda ise olaylar hayal ürünü yerlerde geçer. Masalların memleketin birinde geçmiş olması yeterlidir.
Mitler bilgi vermeyi amaç edinmişlerdir, masallar ise ahlaki değerleri öne çıkarırlar. Arkadaşlık, sadakat, vefa gibi duygular, kavramlar öne çıkarılır.
EFSANE – SÖYLENCE
Efsane: Sözlüklerde eski çağlarda yaşanmış o çağlardan beri kulaktan kulağa söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayali ürünü anlatımlardır.
Olağanüstü, sıra dışı olayların gerçek hayatla ilişkilendirilmiş şekli de denebilir. Bu haliyle efsaneler, söylenceler halk hikâyeleridir. Efsanelerin estetik temelini eski mitler oluşturur. Gerçekliğinde ise tarihsel bir zaman dilimi ve yaşanmış olaylar vardır.
Mit bir inanış biçimidir. Efsane gibi kutsal ögeler içerir.
Efsanelerde ve mitlerde zaman kavramı eskiden denilerek anlatılmaktadır.
Mitolojide evrenin varoluşu ve işleyiş düzeni anlatılırken efsanelerde iyilik- kötülük ve iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin cezalandırılması gibi konular anlatılmaktadır.
Mit ve efsanede anlatılan varlıkların olağanüstü nitelikleri olmalarına karşın gerçekmiş ve olaylar da gerçekten yaşanmış gibi kabul edilmektedir.
Mitlerdeki kahramanlar topluluğun istekleri doğrultusunda hareket ederler, efsanede ise çoğunlukla kişilerin çevresinde gelişen bir kurgu vardır.
Mitlerde kültler ve ritüeller (ritus=Tören, merasim, töre, örf) öne çıkar ve örneğin insanlar ölümlerinden sonra mit dünyasında bir yere giderler. Örneğin Akilleus tarafından öldürülen Hektor’ un cenaze töreni Troya Destanında uzun uzun anlatılmıştır. Efsanelerde ise hayatın geçici olduğuna, ölümün kaçınılmaz olduğuna ilişkin öğretici anlatımlar çoğunluktadır.
Mitlerde kahramanlar seçilmiş insanlardır veya kutsal varlıklardır, mitlerde sıradan insanlara yer yoktur. Efsanede ise başrolü seçkin kahramanlar alırken çevrelerinde sıradan insanlar da bulunmaktadır.
DESTAN – EPOPEE
Farsça dasitan, dâstân, destân sözcüğünden Türkçeye zaman içinde devşirilerek geçmiştir. E. Yunancadaki karşılığı epos, Fransızcası épique, épopée.’ dir
Destan, ulusların prototiplerinin yaşadıkları tarih öncesi olayları efsane ve mitlerde yer alan ögelerle birlikte harmanlayarak oluşturan, genel olarak o topluluğun kahramanlık özelliklerini öne çıkaran uzun manzum yapıtlardır. Destan, toplumun çoğunluğunu ilgilendiren olayları konu edinir. 8-11 heceli dizelerden oluşur ve kıta sayısı yediden yedi yüze kadar uzayıp giden anonim veya bireysel halk şiirleridir.
Destan, sözlüklerde yer alan anlamıyla tarih öncesinde tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrı ve seçili kişilerle ilgili sıra dışı olayları konu alır. Kahramanlıklar, savaşlar konu edilir. Bu anlamda bilinen en eski ve en ünlü destan Troya destanıdır.
Destan henüz yazının olmadığı çağlarda halk edebiyatında, tarihi olayları yansıtan önemli anlatılardır. Mitolojideki olağanüstü varlıklar bazen destanlarda düşman olarak karşımıza çıkarlar. Olayların örgüsü içinde günlük gerçekler efsaneleşerek bir geleneğin doğmasına neden olurlar.
Tarih yazımında bu yapıtlardan yararlanılır.
Mitler ve destanlar arasındaki farklar:
Mitolojide kahramanların olağanüstü özellikleri, destanda ise doğasından gelen fiziki özellikleri vardır.
Mitolojilerde yurt kavramında bir belirsizlik varken destanlarda bu özellik belirginleşmiştir.
Mitolojide kahraman gücünü kutsal güçlerden, tanrı ve tanrıçalardan destanlarda ise kutsal ve/veya bilge kişilerden alırlar. Mitlerde kutsallık vardır, destanlarda kutsallık bulunmaz.
Mitolojide evrensel destanda ise toplumsal unsurlar yer alırlar, destanlar zaman olarak mitlerden daha yenidir.
Mitler ve destanlar yazının bulunuşundan sonra sözelden yazılı hale geçmiş olduklarından bilgilerimiz kesintili ve sınırlı kalmaktadır.
Bu gün bilinen destanlarımız Türk araştırmacılar tarafından, doğrudan doğruya halk dilinde hâlâ yaşayan destanların derlenip yazılmasıyla elde edilmişlerdir. Bir kısmı da eski Çin, Arap, İran, Bizans ve Batı kaynaklarında bulunmuştur. Kaşgarlı Mahmut eserinde destan türü için “koşuk” “yır” terimlerini kullanmıştır. Kuman, Kırım ve Çağataycada bu tür için irtegi terimi, Kazak ve Kırgızlar ise bu tür için “comok” terimi kullanmış.
Söz buraya gelmiş iken Türk destanlarının kısaca bir sıralamasını yapmak yararlı olabilir.
Türk Destanları:
- İslamiyet öncesi
Yaratılış Destanı
Siyempi Destanı
Saka Destanları
Alp Er Tunga Destanı (İ.Ö. 7.yy)
Şu Destanı (İ.Ö. 4.yy)
Hun-Oğuz Destanları
Oğuz Kağan Destanı (İ.Ö. 4.yy)
Atilla Destanı
Göktürk Destanları
Bozkurt Destanı (İ.Ö. 2.yy)
Ergenekon Destanı (İ.Ö. 7-8.yy)
Uygur Destanları
Türeyiş Destanı (8-9.yy)
Göç Destanı (8-9.yy)
- İslamiyet sonrası
Manas Destanı (8-9.yy)
Cengiz Han Destanı (13.yy)
Timur ve Edige
Satuk Buğra Han Destanı (13.yy)
Seyid Battal Gazi Destanı (9.yy)
Danişmend Gazi Destanı (11.yy)
Köroğlu Destanı (16.yy)
Destan Türleri: Doğal, yani halkın anonim tarzda yarattığı destanlar ve yapay yani toplumdan birisi veya birileri tarafından yazılmış olan destanlar
Yeni Türk Destanları:
Son dönemlerde sözlü kaynaklardan derlenerek yazıya geçirilmişlerdir. Tematik ve yapısal özellikler açısından kendi aralarında 3 ana bölümde toplanabilir.
a. Kahramanlık Destanları
Manas Destanı,
Köroğlu Destanı,
Alpamış Destanı,
Bozoğlan Destanı,
Kurmanbek Destanı
b. Tarihî Destanlar
Battal Gazi Destanı,
Sarı Saltuk Destanı,
Danişmend Gazi Destanı,
Edigey Destanı,
Timur Destanı,
Genç Osman Destanı
c. Arkaik Destanlar
Alıp Manas Destanı,
Altın Arığ Destanı,
Ural Batır
Olanboy Destanı,
Ahat Destanı,
Akbuzat Destanı,
Oğol Han Destanı,
Ay Manıs Destanı
HİKÂYE – ÖYKÜ
Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa, yalın ve yüzeysel bir olay örgüsü vardır, olay eksenli ve merkezine insanı alan bir yazı türüdür. Büyük çoğunlukla düz yazı şeklinde kaleme alınmışlardır.
GÜNCE – ANI – HATIRAT
Bir kişinin yaşadığı olayları yer, zaman da göstererek anlatan bir yazı türüdür. Elbette kişinin dünya görüşünü, olaylara ve doğaya, insanlara bakış açılarını yansıtır. Daha çok güncelerden günlük tutulan notlardan oluşur. Çoğu zaman da kişinin itiraflarından (confession) bazen de aklanma isteğinden doğmuşlardır.
MASAL İLE HİKÂYE ARASINDAKİ BENZERLİK VE FARKLAR
Masal ve hikâyede aynı şekilde bir olay örgüsü, kişiler, zaman ve yer kavramları bulunmaktadır. İki yazı türünde de konuşma dilinden ayrı edebi bir dil kullanılır.
İki türde de döneminin dünyaya bakışını yansıtacak ögeler içerir.
Masallar sözlü gelenekten beslenir ve anonimdir. Hikâyeler ise yazılıdır ve yazana özgü özellikler içerir.
Masallarda yer ve zaman belli değilken hikâyelerde yer ve zamanın belirtilme zorunluğu vardır.
Masallardaki kişiler genelde bir tip hikâyelerdeki kişiler se genelde bir karakter olarak kurgulanır.
Masallar içinde tekerlemeler ve belli kalıplar içinde yoğun, günlük yaşamdan farklı ifadeler yer alır. Hikâye türünde bunlara gerek duyulmaz.
Masallarda anlatılan yer, zaman ve tiplerde hep bir olağanüstülük vardır. Hikâyelerde ise günlük hayatta olabilecek şeyler anlatılır.
Bunların dışında masallar sözlü olarak kulaktan kulağa yayılmaktadır. Hikâyeler ise yazılı olurlar. Masallarda olağanüstü durumlardan yararlanılmaktadır. Hikâyelerde anlatılan şeylerin tekrarı mümkün olabildiği halde masallarda bu durum olmaz.
MYTHOSTAN LOGOSA
Mythos ve masallar uygarlığın şafağında güneşin ilk ışıkları gibidirler. İnsanlar mitler dünyasında ve ethos’ta aradıklarını bulamayınca yeniden kendi dünyalarına dönmüşler, yeni arayışlara girişmişlerdir. Giderek logos çağına ulaşılmıştır. Didyma’dan Miletos’a, Klazomenai’den Ephesos’a geldiğimizde bilgiler artık bilime evrilmiş, karşımıza bir Thales çıkmıştır. Thales bize güneşin tutulacağı tarihi cetvel kalem söyleyivermiştir. Mitolojisinin büyücü tanrıçası Kirke’ nin deyim yerinde ise pabucu dama atılmıştır…
Ancak mitoloji eşsiz bir hazinedir. Hafife almaya gelmez. Uygarlığın kökleri oralardan gelmiştir.
TARİH
Tarih toplumların başından geçen olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olayların nedenlerini ve sonuçlarını, birbirleriyle olan ilişkilerini ele alan, araştıran, inceleyen bilim dalı ve bunlarla ilgili olarak yazılmış olan belgelerin ortak adıdır. Bu gün ulus olarak nitelendirdiğimiz insan topluluklarının bir tarihleri olduğu gibi akla gelebilecek ve dünü olan her şeyin bir tarihi vardır. Örneğin antropoloji, paleontoloji, doğa tarihi, dinler tarihi gibi. Örneğin beslenmenin, gastronominin tarihi gibi…
Tarihi masal, mitoloji ve benzerlerinden ayıran en önemli iki özellik yer ve zaman göstermesidir. Tarihin amacı dünü anımsatarak günümüzdeki olayları daha kolay anlayabilmek, gelecek için doğru planlar yapabilmektir.
Tarihin bu önemine uygun olarak nesnel bir bakış açısı ile yazılması çok önemlidir. Aksi halde günümüz insanını yanıltır. Tarih yazılırken ve okunurken anakronik yanlışlardan kaçınmak gerekmektedir. Tarihteki olayları, gelenek ve görenekleri vb. şeyleri o günün koşulları içinde değerlendirmeliyiz..
TRAGEDİA
Trajedi veya tragedya sözcüğünün aslı E.Yunanca tragoidia’dır. Bugünkü dilde acıklı sahne oyunu anlamına kullanılmaktadır. Tragos ve oidia sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Tragos keçi ve oidia da oder mastarınden gelmekte, şarkı söyleme işidir. Odeon ise o şarkıların söylendiği yerdir.
Yani sözcüğün bu şekilde anlamı “keçilerin türküsü”dür.
Tragedialarda sahne gerisinde bilindiği gibi bir koro bulunmakta ve şarkı söylemektedir.
İstanbul’daki Dragos semtini ve tepesini kimileri dragon=ejderha sözcüğü ile ilişkilendirmektedirler. Bu ejderhayı doyurabilmek için keçi kurban edildiğini de söyleyenler vardır. Naçizane benim görüşüme göre pagan dönemde bu tepede Dionysos şenlikleri yapılıyordu. Bilindiği gibi Dionysos Anadolu’muzun en çok sevilen keçi ayaklı tanrısıdır. Şarap tanrısıdır. Yemeyi içmeyi ve mutlaka eğlenmeyi öngörür. Zaman içinde tragos sözcüğünün değişerek dragos olması şenlikte şarkı söylenmesi ile bu bölgeye Dragos adı verilmiş olabileceği de düşünülmelidir.
Dionysos şenliklerinde koro, tanrının ona bağlı bakkhaları simgeliyordu.
Antikitede yine bilineceği gibi iki anlayış vardır. Bunlardan birisi Apollon’cu anlayış, diğeri Dionysos’ çu anlayıştır. Apolloncu anlayış gelecekle ilgili öngörülerini Didyma’da, Delphi’ede şekillendirirken Dionysos’cu anlayış theatronlar’da, Odeonlarda tragedyalar aracılığı ile dünyadan biraz da haz alma ve erdemi bu yollarla yakalama peşindedir.
KOMEDİA
Komedi veya komedya sözcüğünün aslı E. Yunanca komoidia’dır. Gülünçlü oyun anlamına kome ve oidia sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşmuştur. Oidia sözcüğü ile ilgili olan odeon da şarkı söylenen yer anlamına gelmektedir. Komos köy eğlencesi, köyde yapılan festivallerdir.
Bize sözcük İtalya üzerinden commedia’nın devşirilmesiyle komedi olarak girmiştir. İlk yıllarda komedya olarak da söylenmiştir. Dante Alighieri’nin ünlü La Divina Commedia’sı bir örnek olarak gösterilebilir. Aslına bakılırsa o bir ”grande” commedia’dınr. Onun adına ilahi sözcüğünü uzun yıllar sonra ekleyen Giovanni Boccacio’dur.
Trajedi ile komedi arasındaki farklar
Bilindiği gibi birinde acıklı trajik diğerinde gülünçlü komik olaylar konu edilir.
Dante’nin ünlü eseri bu 3 bölümlük şiir selinin devamı başladığından daha iyi bir sonuca doğru ilerlediği için bu ad uygun bulunmuştur.
Her İkisi de koro ve diyalog bölümlerinden oluşur.
Trajedilerde kahramanlar soylu ve olağanüstü kişilerdir. Komedi ve dramda ise kişiler halk arasından, sıradan insanlardır. Trajedilerin konuları mitolojik ve tarihi olaylardır komedilerin ise günlük yaşamın konularıdır. Klasik trajedide üç birlik kuralı yani olay, yer ve zaman kuralı bulunur.
Her ikisi de bağ bozumu, şarap tanrısı Dionysos için yapılan törenler le ortaya çıkmışlardır.
Her ikisi de ilk dönemlerde manzum eser olarak kaleme alınmıştır. Nesir halinde ancak 1700’lü yılarda yazılmaya başlanmıştır.
Trajedide konular mitolojiden ve tarihi olaylardan alınır komedi türünde ise, konular günlük yaşamdan alınır.
OPERA
Dilimize komedya gibi, tragedya gibi opera da İtalyanca’ dan girmiştir. Sözcüğün aslı, kökeni opere (Fr. Operer) iş yapmak eyleminden gelmektedir. Müzikli dram anlamına kullanılmaktadır. Bir de operet vardır. O da hafif müzikli oyun, hafif opera olarak söylenebilir.
Opere sözcüğü ile ilgili olarak hem anlam, hem köken ve hem de türevi olan sözcükler bakımından Kavram Mutfağı paydaşlarımızdan Bülent Aksoy arkadaşın çok değerli ve ayrıntılı bir incelemesi var, o makaleye bakılmasını söylemekle yetineceğim.
Ali Can Polat
22.02.2022
.
.
.