HİÇLİK
(Damda Unutulmuş Birinin Öyküsüdür
Okunsa İyi Olur)
gecenin kızoğlankız karanlığında
birbaşınalık
ıssız sessiz çaresiz
seslerin anası sessizlik
kuş uçmuyor, kervan geçmiyor
işlerini bitiren kutsalcıklar da
kendinden emin vakur
adımlarını
sürüye
sürükleye
çekip gittiler
ak mermerden oyulmuş
bir fincan sanki
su sızdırmaz dedikleri benim dünyam
lahdin kapağı yerine tam oturmamış
kum saatinin boğazına
takılıp kalmış
zaman
hangi yıldızdayım ben
nerede benim ellerim
nerede görüşmecimin gönderdiği
mendil
bir de o ucu yanık cigara
hiçliğin tam ortasında
utanıyordur newton
nerede o elma
nerede o yasa
kanımı akıtan
canımı acıtan
nerede o tozlu dosya
nerede suç – nerede ceza
halden sen anlarsın franz kafka
söyle bana bu dava nasıl bir dava
zeus’a mı inanmalı,
benjamin’e mi,
faraday’a mı
şimşek çakmıyor
yıldırım düşmüyor
geçmişi günsüz bir dün
beni buraya bıraktılar
geleceği belirsiz bir yarın
beni burada unuttular
karalar içindeyim, karalar bağlamıyorum
karanlığı acı bir şarap gibi içime çekiyorum
Esridikçe yazıyorum
kalem yoksa tırnaklarım var
mürekkep yoksa kıpkızıl kanım var
yazdım
yazıyorum
yazacağım
umut benim kanımda
yazdım
yazıyorum
yazacağım
ne grev meydanında parlayan
giyotinin satırı
ne darağacında salınan
urganın ilmiği
ne de o meşum sandalyede
elektriğin yanığı
sorarsanız bana
bir kupa baldıran yeter
yetmezse bir kupa daha
kömürleşen acıları değil
yeşeren aşkları
yazdım
yazıyorum
yazacağım
ben bir hiç olana kadar yazacağım