GÜNAH KEÇİSİ

GÜNAH KEÇİSİ

Atasözleri ve deyimler bir toplumda yaşanmışlıkları, bu yaşanmışlıklardan elde edilmiş deneyimleri ileriki kuşaklara kısa, özlü sözlerle anlatır. Bunlardan bazılarını açıklamak için ciltler dolusu kitaplar bile yazılabilir. Atasözleri ve deyimlerin zaman içinde söyleyeni unutulur gider ama kendileri kalırlar. Bunlar o topluluğun kültürünün köşe taşlarını oluştururlar. Ancak bazı atasözü ve deyimler etkileşimde bulunulan komşu kültürlerden de alınmış olabilir. Sözünü ettiğimiz deyim de onlardan birisidir. Meydan Larousse (s.5/433) günah keçisini Musevilerin eskiden her yıl günahlarını yükledikleri inancıyla çöle saldıkları keçi olarak anlatmaktadır.
Günah keçisi kavramı Türk atasözleri ve deyimleri arasında yer almamaktadır. Dilimizde yerleşmiş olan ve sık sık kullanılan bu deyiş bize başka kültürlerden gelmiştir.

Hiç kuşkusuz hemen hemen her toplumun sosyokültürel yaşamında doğal olayların oluş şekli ve yinelenme özellikleri insanların meraklarını uyandırmıştır. İnsanlar doğa olaylarının neden ve sonuçlarını araştırıp kendilerine göre kurallar belirlemeye çalışmışlardır. Doğa olaylarının yıkıcı etkilerini incelerken de birçok kez kendilerinin, kendilerinden birilerinin veya bir şeylerin doğaya, doğayı yöneten güçlere karşı yanlış tutum ve davranış içinde olduklarını düşünmüşlerdir. İnsanlar bu yanlışlığı düzeltmek için bir şey veya kişileri kurban etmenin çare olabileceği sonucuna ulaşmışlardır.

 

İnsanlar olumsuz bir durum ile karşılaştıklarında bunun olası tüm nedenlerini araştırmak yerine kendi bilgisizliklerini, beceriksizliklerini, sorumsuzluklarını, yaptıkları yanlışları ve eksiklikleri bir yana bırakıp sorumluluğu bir kişiye veya hiç ilgisi olmayan kişilere ve şeylere yükleyerek kurtulmaya çalışırlar. Sanki o şeyden veya kişiden kurtulunca tüm sorunlar çözülecekmiş gibi bir duyguya kapılırlar. Oysa çoğunlukla o olumsuz durumu yaratan birden çok neden vardır. Bu nedenlerin o sonuç üzerinde göreceli etkileri vardır. Günah keçisi kavramı, suçsuz-günahsız olduğu halde üzerine başkalarının işledikleri suçların-günahların yüklendiği kişi ya da topluluğa verilen bir ad veya bir niteleme sıfatıdır.

Bu deyimin yaratılmasına neden olan olaylar; öncelikle olumsuz bir durumun ortaya çıkmış olması ve bu kötü, olumsuz durumun bazı insanların veya canlı-cansız bir varlığın yanlış hareketleri sonucunda olduğuna inanılması gerekiyor. Bu davranışların doğaya egemen olan gücü veya güçleri kızdırdığına inanılıyor. Bu gücün kızgınlığının giderilmesi ve yeniden hoşnutluğunun kazanılması ona bazı sunularda bulunulması ile sağlanabileceğine inanılıyor. Yaratan, var eden, doğuma ve ölüme, her şeye hükmeden bu büyük güce karşı işlenmiş günahlardan kişilerin ve toplumun arındırılması ve hatta gelecekte iyi şeylerin olması için dualar yapılması ve kurban verilmesi düşünülmüştür. Bu anlamıyla kurban tüm inanç sistemlerinde bulunmaktadır.

Bilindiği gibi semavi dinlerin her üçünde de genel kabul gören kurban ritüelinin ortaya çıkışı Hz. İbrahim’in oğullarından birini Allah’a kurban etme isteği üzerine kendisine gökten bir koç indirilmiş olması şeklindedir. İnsan yerine koçun kurban edilmesinin arkasında yatan şey insandan, insan yaşamından vazgeçmek istemeyiştir. Bunun yerine koç kurban edildiğinde geride acı, keder, gözyaşı, özlem kalmadığı gibi Allah da memnun edilmiş olmaktadır.

Yukarıda sözü edilen günahları hiç kimse üzerine almak istememektedir. İyi şeyleri ben yaptım, kötü şeyleri başkası yapmıştır. Ama bu başkası kimdir? O mudur, bu mudur? Buna da bir çare bulunmuş. İşte günah keçisi kavramı böyle doğmuştur. Kurban kavramındaki koç ile günah keçisi kavramındaki keçi kardeştir dersek çok da yanlış sayılmaz. Elbette bu yakıştırmalar bana ait, benim uydurmalarım, bakalım mitolojiler, kitaplar ne diyorlar?

 

Günah keçisi kavramı, Yahudilerin, Musevilerin Kitab-ı Mukaddes’ine, Ahd-i Atik’e yani Tevrat’a dayanıyor. Beş bölümlü Tevrat’ın,” Levililer 16 (Yom Kippur Kefaret günü) Günahları Bağışlatma Günü başlıklı 20-22. birimleri şöyledir: “Harun En Kutsal Yer’i, buluşma çadırını, sunağı arındırdıktan sonra, canlı tekeyi sunacak. İki elini tekenin başına koyacak, İsrail halkının bütün suçlarını, isyanlarını, günahlarını açıklayarak bunları tekenin başına aktaracak, yükleyecek. Sonra bu iş için atanan bir adamla tekeyi çöle salacak. Teke İsrail halkının bütün suçlarını yüklenmiş olarak ıssız bir ülkeye taşıyacak.

 

Toplumsal ve siyasal ilişkilerde “günah keçisi” kullanılması son derece yaygındır. Günah keçisini akıllı bir biçimde kullanan, hem kendisini suçtan kurtarır, hem de günah keçisi yaptığı hasmına büyük bir zarar vermiş olur. Bu anlamıyla kurban kavramından ayrılır. Kurbanda bir gücün hoşnutluğu sağlanırken günah keçisi sayılan kişiye zarar verilmiş olur.

Musevi inancındaki günah keçisi kavramını daha iyi anlayabilmek için yine bu inançta yer alan azazel adlı kötü ruh taşıyan varlığı da bilmek gerekmektedir. Bu kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için keçinin çöle salınması veya Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılmasına inanılıyormuş.

 Azâzîl العزازيل  Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında azazel, azael, hazazel şeklinde yazılıp söyleniyor. Kur’an’da ve hadislerde ise bu sözcüğe rastlanmıyor. Yahudi inancında azazel İblisin bir başka adıdır. Tanrı tarafından güçlendirildiğine inanılıyor. Azazel çok bilgili, gökte meleklere daîlik ediyor, onları eğitip danışmanlık yapıyor. Yeryüzünde ise tam tersine insanlara rahat vermiyor onları kötü yollara yönlendiriyor.
Tevrat’ta biri Tanrıya, diğeri Azazel’e sunulacak iki keçiden söz ediliyor. (Levililer, 16/8-10). Bu keçilerden ilki Rab’be sunulan bir kurbandır. İkincisi ise Azazel’e, İsrâiloğulları’ nın günahını çöle, yani kötülüklerin kaynağı olan yere taşıyıp halkın günahlarından arındırılması içindir. Azazel doğaüstü ruhsal bir varlık olarak kabul edilmiştir. Issız, sessiz geniş çöl,  cinlerin ve ruhsal varlıkların yaşadığı yerdir. (Levililer, 13/21, 17/7), toplumdaki afet ve belalardan onu geldiği yere geri göndererek halkın kurtulacağı düşünülmektedir.

Bunun gibi Antik Yunan’da, Atina’da veba ve benzeri hastalıklardan,  afetlerden korunmak veya sonuçlarını hafifletmek amacıyla insanların günah keçisi olarak kullanıldığından söz edilmektedir. Bu seçme işi suçlular veya sakatlar arasından yapılıyormuş. Atinalılar, Thargelia Şenliği’nde bir kadın ve bir erkek seçip şölenden sonra bunları kentte dolaştırır dallarla döverlermiş. Kent dışında ölene kadar taşlarlarmış.

 

Thargelia (θαργήλια), Delos Apollon’u ve Artemis onuruna,  Aristophanes’e göre Helios ve Horae’nin onuruna şölenin 6. ve 7. günlerinde Atina’da kutlanan bir festivalde tuhaf bir melodi eşliğinde uygulanırmış. Seçilen biri erkek diğeri kadın öldürülürmüş. Ölüler yakıldıktan sonra külleri denize savrulurmuş. Ancak bu işlemin her yıl düzenli yapıldığına ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Yahudi geleneğinden farkı burada keçi yerine insanların kullanılmış olmasıdır.

İncil’de de bir günah keçisi ayininden söz edilmektedir. Başrahip keçinin başını tutarak halkın günahlarını itiraf edermiş ve sonra da bu günah keçisi kesilirmiş. Diğer keçi ise gökten düşmüş melek olarak tarif edilen, şeytanın kendisi olduğu söylenen Azazel’e gönderilirmiş. Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak için gönderilen bu keçi ise bir tepeden aşağı atılır ya da çöle bırakılırmış.

Şubat ayının 14-15. günlerinde Yunan site devletlerinde ve daha sonra Roma’da yine bir arınma festivali düzenlenmektedir. Bu festival Febrius onuruna yapılmaktaydı. Daha sonra festivalin adı Lupercalia festivali olmuştur. Şubat ortası doğanın ve insanların yeni bir başlangıç için hazırlık yaptıkları günlerdir. Arınma günleridir. Hristiyan kültürü daha sonra bu festivali yeniden şekillendirmiş ve adını Saint Valentine Günü, Sevgililer Günü olarak değiştirmiştir. Bu festival ve gün ile ilgili olarak Sevgililer Günü başlığı altında “BNGV Kavram Mutfağı” sitesinde ve kendime ait “alicanpolat.com/Kavram Mutfağım” sitesinde ayrıntılı bir makale yayınlamıştım.

Elbette Lupercalia Festivalinin Günah Keçisi deyimi ile ilgisi yoktur. Ancak her ikisini de birleştiren bir özellik toplumun ve insanların arınma gereksinimi duymaları, eski dönemin hesaplaşmasını bitirip yeni bir sayfa açmak isteyişleridir.

Günah Keçisi kavramının günümüzdeki anlamına gelince insanların kendileri ile yüzleşmek, biz ne yaptık da bu sonuç doğdu diye düşünmek yerine işin kolayına kaçıp sorumluluğu bir kişiye yüklemek isteyişlerini görmekteyiz. Diğer koşullarda bir değişiklik yapılmadan, senaryo yeniden yazılmadan bir oyuncu değişikliği çok kez bir başarı getirmeyecektir. Bilinebileceği gibi olumsuz bir sonucun genel olarak birçok nedeni vardır. Günümüz dünyasında ne Azazel ve ne de başka kötücül ruhlar olmadığına göre bu olumsuzlukları tek tek inceleyip bundan sonra tekrar yanlış yapılmaması, olumsuzluklarla karşılaşılmaması için olması gerekenler sayılmadan doğru ve kalıcı çözümler bulunamaz.

12.06.2023
Ali Can Polat

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.