Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz ay bütçe ayıdır. TBMM aralık ayında gece gündüz demez bütçe çalışmalarını yılbaşından önce tamamlar. Çok heyecanlı, çok hararetli ve çok tartışmalı oturumlar yapılır. Sonunda bir yasa yayınlanır, eski adıyla muvazenei umumiye kanunu. Bazen milletvekilleri müzakereler sırasında heyecanlarına engel olamazlar, bağırıp çağırırlar ve birbirlerine sille tokat girerler. Kafa göz yarıldığı çok olur.
Bütçe Fransızca, İngilizce ve Almancadaki budget sözcüğünden dilimize alınmış olup gelir ve gider durumlarını gösterir bir çizelge anlamına gelmektedir. İtalyanlar bilancio diyorlar. Devletin bütçesi, belediyelerin, şirketlerin bütçesi ama en dramatik olanı fukaranın aile bütçesi.
Sözlük anlamı: 1) Evrak veya para kesesi, özellikle İngiltere Hazine Bakanının yıllık hazine hesabını Parlamentoya sunarken kullandığı çanta,
2) Hükümet bütçesi, gelir-gider çizelgesi” sözcüğünden alınmadır. Kökeni Fransızca budget kese, dağarcık, çıkın sözcüğüdür. Eski Fransızca sözcük Latince bulga torba, bohça sözcüğünün küçültme halidir. Bulga İrlanda dilinde bütçe sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bugünkü anlamda budget sözcüğü 1690′ da ilk kez Fransa’da kullanılır olmuş.
Bütçe yasası bir ülkenin gerçekten de Anayasadan sonra gelen en önemli yasasıdır. Denebilir ki; demokrasinin temeli 1215 yılında Yurtsuz John’u çayırda sıkıştıran İngiliz lordlarının Magna Carta diye bildiğimiz o belgeyi imzalatması ile atılmıştır. Bu uzlaşmanın özünde Kralın vergi toplamasının ve topladığı vergileri nasıl ve nerelere harcayacağının bir kurala bağlanmasıdır. Aynı şekilde ABD kurtuluş savaşının İngilizlere karşı liman vergilerini protesto etmeleri ve kendilerinin bağımsız bir bütçe yapmak istemeleriyle başladığını biliyoruz. Pul Yasası vd. süreçler.
Yine bilindiği gibi eskiden bizde bütçe şubat ayı içinde yapılır ve yeni mali yıl da mart başında başlardı. Roma İmparatorluğunda yılın son ayı, artık ay yani şubat ayı idi. Takvimin ilk ayı da savaş tanrısı Mars/ Ares’e adanmış olan mart ayı idi. Devletin gelirleri ve giderleri bu ay başlangıç yapılarak hesap edilirdi. Bu gelenek önce doğu Roma’ya oradan da bize geçmiş. Mali yılı mart ayından başlatan uygulama 1983 yılına kadar böylece devam etmiş. O tarihten sonra mali yıl ile takvim yılının başları birleştirilmiş.
Osmanlı devleti devir aldığı bu mirası çok geliştirmiş ve büyütmüştür. Osmanlı devletinde vergilerin sayısı ve çeşitleri düşünülenden çok fazladır. Ben bir tanesini buraya çıkarıyorum. Verginin adı “pazar bacı”. Eskiden hükümdara bağlılıklarını göstermek isteyen ahalinin ve küçük beyliklerin verdikleri armağanlara “baj” deniliyormuş. Bu sözcüğün dilimize Farsçadan geldiği Selçuklular tarafından da Anadolu’ya taşındığı bilinmektedir. Kökeni Farsça ve Orta Farsça bāc باج “vergi, gümrük resmi” sözcüğünden alıntıdır. Osmanlı devletinin ilk yıllarından başlayarak vergiler Tekâlif-i Şer’iye ve Tekalif-i Örfiye diye iki ana başlık altında toplanıyormuş. (Yani yasaya ve örfe dayalı yükümlülükler. Arapça “klf “kökünden gelen, külfetler, vergiler. Dayanağını dinden alan şeriattan veya örften alan örfi kurallar )
Osmanlı Devleti – Bac Vergisi:
Osmanlılarda ilk kez Osman Gazi’ nin, pazara getirilen satılık her bir mal için iki akçe alınmasını emretmesi ile başlamış. Osman Gazi’nin koyduğu “bac” vergisi yalnız satıcıdan alınan bir vergiydi. Fatih Kanunnamesi’ nde ise, alım-satım vergisi olarak kullanılmıştır. Kanunname’ de yabancı memleketlerden getirilen mallardan alınacak bac, miktarı genellikle malın %20’si olarak belirlenmiştir.
Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda devlete ait vergi ve resimleri toplayan görevlilere muhassıl adı da verilirdi. Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’tan önce vali ve mutasarrıflar vergileri müsellimler aracılığı ile toplarlardı. Daha açık söyleyişle benim bu kadar vergi gelirine ihtiyacım var sen şu kadar para karşılığı bu bölgeden bu vergileri topla, sana bu işler için yetki veriyorum demektir. Günümüze uyarlarsak bu kurumun adı vergi toplama taşeronluğudur.
Diğer vergileri bir yana bırakıp şu bac adı altında alınan verginin çeşitlerine bakalım.
1) Bac-ı ağnam: Pazar ve panayırlarda satılan koyun ve keçilerden alınan özel bir vergidir.
2) Bac-ı tamga: Kentte alınıp satılan eşyadan, dokunan kumaş ve kesilen hayvanlardan alınan vergidir.
3) Bac-ı büzürk: Büyük bac anlamına gelmektedir. Dışardan bir ülkeden gelen ve transit olarak geçen mallardan alınan gümrük vergisidir.
4) Bac-ı kırtıl: Pazar ve panayırlarda satılan her türlü hayvandan alınan vergidir.
5) Bac-ı ubur: Osmanlı topraklarından geçirilerek başka yabancı memleketlere taşınan mallardan alınan vergidir.
5)- Bac-ı niyabet: Ülke dışına çıkarılan mallardan alınan vergidir.
6)- Bac-ı sevendegan: Yolculardan alınan vergilerdir.
Bugün Kocaeli’nin merkez ilçesi İzmit’te Baç diye bilinen bir semt vardır. Bu semt adını o tarihlerde burada liman bulunmasından ve limanda yükleme ve boşaltma sırasında bir vergi toplanmasından almıştır. Dünyada o güne kadar en gelişmiş vergilendirme sistemini oluşturmuş olan Roma’lılardır. Oysa Roma İmparatorluğunda vergi gelirleri genel gelirler içinde daha alt sıralardadır. Roma Hukukunda baç vergisi kapıda alınan vergi anlamına (portoria) olarak adlandırılmıştır.
Osman Gazi, beyliğine merkez yaptığı Bursa-Yenişehir’de oturuyordu. Bir gün, Germiyan dolaylarından, bu günkü Kütahya bölgesinden bir kimsenin Osman Gazi’ye “Buranın Pazar Bac’ını bana satın” sözüne karşılık ona “Bac nedir” diye bir soru sormuş. Adam da pazara her kim bir yük getirirse ondan birkaç akçe alınır diye cevap vermiş. Olaya şaşıran Osman bey, adama “ne alacağın var ki sen pazara gelenlerden akçe istiyorsun” demiş sonra adam da “buraların âdeti budur” demiş. Osman bey bu Kur’an’ın bir emri mi yoksa o yer yöneticisinin emri midir diye sormuş. Adam o yerin hükümdarının âdetidir diye karşılık verince kızmış, buradan tez elden uzaklaş diye onu kovmuş. Daha sonra Osman Gazi, yakın çevresinden bilgi almış ve bir yasa düzenlemiş. “Her kim bir yük satarsa, iki akçe versin; eğer satmazsa, hiçbir şey vermesin.”
Şimdi pazar yerlerinde uygulanan ve pazarcı esnafından belediyenin zabıta memurları aracılığı ile topladığı belediye rüsumu işte böyle doğmuş.
Dünyada da çok tuhaf adlarla vergiler toplanmıştır. Bunlardan iki tanesi dikkatimizi çekiyor ve bizi bazen gülümsetiyor bazen de düşündürüyor
Çarlık Rusya’sı – Sakal Vergisi:
Rus Çarlığı orta halli bir devlet iken onu her yönüyle geliştiren ve büyüten Çar I. Petro’dur. Bugünkü modern Rusya’nın temelleri onunla atılmıştır diyebiliriz. I. Petro’ya Ruslar büyük Petro derken bizimkiler “Deli Petro” diyor. Petro yaptığı çok önemli işlerin arasında bir de giyim kuşam işine kafayı takmış. Gezip gördüğü Avrupa kentlerinde insanların sakalsız dolaştığını fark etmiş ve tüm saraylıların ve memurların sakallarını kesmelerini, batılı giysiler giymelerini istemiştir. Bu amaçla 1698 yılında “sakal vergisi” adıyla bir buyruk, yasa çıkartmıştır. Aristokratlar bu yasak karşısında huzursuzluk çıkartınca yıllık 100 ruble sakal vergisi ödemeleri koşuluyla sakal bırakmalarına izin verilmiş.
Hindistan – Meme Vergisi
19. yüzyılda, Hindistan’ın bir kentinde kast sisteminin en altında olan kadınların memelerini kapatması yasağı varmış. Kralın askerleri, alt kentteki evleri tek tek dolaşıp ergenlik çağına gelmiş kızların memelerinin açık veya kapalı olduklarını denetliyormuş. Üst kastlarda yer alan kadınlar bu yasağa bağlı değillermiş. Gel zaman git zaman Hint kadınları bu yasağa isyan etmişler. Nangeli adında bir kadın vergi toplayıcısının geldiği anda elindeki orak ile memesini kesmiş. Daha sonra da aşırı kan kaybından ölmüş. Peşinden kocası da bu acıklı duruma dayanamamış ve o da intihar etmiş. İsyan büyümüş, Travancore kralı korkmuş ve meme vergisini yürürlükten kaldırmış.
Bugün için bize tuhaf gelen ama zamanında belli amaçları olan başka vergiler de vardır. Onlardan bir iki örnek verebiliriz.
A) İngiltere / Korkaklık Vergisi, B) İngiltere/ Şömine Vergisi, C) Antik Roma’da İdrar Vergisi, D) İngiltere ve Fransa / Pencere Vergisi, E) Antik Mısır’da Yemeklik Yağ Vergisi ve daha niceleri…
Osmanlı’da vergi türleri ve sayıları da hayli çoktur. Aşar (Müslümanlardan) , Cizye (Gayrimüslimlerden) , Haraç, Ağnam Vergisi. Avariz Vergisi, İmdadiye-i Seferiye Vergisi, Çift Bozan Vergisi ( Çiftini çubuğunu satıp savıp geldikleri Asya topraklarına dönmeyi amaçlayan Türkmenler için çıkartılmış bir vergidir) bunlar bu vergilerin sadece birkaçıdır. Örneğin Bekârlık Vergisi, Evde Kalma Vergisi gibi vergiler de vardır.
Yazının başında söylemiştik. Yeni bütçenin yürürlüğe girmesiyle birlikte ilk akla gelen şey vergilere yapılacak olan zamlardır. Her yeni bütçe yasalı ile birlikte hemen hemen tüm vergilere zam gelmektedir. Örneğin emlak vergileri, gelir vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi. Şimdinin hükumetleri için kolayını bulmuşlar, kendilerinin belirledikleri enflasyon oranlarına göre otomatikman zam yapıyorlar. Tartışmayı daha baştan sonuçsuz bırakıyorlar. Biraz da yurttaşın durumunu, bu kadar zammı kazançları o oranda artmayan halk nasıl karşılayacak bunu düşünseler daha iyi olacak.