BULUTTAN NEM KAPMAK

BULUTTAN NEM KAPMAK

Dilimizde genel kabul görmüş, yerleşmiş ve yeri geldiğinde severek kullanılan atasözlerimiz ve deyimlerimiz var. İlişkin oldukları konunun üzerinde kitaplar yazılsa bu atasözleri ve deyimler kadar açıklayıcı ve etkili olamazlar. Bunlar mecazlaştırılarak kalıplaşmış, nükteli söz öbekleri, özlü sözlerdir ve çok geniş anlamlıdırlar. Bunların sahiplerinin kim oldukları belli değildir. Zaman içinde söyleyeni, sahibi unutulup gitmiş ama sözler ve sözlerin anlamı dillerden dillere aktarılıp günümüze kadar gelmişlerdir. Atasözleri ile deyimler arasındaki en belirgin fark atasözlerinin daha çok öğüt verici nitelikte olmalarıdır.

Özlü sözlerin sahipleri biliniyorsa onlara aforizma (Fransızca aphorisme- eski Yunanca aphorismos’ dan) ve bazen de yaşanmışlıkları anlatırlar.  İtiraf sözcüğünün karşılığı İngilizcede /confession, Fransızcada/ admission ve Almancada/ zulassung’ dur.
İtirafların içinde kişisel olan ve günah çıkarma, kusurunu kabullenme şeklinde olanlar konumuz dışındadır. Bunlara özlü söz diyebilmemiz için toplumu ilgilendirmesi ve hatta evrensel bir niteliğinin bulunması gerekmektedir.
Aforizmalar nükte ve özlü sözler bilgeliklerin bir anlatım aracı olmuşlardır. Ünlü modern aforistler arasında Friedrich Nietzsche ve Oscar Wilde adı öne çıkmaktadır.

Aforizma, özdeyiş veya vecizeler ya da özlü sözler bir düşünce, duygu ya da ilkeleri kısa ve öz bir biçimde anlatırlar. Bunlara bazen motto (= düstur, slogan) veya ülger (=özdeyiş) denmektedir. Özdeyişlerin söyleyeni genellikle bellidir; ancak bazıları slogan halini almaşlardır ve vecize (= Arapça kısa, özlü söz) lerin, özdeyişlerin ilk kim tarafından söylendiği bilinmezler.

Atasözü ve deyimlerle ilgili bu açıklamalardan sonra başlıktaki deyimimizi konuşabiliriz. Bu deyimin açıklamasını Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Deyimler Sözlüğünde buldum. (s.206) Deyimin anlamı “en küçük bir sözden, bir davranıştan, bir anıştırmadan alınmak” olarak açıklanmıştır.

Meydan Larousse’ un 2. cildinin 638. sayfasında bulut sözcüğü ile ilgili olarak “buluttan nem kapmak” deyimine yer verilmiş ve anlamı “ çok alıngan olmak “ şeklinde açıklanmıştır.

Küçücük şeyleri büyütüp, sorun olmayacak şeyleri öne çıkarıp alınganlık göstererek yeni sorunlar çıkaranları tanımlamak için halk arasında bu deyim kullanılmaktadır.

Deyimin ikinci anlamı da zayıf, nahif, nane molla, çıtkırıldım bedenli olup küçük bir hava değişikliğinden hastalanan kimselere de bu deyim kullanılmaktadır.

Bu son anlamlandırmadan hareket edersek “havadaki bulutun içindeki nemi kapmak nedir, o nem kapılabilir mi? Kapılırsa neler olur, olabilir” sorusunu soralım. Artık nükteli anlatımları bırakıp bilim ve teknoloji alanına doğru bir, iki adım atalım.

Bilindiği gibi Güney Amerika kıtasının batı sahilinde güney kuzey yönünde uzayıp giden bir ülke var. Ülkenin adı Şili, Şilinin batısında pasifik okyanusuna paralel And dağları bulunuyor. Şili’nin Bolivya sınırına yakın yerlerinde ise büyük bir çöl, Atacama çölü bulunuyor. Çölün ikinci komşusu Arjantin’ dir. Bu çölün belli bir kesimi çok sıcak ve hiç yağış almıyor. Bazı bölgelerde yıllık ortalama yağışın metrekareye 1 mm. olduğu söylendi. Bazı bölgelerine birkaç yıl üst üste tek bir yağmur damlası bile düşmüyormuş. Ancak bu susuzluğa karşın bölgenin yerli Inka, Maya ve Aymara halkları yüzyıllardır yaşamlarını sürdürebilmektedir. Elbette ki; susuzluğun çok büyük bir sorun olduğu bu coğrafyada yaşam koşulları da çok ağırdır. Atacama bölgesi And Dağları’nın deyim yerinde ise Atlantik ve Pasifik yağmurlarının gölgesinde kalmakta ve doğu rüzgârları da kuru olup çok az yağış düşmektedir.

Bazı bölgelerinin yüzeyi Ay’ın ya da Mars’ın görünüşüne benzetilmiş, volkanik bir yapısı var. And Dağlarının deniz yüzeyinden 4000 metre yüksekliğindeki yerlerde ise gayzerler/géyser’ ler yer almaktadır.

Bu bölge dünyanın en büyük potasyum nitrat rezervlerine de sahip iken bu maddenin sentetik yoldan üretimi buraya olan ilgiyi azaltmış. Bu gayzerlerden bazılarında kükürtlü bazılarında başka renklerde mineraller püskürmektedir. Püskürme zamanları da her nasılsa,  sabaha karşı 05-06 arasında. Bunları görmek için Faruk Pekin yönetiminde Fest Travel ekibiyle yaptığımız gezi çok heyecanlı idi. Gayzerin püskürme anını yılbaşında saatlerin 00.00’ ı göstereceği o anı bekler gibi beklemiştik. Sabaha karşı havada öyle soğuktu ki; beni ısıtabilmek için turda bulunan herkes seferber olmuştu.

Bu yükseklikteki yerlerin bazı tepelerinde kar da var. Bu karların eriyen suları yer yer kanallar aracılığı ile taşınıp su gereksinimleri giderilmeye çalışılıyormuş.

Sözünü ettiğimiz bu Atacama Çölü ikinci el veya yanlış üretilmiş,  satılamayan tekstil ürünlerinin, getirilip buraya atılması yüzünden uygar gelişmiş ülkelerin devasa bir çöplüğü haline gelmiş. Bu atıklar büyük kirlilik yaratıyor, her şeyi kirletiyor.

Şu kısa bilgi de okuyucu için ilginç gelebilir. Astronomi için, yıldız gözlemlerine uygun olan bu bölgede dünyanın en büyük teleskopu yapılmış. ALMA (Atacama Large Millimeter/Submillimeter Array) Gözlemevi 2004 yılında kurulmuş.

NASA astronotları Mars yüzeyinde neler yapılabileceklerinin deneyimlerini bu çölde öğreniyorlarmış.

Çölün tüm olumsuzluklarına karşın doğaya uyum sağlayabilen canlıları, bitki ve hayvanları yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Florasının zenginliği 500 bitki kadarmış. Fauna zenginliği konusunda bir bilgim yok ama sevimli guanakolar ve yakışıklı kızıl tilkileri hemen anımsayabildiklerim. Salar gölünün flamingolarının topluca görünüşleri ise hala gözlerimizin önlerinde

Bölgedeki Uyuni ve Salar gölleri ve daha birçok göl ülkenin tuz gereksinimini karşıladıktan başka Şili ve Bolivya’ya önemli bir dış satım geliri sağlamaktadır..

İçme ve kullanma suyu yerel ve otantik yöntemlerle kuyular kazılarak elde edilebiliyor. Doğal olarak bunlar da yeterli olmuyor.

Tüm dünyamız, kaynakların doğru kullanılmayışından ve aşırı kullanılışından dolayı son yarım yüzyılda artan hızla bir iklim değişikliğiyle, küresel ısınmayla karşı karşıya kalmıştır. Bu gün görece su yönünden yeterli olan ülkeler bile yakın bir gelecekte su sorunu ile karşılaşacaklardır. Suyun petrolden daha değerli olduğu bir döneme doğru hızla yol alınmaktadır. Acı ama ülkemiz de susuz kalacak ülkelerden birisidir.

Şili’nin And dağlarında su sorunu yaşayan köylüler son yıllarda suya ulaşmak için bildiklerimizden çok farklı bir yol izlemektedirler.

Bu yalçın dağların tepelerinde su yok ama bulutlar var.  
Köylüler, yaklaşık 10 m. genişliği ve 6 m. yüksekliği olan çerçeveleri reklâm panosu gibi dikiyorlar,
Çerçeve içine ince ve sık lifleri elek şeklinde geriyorlar,
Bulutlar, geldiğinde lifler üzerine çiğ (şebnem) bırakıyorlar,
Süzülerek aşağı inen damlalar alt kısma indikçe bir haznede birikiyor.
Her çerçevenin üretebildiği su miktarı 25 – 500 litre imiş.
Böylece içme ve kullanma suyundan başka tarımsal üretim için de suyu böyle elde edebiliyorlarmış.
Şili köylülerinin bu deneyimlerini duyunca bizim Anadolu’ muzun o güzelim deyimi aklama geldi. Demek bulutlardan gerçekten de nem kapılıyormuş, kapılabiliyormuş. Kapılan bu nem gördüğümüz gibi yaşam kaynağı olabiliyor.

Çöl kaktüslerinin susuzluğa inat yaşamlarını sürdürebilmesinin gizemini araştıran çöl insanları suyun elde edilmesi için bu ilginç yöntemi bulmuşlar. Aşağıdaki linke tıklayarak lütfen dikkatlice seyredelim. Bunların ileri bir teknoloji ile ulaşabildikleri durumu düşünelim.

https://www.dailymotion.com/video/x1naimi

Çölde bu panoların konabileceği yerler gözünüzün alabildiği kadar geniş. Yerleşim yerleri de Latin Amerika’nın hispanik görüntülerini yansıtıyor. Antafagosta, San Pedro,  Atacama, Taracapa bunlardan yalnızca birkaçı. Buralarda yaşayanlar neşeli insanlar, neredeyse her hafta bir festivalleri var.

Çöl denince her şeyin sonu diye düşünmemeli. Atacama havzası 115.000 km2 genişliğindeki bir alanı içine alıyor. Bu ekosistem Peru’nun Nasca ovalarına kadar uzanıyor. Yukarıda Atacama çölünün çok sıcak ve bol güneşli olduğunu söylemiştik. Şili ulusal ve uluslararası şirketler aracılığı ile harekete geçmiş, bu muazzam genişlikteki alana güneş enerji santralleri kurmaya ve elde ettikleri enerjiyi depolamaya başlamış.

https://www.youtube.com/watch?v=ReejfJ3Bdcc&ab_channel=ACCIONA

ACCIONA, güneş enerjisi tesislerinin verimliliğini ve performansını artırmak için Şili’deki El Romero Solar fotovoltaik tesisinde fotovoltaik teknolojiler için bir merkez oluşturmuş. Kuruluş 492 kWp üretim kapasitesine sahip ve çift taraflı, bölünmüş hücreli ve ince film modülleri içeriyormuş. Fotovoltaik güneş enerjisi alanındaki ileri teknolojiler, ACCIONA’nın temiz enerjiler alanındaki inovasyon faaliyetlerine rehberlik eden ana stratejik yaklaşımlardan biri olarak gösteriliyor.

Anadolu’muzun bir deyiminden hareketle dünyanın çok uzak bir noktasına kadar geldik. Buluttan nem kapma olarak şekillenen ve alınganlık yahut küçük bir şeyden etkilenip hastalanmak şeklinde bir olumsuzluk ifade eden deyimimiz bizlerden uzak bir coğrafyada yaşam kurtaran bir tasarım olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir insanın bilgi dağarını genişletebilmesi için çevresinde olup biten şeylere ayrıntılı gözlemler yapması, çok okuması ve bakış açılarını artırması ve genişletmesi gerekmektedir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız deyimimiz ve kısa bir gezi özeti bunu gösteriyor. Bir kişinin sağ profilinden baktığımızda sol yanağında olan veya olmayan şeyi görmek olanağı yoktur. Bu nedenle bir tanımlama yapabilmek için kişinin yüzünün iki tarafını da görmek gerekiyor.

Aynı şekilde bir cami müezzini düşünün, bu görevlinin günde beş vakit ezan okumak için minarenin merdivenlerini tırmandığını gözünüzde canlandırı. Minarenin şerefesine açılan kapı tüm camilerde güneye, kıbleye açılır. Bu müezzinin ezanı şerefenin dört bir yanına dolaşmadan hep kıbleye bakarak okuduğunu varsayalım. Müezzinimizin göreceği şeyler gözleri çok, çok keskin olsa bile Kâbe’den ve o yöndeki şeylerden ibarettir. Eğer aynı müezzin, aynı minare şerefesinin dört yanından dolaşarak işini yapsa dört yönde ne var ne yoksa hepsini görür, görebilir. Elbette elleriyle kulağını ve gözlerini kapatmamış ise…

Demem odur ki; bu dünyaya bir kez geliyoruz. Çevremizde olup biteni bulunduğumuz ve başka noktalardan daha iyi gözlemlemeli ve bizden öncekilerin deneyimlerinden yararlanabilmek için daha çok okumalıyız.

Fazla mal, mülk insanın vicdani dengelerini belki bozabilir ama fazla bilgi insanın değer yargılarını imbikten geçirtir, sözü edilen o dengeleri, kendimizle, doğamızla, dünyamızla aramızdaki sarış ortamını sağlamlaştırır.

Fazla bilgi göz çıkartmaz.

Saygılarımla…
14.12.2023
Ali Can Polat

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.