BAY – BAYAN

 

 

BAY – BAYAN

Son yıllarda nedenini pek kavrayamadığım şeylerden birisi de bayan sözcüğüne karşı, özellikle kadınlardan gelen tepki. Bu tepkiyi anlayamıyorum. Bana bayan deme diyor bunu anlıyorum da ama nedenini anlayamıyorum. Erkek birisine bay dediğimiz zaman herhangi bir sorun olmuyor, genellikle olmuyor. Ama bayan deyince birilerinin suratı asılıyor.
Bu işin aslı nedir diye biraz araştırmak istedim. Bay sözcüğünden başladım.

Bay

TDK 1966 basım sözlüğünde (s.90) şu açıklamaları okuyoruz. Bay: a) parası, malı çok olan zengin kimse b) Erkeklere saygı göstermiş olmak için öz veya soyadlarının başına getirilen… b) Erkeklere söz söylerken veya onların sözü edilirken adları yerine kullanılan bir sözcük.

Türk Dilini Tedkik Cemiyeti, 1934 Tarama Dergisi’nde bay sözcüğünün bey anlamına gelen bir hitap deyimi olduğunu açıklamıştır. Buna göre bay sözcüğünün bey sözcüğünden serbest çağrışım yoluyla oluşturulduğu anlaşılmaktadır. 19. yüzyıla kadar kullanılan Türkçedeki varsıl anlamına da gelen bey sözcüğü ile bir anlam ilişkisi olduğunu söylemek zordur. Anadolu’da ağalar, beyler sözcüklerinden insanın aklına bir zenginlik gelse de genel kullanımda bay sözünün içeriğinde bir zenginlik, varsıllık bulunduğunu söyleyemeyiz. Hatta bay sözcüğünün toplum yaşamına girmesiyle birlikte soyluluk anlamı da silinip gitmiştir.

Eski Türkçede bay sözcüğü “zengin, soylu” anlamlarına geliyor. Dil Devrimi adı verilen 1930’ lu yıllarda Kırgızca ve Kıpçakça bazı örnekler incelenmiş ve bey sözcüğü yerine bir seslenme, çağırma deyimi olarak bay sözcüğü önerilmiş hitap deyimi olarak da kullanıma sokulmuştur.

Bu örnekler Kırgızca veya Kıpçakça ile de sınırlı değildir. Örneğin Karacaoğlan bir dizesinde şöyle sesleniyor:
Karac’oğlan der ki geçti ne fayda
Merhamet kalmadı yoksulda bayda.
Buradaki bay yohsul/ yoksul karşıtı, zengin anlamınadır. O tarihlerden sonra bay sözcüğü hayli yerleşmiştir.

Daha eskilerden örnek de verilebilir.
735 yılı. Orhun Yazıtlarında bir cümle çıgañ bodun bay kıldım (fakir kavmi zengin ettim)
Şemsettin Sami Kâmûs-ı Türkî (s218) adlı sözlüğünde;
Bay: Farsça beg’ den me’huz (alınmış, ondan kaynaklanan) olması muhtemeldir. Zengin, ganî, mütemevvil/ tevellüd eden, ondan ileri gelen, tüvânger/paralı, varsıl, mal mülk sahibi.
Bayan konusunda herhangi bir bilgi doğal olarak bulunmuyor.
Beg sözcüğü Eski Türkçede bilinen bir sözcük olduğu halde Şemsettin Sami tarafından Farsça’ nın niçin bir kaynak gösterildiğini ben anlayamadım.

Ahmed Vefik Paşa, 1876 tarihli Lehce-ı Osmani adlı eserinde
Bay sözcüğünü zengin, ganī, kibar, āmir ve emir anlamlarıyla açıklamaktadır.

Türkçemizde bay sözcüğünün bazı alanlarda oturduğunu, bir daha kalkmamak üzere oturduğunu, benimsendiğini söylemek zorundayız. Subay, Albay, Yarbay, Orbay sözcükleri bunlara örnektir. Bu sözcüklerin kullanılmasında kökenlerini düşünen tartışan hemen hemen hiç kimse bulunmamaktadır.

İlbay sözcüğü de vali sözcüğü yerine o yıllarda önerilmiş ve bir süre de kullanılmıştır. Ancak İlbay sözcüğü subay, albay sözcükleri gibi şanslı olmamıştır. Kişisel kanımca olsaydı hiç de fena olmazdı…

Türkçemizde baykuş sözcüğü de var. Anadolu’da yerel ağızlarda bayk/baykız/baykkuş olarak kullanılmakta iken 1930’lu yıllarda Türk Dili üzerine yapılan çalışmalar sırasında baykuş sözcüğü önerilmiş ve sözcük halk tarafından da bu haliyle benimsenmiş, eskisi de tümüyle unutulmuştur. Sözcüğün önceki haliyle etimolojisi ve anlamı hakkında doyurucu,, inandırıcı bir bilgi de bulunmamaktadır. Baykuş şeklindeki telaffuzunun günümüz Türkçesinin fonetiğine uygun düştüğünü söyleyebiliriz.

Bayan

Bazı dilciler her ne kadar bay sözcüğünün beg/ bey sözcüğünden özgürce bir çağrışımla türetildiğini söylemiş olsalar da bay sözcüğünün Türkçeye yabancı olmadığını 735 tarihli Orhun Yazıtlarından biliyoruz. Sonuç olarak bay sözüne ulaşmak için çağrışıma bir gereksinim bulunmamaktadır. Belki eski bay sözcüğü ile yeni bay sözcüğü arasında bir anlam kayması bulunabilir. Bu da geçen zaman ve gelişen toplumsal koşullar nedeniyle çok doğaldır.

Sevan Nişanyan ve birkaç kişi tarafından ileri sürüldüğü şekilde bayan sözcüğündeki +An ekinin Türkçenin hiçbir döneminde dişil yapım eki olarak kullanılmadığını söylemenin pratik ne yararı vardır, bunu düşünmeliyiz. Türkçemizde kullanılmakta olan “kız” ve “kızan” sözcüklerinin üzerinde durmakta yarar olabilir.
Türkçe “eril” karşıtı olarak “dişil” sözcüğü türetilirken hangi kurala uyulmuştur. Sözün gelişinegörelik birçok sözcüğün oluşturulmasında en önemli etkenlerden birisi olmuştur. Bunu yok sayamayız. Bay sözcüğüne an eklenmesi kulağı tırmalamamaktadır. Kız ve kızan sözcükleri de öyle. Aynı şekilde bay sözcüğüne “an” eki yapılarak bayan sözcüğünün elde edilmesini bir keyfilik olarak nitelemenin haksızlık olduğunu da düşünüyorum. Hangi dilde olursa olsun önek veya sonekler konusunda çok katı kuralların olduğu söylenemez. Örneğin Fransızcada François sözcüğüne “e” ekleyerek Françoise sözcüğünü elde ederken veya Arapça Ali sözcüğüne “ye” ekleyip Aliye sözcüğünü elde ederken keyfi olmuyor, uydurma olmuyor da bay sözüne an ekleyip bayan sözcüğüne ulaşırken mi keyfi oluyor?
Dil konusunda, hele de yüzlerce yıl başka dillerin saldırısı altında kalmış bir dilin bu saldırılardan kurtulmak, arınmak istenildiği bir ortamda bu çalışmaları daha anlayışla karşılamak gerektiği kanısındayım. O dönemden, o çalışmalardan elde ettiğimiz öyle sözcükler var ki; onların bir tanesine parmağımızı uzatsak büyük çoğunluk kıyametler kopartır. Örnek iki şapkalı kâmûs yerine sözlük, Kanûn-i Esasi yerine Anayasa gibi…

Bay sözcüğünü benimseyip kullananların bayan sözcüğüne karşı çıkmalarını anlamak zordur.
Bayan sözcüğü Türkçe dillerine tümüyle yabancı da sayılmaz. Meydan Larousse (s.2/214) Bayan sözcüğünün hanım, hanım efendi anlamında bay sözcüğünün müennesi yani dişili olduğunu değindikten sonra tarihte ün yapmış “Bayan” adlı kişiler için de bilgiler vermektedir. Bunlardan bir tanesi Avar Türklerinden, (Atilla’dan sonra en büyük Türk hükümdarı. (565/601), bir başkası Onogur Türklerinin hükümdarı ve yine Bulgar çarı Simyonun kardeşi. Ansiklopedide bayan sözcüğünün “bayın” şeklinde farklı bir söyleyişinin de olduğunu belirtiliyor.

Eğer bir dilde, örneğin Fransızcada madame, monsieur veya İngilizcede Mr-Mrs şeklinde bir ünleme, seslenme, hitap sözcükleri kullanılıyorsa bizde de benzer bir hitap tarzına gereksinim vardır. Bu gereksinimin karşılaması için de bay sözcüğüne bu tarzda bir ek yapılması doğal karşılanmalıdır.

Günlük konuşmalarımızda zaman zaman ‘bayan değil kadın’ tarzında karşı çıkışlara rastlıyoruz. Bayan sözcüğü son zamanlarda özellikle kadınlar arasında yadırganır olmaya başladı. Nedeni sorulduğunda herhangi bir yanıt verilmemekte ama konuşmanın o andan başlayarak rengi de kararmaktadır.

Dilimizde bay ya da bayan sözcüğü de bir hitap sözcüğü olarak kullanılmaktadır. Hitap edilen kişinin cinsiyetini ifade etmek için kullanılmazlar. Türkiye Basketbol Federasyonu Bayanlar Ligi terimini Kadınlar Ligi olarak değiştirme kararını anlamak da zordur.
Aşağıda tam metnini okuyacağınız 26.11.1934 gün ve 2590 sayılı Yasa ile Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lâkap ve unvanlar kaldırılmıştır. O tarihten başlayarak erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmî belgelerde yalnız adlar ile anılması öngörülmüştür.
Bu yasa uyarınca herkes bir soyadı almış ve öz ve soyadları ile anılır olmuşlardır. Yasanın birinci maddesinde öngörülen lakap ve unvanlar kaldırıldığından bu kişilere bir hitap şeklinin de olması gerekiyordu. O tarihte görevli dil kurumu da bay ve bayan sözcüklerini geliştirmiştir. Sonuç olarak bay ve bayan sözcüklerin yasanın lafzına da ruhuna da uygundur. Efendi veya hanımefendi gibi hitap tarzları saygı ifadesi dışında kullanılamaz. Bay ve bayan sözcükleri de aynı şekilde (bana göre) rahatlıkla kullanılabilir ve yasaya en uygun olanı da budur.

*KANUN

Efendi, Bey, Paşa gibi lâkap ve unvanların kaldırıldığına dair kanun

Kanun M: 2590 Kabul tarihi: 26/11/1934

Madde 1 — Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lâkap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmî belgelerde yalnız atlar ile anılırlar.

Madde 2 — Sivil rütbe ve resmî nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. Harp madalyaları bundan müstesnadır. Türkler yabancı Devlet nişanları da taşıyamazlar.

Madde 3 — Askerî rütbelerden adın başına gelmek üzere kara ve havada Müşürlere Mareşal, Birinci Ferik, Ferik ve Livalara General, Denizde Birinci Ferik, Ferik ve Livalar a Amiral denilir. Generallerin ve Amirallerin derecelerini gösteren unvanlarla Deniz Müşürleri unvanlarının ve diğer askerî rütbelerin karşılıkları Al i Askerî Şûrası Kararı ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdiki ile konulur.

Madde 4 — Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 5 — Bu kanunun icrasına İcra. Vekilleri Heyeti memurdur.27/11/1934

Bu yasanın yürürlüğe girip gerekçesine uygun uygulanmalarıyla amaçlanan sonuçlara çok büyük ölçülerde ulaşıldığını söyleyebiliriz. Bugün özel bir amacı olmayan bir kimse yüz yıl öncesi unvanların kullanılmasını savunamaz. Esasen buna olanak da yoktur. Bu unvanları savunmak gerçekten gülünçtür. Paşanın olmadığı yerde paşa hazretleri veya paşa çocukluğu da olmaz. Cumhuriyet, bu unvanların arkasına sığınılarak toplumda bir yer edinilmesine veya bu yolla kendisi veya çevresine çıkar sağlanmasına engel olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yeni ve çağdaş üretim ve tüketim ilişkileri doğmaya başlamış ve buna koşut olarak çıkarılan bu yasa ile önceki dönem zadegânlık/ aristokrasi kavramları da tarihteki yerlerini almışlardır. Bu yasa tebaa, reaya kavramından yurttaşlığa, kulluktan bireyliğe yükselme yasasıdır. Bu yasa ile kadını ile erkeğe ile çocuğuyla yaşlısı ile herkes yasa önünde eşit haklar sahibi olmuştur. Bir kimsenin kimliğini oluşturan aile bağları değil, yönetim erkine sadakati değil işe yatkınlığı ve liyakati esas alınmaya başlamıştır. Elbette o günlerden bu güne duraklama ve gerilemeler olmuştur ancak Cumhuriyetin temel ilkeleri bu sapmaları er ya da geç çağdaş yurttaşlık çizgisine getirecektir.

Aradan yüzyıllık bir süreç geçmiş ve söz konusu edilen kurum ve kurallarla bunlara ilişkin kavramlar artık yerleşmiştir. Bay veya bayan kavramları bir çağırma, seslenme veya bir hitap sözcüğü olup özünde katıksız bir saygı içermektedir. Bir toplumda asıl olan ve olması istenen toplumu oluşturan bireyler arasındaki sevgi ve saygıdır. Bayan, hanım veya hanımefendi sözcükleri dünden farklı olarak örneğin bir paşa hanımına duyulan itaat duygusunu değil diğer yurttaşlarla eşit haklara sahip bir bireye duyulan saygıyı ifade eder. Eskiden korku ile telaffuz edilen paşazade kavramının bugün birisine bir nedenle söylendiğini duyanlar bıyık altından gülmelerini, gülümsemelerini gizlemekte zorlanıyorlar. Paşazade veya vekil hazretlerini sözcüklerini artık duyamıyoruz. Sayın demek yeterli oluyor.

27.11.1934 sayılı 2590 yasanın yürürlüğünden önce kullanılan – Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri – gibi kavramların gözle görülebilecek kadar açık bir kavram kayması olmuştur.

Sonuç olarak bay ve bayan sözcüklerini de hanım, bey, beyefendi, hanımefendi gibi sözcükleri de rahatlıkla kullanabiliriz. Bu kavramlardan birini öne çıkartıp bir başkasını değersizleştirmeye bir gereklilik bulunmadığı gibi buna hiç kimsenin hakkı da yoktur. Ayrıca bunu yapmak isteyeceklerin herhangi bir gücü de bulunmamaktadır. Dilimizin zenginliğini oluşturan bu sözcükler köklerini ister Eski Türkçeden alsınlar ister sonradan türemiş veya türetilmiş olsunlar hepsi bizim için çok değerlidir. Dilediğimizde ve yeri geldiğinde karı, adam, kadın sözcüklerini de kullanırız, gerektiğinde hanım evladım da deriz. Son söz: Bayan sözcüğü yabancı dillerdeki madame – mademoiselle – lady- mrs- ms – frau –fräulein – donna – primadonna – signora – signorina – señora ve daha birçokları kadar güzeldir. Onlar kadar değerlidir.
Ama bu kavramları mutlaka yerinde kullanalım, Örneğin Dünya Hanımlar Günü veya Bayanlar Günü değil, Dünya Kadınlar Günü diyoruz. Bunun gibi bir mağazada kadın ve kız giysileri satılan bölüm için kadın yerine bayan giysileri, ayakkabıları bölümü demenin ne sakıncası olabilir ki?
Hangisini kullanırsak kullanalım asla kimseye saygıda kusur etmeyelim.

Bayanlar, baylar hepinize selam, sevgi ve saygılarımla…

Ali Can Polat
13.05.2022

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.