KUTU KUTU PENSE

KUTU KUTU PENSE

 

Kutu Kutu Pense bizde bir çocuk oyunudur. Youtube üzerinden yapılacak aramalarda hemen karşımıza çıkacaktır. Örnek olarak bu linki tıklayabiliriz.

https://www.youtube.com/watch?v=3zZeymZSeQU&ab_channel=AfacanTVEn

Oyun en az üç kişiyle oynanabilir. Oyuncular el ele tutuşarak bir çember oluştururlar. Oyuncular hep bir ağızdan bir ritim içinde “Kutu kutu pense, elmamı yerse diye bağırırlar. Hemen arkasından arkadaşım  “ A ”, arkasına dönse” sözleri gelir. Adı söylenen arkadaş arkasını döner. Oyun devam eder adı söylenen bir başka arkadaş arkasını döner. Tüm oyuncular arkalarına dönünce, bu kez bir oyuncu kutu kutu pense sözleri topluca söylendikten sonra arkadaşım, örneğin arkadaşım “ B “ önüne dönse diye seslenir, peşinden bir başkası. Oyun tüm oyuncular önlerine dönene kadar devam eder.

Kutu kutu pense elmayı yerse
Arkadaşım Ayşe arkasını dönse
Kutu kutu pense elmayı yerse
Arkadaşım Kemal arkasını dönse
Kutu kutu pense elmayı yerse
Arkadaşım Sevgi arkasını dönse
Kutu kutu pense elmayı yerse
Haydi şimdi herkes etrafında dönse
Kutu kutu pense elmayı  yerse
Arkadaşım Sedat önüne dönse
Kutu kutu pense elmayı  yerse
Arkadaşım Yeşim önüne dönse

Kreşlerde, anaokullarında çocukları oyalamak, onlara neşeli zamanlar yaşatmak, arkadaşlarının adlarını belletmek, arkadaşları arasında iletişimi, etkileşimi ve sonuç olarak arkadaşlık duygularını geliştirmek amacıyla tasarlanmış basit ama güzel bir oyundur.

Oyunun köklerinin 19. Yüzyıl İngiltere’sine kadar uzandığı söylenmektedir. İngilizce tekerlemesi (ring-a-ring o’ roses)’ dur.  Dilimize sözcük sözcük / mot à mot çevrilince bir yüzük ya da gül çal anlamı çıkıyor.   A singing game played by children, in which the players hold hands and dance in a circle, falling down at the end of the song. / Çocukların el ele tutuşarak bir daire şeklinde dans ederek şarkının sonunda ise yere düşerek oynadıkları ve çocukların oyunlarını oynarken söyledikleri bir şarkı.

Oyun oradan Fransa’ ya geçmiş ve orada ( écoutez écoutez pensez ) yani dinle, dinle, düşün sözleriyle oynanmıştır.

Türkçeye Fransızcadan çevrilerek alınmıştır. Fransızca écoutez écoutez pensez sözlerinin okunuşu ekute, ekute panse şeklindedir. Bizden biri bunu fonetik bir çağrışımla “kutu kutu pense”  olarak çevirmiştir. Bu yanlış çevirinin zamanla kök ve kökeni unutulmuş ve kutu kutu pense dilimize yerleşmiştir.

Bu yabancı dillerden çeviri yapılırken zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Fransızcada sans numero Türkçeye yüz numara olarak çevrilmiş ve çeviri bu yanlış haliyle dilimize yerleşmiştir. Fransızca sans “sız” ekinin, cent ise 100 sayısının karşılığıdır. Yani okunuşları aynı olan sans ile cent karıştırılmış ve numarasız yerine dilimize yüz olarak çevrilmiştir. Helanın karşılığı olarak yaygın şekilde dilimizde yüznumara kullanılır olmuştur. Dikkat edilecek olursa birçok yerde numarasız yani “ 00 ”  yazıldığı halde biz yine de onu yüznumara diye söyleriz.

Kutu kutu pense tekerlemesi bizim dilimizde tek değildir. Onun gibi dilimizde bir tane de  “O piti piti. Karamela sepeti…. “ tekerlemesi vardır.

Oh pity pity, care’em all so pity. Tear is the last thing, gymnastic.
Ah,  yazık yazık.  Hepsine çok yazık. Gözyaşı son şeydir, jimnastik

O Piti Piti Karamela Sepeti  de bir çocuk şarkısının sözleridir.

O piti piti karamela sepeti / Terazi lastik jimnastik
Biz size geldik bitlendik /  Hamama gittik temizlendik
Pit pit o piti piti piti /  O o piti piti piti piti
Dersimiz matematik / Öğretmen otomatik
Toplamayı öğrendik /  Teneffüste eğlendik

Sözler değiştirilerek aynı ritimlerle başka oyunlar da tutturulabilir.
Görüldüğü gibi ne İngilizcesinde ne de Türkçesinde herhangi bir anlam birliği, bütünlüğü bulunmamaktadır. Gönül ister ki; çocuklara o yaşlarda daha güzel şeyler öğretilebilse. Örneğin biz size geldik bitlendik yerine pekâlâ biz size geldik şenlendik sözleri konabilir.

Kanımca çocuk şarkıları ve şarkı sözleri yetişkinlere yapılacak müzikten çok daha önemlidir. Eminim, eğitimcilerimiz bu konuyu bizlerden daha iyi değerlendirebilecek donanımdadırlar.

Yukarıda örneklerini verdiğimiz tekerlemeler çoktur. Eskiden, kâğıdın kıt olduğu ve kitapların da elle yazılarak çoğaltıldığı dönemlerde edebiyat eserleri daha çok sözlü idiler ve söylenceler, ağıtlar kulaktan kulağa dolaşırlardı. Tragedyalar dönemi sona erdikten ve henüz öykü ve romanlar yaygınlaşmazdan önce halk kendi aralarında eğlenceler düzenlerler ve köy seyirlik oyunlarını oynarlardı. Bu oyunlarda mizah da hayli geniş yer tutardı. Bunlara özellikle İtalya’da commedia denmektedir. Antik Yunanca kōmoidía κωμοιδία  (kōmē κώμη  = köy + oidía οιδία=şarkı)  sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir.
Dante’nin ünlü İlahi Komedyası’ nın henüz  “ilahi” olmadan La Grande Commedia olarak yazıldığı düşünülürse konunun genişliği daha iyi anlaşılabilir.

Türkçemizde de Nasrettin Hoca veya Keloğlan masallarını ve bunlardaki anlatım şeklini düşünürsek folklorumuzun, kültürümüzün ne kadar zengin olduğu ortaya çıkacaktır.

Yukarıdaki çocuk tekerlemelerine dönersek belleğimizi biraz karıştırınca örnekleri kolaylıkla çoğaltabiliriz.

Ali Babanın Bir Çiftliği Var, Çiftliğinde Bir Horozu Var… / Yağ Satarım Bal Satarım Ustam Ölmüş Ben satarım/ Deli Deli Tepeli Kulakları Küpeli vb…

Tam bu noktada; yabancı dillerden bir sözcük alınacak veya çeviri yapılacak ise sanırım biraz daha dikkatli olmakta yarar var diye düşünüyorum.  Katalitik soba demek zor geldiği için bir yöremizde halkımız bunun adını Katolik soba koymuştur. Yine oralet denen içecek yeni çıktığında halkımız kahvehanelerde söylemek isteyip de söyleyemediklerinden midir, yoksa çaya rakip olarak kabul etmek istemediklerinden midir, bilemiyoruz ama  “a” ve “e” seslerinin art arda gelişi Türk sözcük yapısına aykırı olduğundan oralet sözcüğünü bir türlü telaffuz etmek istememiş ve garsondan isterken ” ondan ” diye seslendirmiştir.  Granül halinde sıcak suya atılınca eriyen oraleti garsonlar da ocağa  “ondan” sözcüğü ile iletmeye başlamışlardır. Giderek oralet adı ondan’a evrilmiştir.  Ondan aşağı, ondan yukarı söylenir olmuştur. 5 no’lu masaya 3 çay, bir orta, 1 tane de ondan … gibi

Tekerlemeler bir dilin zenginliğidir. Daha çok folklorun bir parçasıdır. Sözlü edebiyatın, mizahın, seyirlik halk oyunlarının, şiirin, manilerin gözde kavramlarıdır.

Bu dil zenginliğimizi korumak ve geliştirmek yalnızca o dilin uzmanlarının değil hepimizin ödevidir.

11.02.2024
Ali Can Polat

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.