BİLİM İNSANI KONUŞMAYI PEK SEVMEZ

 

BİLİM İNSANI KONUŞMAYI PEK SEVMEZ

Bir bilim insanı konuşmayı pek sevmez. Ağzından lafı zorla alırsın. Konuşmaktan korkar, ellerini gösterir hepsi bu, bildiğim yaptığımdan ibaret, ben başka bir şey bilmiyorum der. Bunu açık yüreklilikle yapar.

Dünyanın neresinde olursa olsun tüm din adamları konuşmaya başlayınca susmak bilmezler. Bir de öyle bir allandıra ballandıra anlatırlar ki; dinlerken hele biraz daha anlat diyesiniz gelir. Soru sorulmasını hiç sevmezler. Neden, niçin, nasıl sorularını soran kim olursa düşman, münafık ilan ederler. Nerede diye sorsanız, Kaf dağının arkasını gösterirler, ne zaman deseniz Nuh nebi zamanı derler. Dinledikçe kafanız biraz daha karışır.

Vaizler, bazen dinleyenleri görmemek için gözlerini kapatırlar. Görmedikleri için bizi duymuyor sanırlar, seslerini yükseltirler. Bazen söylediklerini birkaç kez tekrar ederler.
Bilim insanı gibi ahaa deyip gösterecekleri bir şey olmayınca anlattıkları şeylerin anlaşılabilmesini sağlamak için çok sayıda örnek verirler. Çok kez bu örnekler fantastik ögelerden oluşur. Mucize anlatmayı çok severler. Güneşi soldurur, ayı bir kurabiye gibi ikiye bölerler. Bunu yapmasalar onlara kimse inanmaz, atma Recep din kardeşiyiz derler ve hemen orayı terk edip giderler. Ayın ortadan iki bölünmesi veya mahallede 2 yıl önce ölmüş bir adamın dirilmesini düşünebiliyor musunuz? Faraza adam (hortlaklar hep erkek oluyor, eskaza kadın ise mutlaka o cadıdır) dirildi, ilk işi “ula Temel nerede kalmıştık, bizim takanın son taksidini ne zaman vereysun” diye bağırıp duruyor. Korkmaz da ne yaparsın? Adam para diye tutturmuş bir kere…

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf Güney Hindistan ve SriLankadan. Adamlar kendilerine göre bir gerçeği anlatacak. Bir el, iki el yetmiyor 25 el, şu kadar ayak.
Mutlaka bir fantazma gerekiyor. Ya iyice şaşırtacak veya korkutacak…
Yahu kardeşim, gelin şunları oturup birlikte konuşup tartışalım.
Asla kabul etmiyorlar.
Niçin?
Hiç… adamların, hiçlikleri ortaya çıkacak. Bütün bir alemi korkutuyorlar, niçin?
Kendi korkularını bastırmak için.

Yalan mı?

***

Maha sadashiva is an extended form of Sadashiva.

From Wikipedia:

Sadasiva (Sanskrit: चताशिव, Catāśiva, Tamil: சதாசிவம் ), is the Supreme Being Lord Parashivam in the Mantra marga Siddhanta sect of Shaivism. Sadasiva is the omnipotent, subtle, lumnious absolute. The highest manifestation of almighty who is blessing with Anugraha or grace, the fifth of Panchakritya – “Holy five acts” of Shiva. Sadasiva is usually depicted having five faces and ten hands, is also considered as the one of 25 Maheshwara murtams of Lord Shiva. Sivagamas conclude, Shiva Lingam, especially Mukhalingam, is the another form of Sadasiva
[…]
Another variation of Sadasiva later evolved into another form of Shiva known as Mahasadasiva, in which Shiva is depicted with twenty five heads with seventy-seven eyes and fifty arms.

From Sanskrit, Maha means greater. Hence Maha sadhashiva is a greater form of Sadashiva. The significance is similar to Sadashiva. See this other post from Tezz What are the symbols and weapons in the hand of Sadashiva?.

He is known to have twenty five heads with seventy-seven eyes and fifty arms. (Even though the number is supposed to be infinite) This blog is a nice read on that topic http://temple.dinamalar.com/en/news_detail.php?id=626. He has been mentioned in the Agamas. From the pages 57 and 58 of the book The Complete Hindoo Pantheon, Comprising Principal Deities Worshipped by the Natives of British India Throughout Hindoostan:

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.