S A B O – S A B O T A J

S A B O – S A B O T A J

 

C:\Users\tosh\Desktop\RESİM\sabo.jpg

Sabo sözcüğünün kökeninde Fransızca’daki sabot sözcüğü var. Fransa’nın güney illerinde savate sözcüğü de kullanılıyor. Sözcük bu dilden diğer dillere de yapısını hayli koruyarak yayılmış. Anlamı tahtadan oyulmuş köylü ayakkabısı.

İspanyolca’ ya bu sözcük zapato olarak girmiş. Arkalıksız pabuç, çarık demekmiş.
İsterseniz buradan Meksika’ya kadar gidelim. Ülkenin en yoksul, köylülüğün en yoğun yaşandığı yerlerden birine, Chiapas’a uzanalım. Emiliano Zapata’yı, sonra subcomandante Marcos’u anımsarsınız. Emiliano’nun soyadı neden Zapata? Neden onlar kendilerine zapatist, hareketlerine de neden zapata diyorlar? Çünkü bu yörenin insanı ancak arkalıksız pabuçlar giyebiliyorlardı da ondan. Yani pabucu yarımdı. Ama onlar çık dışarıya oynayalım demediler! Onlar “yeter” kahrolası, bizi sömüren bu düzen deyip İspanyolcadaki basta(= yeter ) kelimesi ile zapato kelimesini harmanlayarak zapatista hareketini başlatmış oldular.

İtalyanlar, ciabatta, Araplar sabata diyorlar. Araplar yine düşük nitelikli ayakkabılar, kunduralar için kavaf sözcüğü de kullanıyorlar. Dilimizdeki kavafiye de o tür ayakkabıları satan dükkân demektir.
Bizim dilimizde, hasırdan örülmüş köylü çarığına çaput deniyor. Kıpçak dilinde çapata yaygın olarak kullanılıyor. Kazan Tatarca’sında da aynı sözcük var. Rusça’da bunun karşılığı ise çobot.
Netherlard veya Hollanda diye bildiğimiz ülkede bu ayakkabıya klomp diyorlar. Bu ülkede adına klomp veya sabo denen bu takunya benzeri ayakkabılar şimdi de özellikle çiftliklerde, peynir yapılan mandıralarda çalışanlar kullanmaktadırlar

Yukarda örnekler verdiğimiz dokuz ayrı dilde sözcüklerin yapılarında gözle görülür bir benzerlik bulunmaktadır.

Avrupa’da manifaktür üretimi gelişip, buharlı makinelerin de devreye girmesiyle fabrikalar ardı ardına kurulmaya başlayınca tezgâh başındaki proleterler işsiz kalmaya başladılar. İşçilerin yapacağı işleri bu makineler yapmaya başlayınca işlerini kaybeden işçiler buna tepki gösterdiler. Tepkilerini, protestolarını ayaklarına giydikleri bu sabotları dönen çarkların arasına sokarak makinenin çalışmasına engel oluyorlardı. Patronlar bu işin nedenini önce anlayamamışlar. Sonra fark etmişler, makineler meğer işçilerin bu ayakkabılarını dönen hareketli kısımlara soktukları için bozuluyormuş. İşçilerin bu eylemi Avrupa’nın birçok ülkesinde de yayılmış. Bu eylemlerin adına “makina kırıcılığı” konmuş. İşçiler ekonomik durumlarını korumak için üretimi bu yolla aksatıyorlarmış.

Sol literatürde de bu ciddi tartışmalara neden olmuş. Patronlar ve onların yayın organları işçilerin bu eylemine bir ad bulmuşlar giydikleri ve bu eylemlerde kullandıkları sabotlardan dolayı buna sabotaj (saboter fiilinden türetilen sabotage) adı vermişler.

Yine benzerliğini dikkate alarak galoche= galoş sözünü de anımsayalım. Galoş da sabo gibi tahta tabanlı ayakkabıdır. Sözcük geç dönem Latincesindeki (gallicula solea=) Gallia, Galyalılara özgü sabo, takunya anlamına gelmektedir.

Belki arada bağ kurmak baştan zor gelebilir ama dilimize de girmiş olan iskarpin de sabo sözcüğünden türetilmiş. Venedikçe scarpin veya İtalyanca scarpino bu dildeki scarpa, ciabatta, sözcüğünden gelmekte olup tahtadan yontulmuş sabo, hafif ayakkabı anlamına gelmektedir. Yakın zamana kadar iskarpinlerin ve hatta kadın ayakkabılarının ökçelerinin, topuklarının ahşaptan yapıldığını biliyoruz.

28.01.2022
Ali Can Polat

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.