YIKICI BENCİLLİK- ADİL YAŞAM
Var olan ile yetinmemek, onu düzeltmek veya değiştirmek yahut da yenisini yaratmak dürtüsü, isteği sanki insanın içinde bir yerinde duran, onu yönlendiren bir şey. Her şey değiştiği halde bu değişmeyen yalın bir gerçek. Diğer canlılar gibi insanın da çevresine, çevresindeki doğal ve toplumsal olaylara veya olgulara uyum sağladığı doğru ama diğer canlılardan farklı olan şey çevresini saran bu çemberler ile sürekli bir kavga içinde oluşu . Bu kavga akıl ve izan sınırları içinde kaldığınca, insanın doğada ve toplumda birlikte ve bir arada yaşama isteğine, (siz isterseniz ona -love of life- diyebilirsiniz) yaşama hırsına veya aşkına uygun ise sorun yok, hatta çok güzel bir şey. İnsanın doğa ile ve insan çevresi ile barış içinde yaşaması çok güzel. Bu güzellik karşımıza birçok kez bilim olarak çıkar. Bize dünden daha iyi koşullarda bir yaşam sağlar. Bu güzellik karşımıza bir çok kez sanat olarak çıkar. Sanat bilimden de öte öyle bir doygunluk sağlar ki; biz buna yaşamın zevki (gusto) diyoruz. Bilim fırından çıkan taze bir somun ise sanat bir pastadır.
Ama insan akıl ve izan ölçülerinden ayrılırsa, doğal ve toplumsal çevresinde birlikte, bir arada yaşama isteğinden ayrılırsa, atalarınca yapılmış olan o en büyük sözleşmeye aykırı davranıp anlamsız bir hırs, kibir, kıskançlık, haset gibi sapık duyguların pençesine düşerse yıkıcı, yok edici bir hal alır. En başta sevgi yok olur onun yerine nefret, öç alma, elindeki gücü kötüye kullanma duyguları egemen olur. Dünyanın merkezine kendisini oturtur, sanır ki; her şeyin en iyisini kendisi bilir, her şeyin sahibi odur, her şeyi istediği gibi kullanacak, alacak satacak. Hoşgörü sözcük dağlarından buharlaşıp gidecek. Kendisi tek, bir, biricik olacak. İstediği zaman yaratacak istediği zaman can alacak. Bilmez ki, akıl edemez ki; yarattığı bu sevgisizlik, bu nefret ortamında ilk kez kendisi boğulacak. Yaktığı, yıktığı bu dünyanın yıkıntıları, enkazı altında canından olacak. Gülmeyi unutacak, yıkıcı bencilliğin kurbanı olarak belki bir süre korkutacak ama hiç sevilmeyecek. Sonuçta doğanın kendisine biçtiği acımasız kadere boyun eğecek. İş işten geçmiş olacak ancak çevresinde yığılmış enkazın kaldırılması eski hale getirilmesi çok uğraştıracak.
Belki de insanın saflığından, iyi niyetinden, aralarındaki o eski sözleşmenin çok sağlam olduğuna, ona aykırı davranılacağına olasılık tanımadıklarından olacak bu kötü örnekler arada bir ortaya çıkıyor.
Artık yaşanan onca acı örnekten dersler çıkarılmalı bu yıkıcı bencilliğin, aşı yerinin altından çıkan piç sürgünler gibi ortalığı kaplamaması için etkin önlemler alınmalı adil bir yaşamın mümkün ve zorunlu olduğu bilinci topluma anlatmalıdır.
16.07.2022
aCp