SAPIOSEXUALITÉ/ SAPIOSEXUALITY (SAPYOSEKSÜELLİK) KAVRAMI ÜZERİNE

 

 

SAPIOSEXUALITÉ/ SAPIOSEXUALITY
(SAPYOSEKSÜELLİK)
KAVRAMI ÜZERİNE

Bu kavram çok yeni sayılır.  Ben bu kavramla ilk kez 2011-12 yıllarında şimdi adını anımsayamadığım bir kişinin sosyal medya sayfasında karşılaştım. Önce, ne yalan söyleyeyim Lesvos’lu kadın şair Sappho ile ilişkili bir kavram olabileceğini düşündüm ama ilk birkaç cümle sonrasında işin öyle olmadığını anladım. Dilimize İngilizceden alınmış. Kavram iki sözcükten oluşuyor. İlki Latince sapien ikincisi de sexual sözcükleri. İlkinin anlamı zeki, bilgili, bilge diğeri de cinsellik anlamına geliyor. Kabaca söylemek gerekirse zeki severlik veya zekâ severlik olarak tanımlayabiliriz.

Sapyoseksüellik romantik ve cinsel ilişkilerde fiziksel görünümden çok zekâ ve bilgi birikimine olan ilgiyle öne çıkmaktadır.  Zekâ duygusal bağın kurulmasında en önemli rolü oynar. Entelektüel aşk olarak da tanımlanmaktadır. Bu ilişkide akıl ve erotizm arasında sıkı bir bağ vardır.

Bu kavram Beyaz Nokta Gelişim Vakfı’ nın Kavram Mutfağı web sitesinde Kavramlar Bölümünde incelenmiştir. Yazımızın amacı bu yeni kavramı tekrar etmenin ötesinde kavramın çağrıştırdıkları üzerine düşündüklerimizi açıklamak amacı taşımaktadır.

Sapyoseksüellik, bir kişinin tensel özelliklerinden önce zihinsel özelliklerine ilgi duymayı ifade ediyor. Bir adım daha ilerlersek bu durumdaki bir kimse için zeki, bilgili olmayan bir kimsenin yeteri kadar cinsel çekiciliği bulunmuyor demektir.

Bir kaynağa göre bu kavram ilk kez 2004 yılında kullanılmış. 2017 yılında Avustralya’da yapılmış bir araştırmaya göre ise 18-35 yaşları arasındaki insanların % 1-8 arasındaki bir kısmı sapyoseksüel özelliklere sahipmiş.  

Sapioseksüel olarak sınıflandırılabilecek kişiler erkek veya kadın olabileceği gibi cinsel eğiliminin heteroseksüel, biseksüel veya homoseksüel (LGBTQIA+) yahut da aseksüel, demiseksüel olması gerekmiyor. Yani, insanların bu özelliklerinden tümüyle bağımsız bir durum söz konusu olup herkes sapyoseksüel olabilir veya olmayabilir. Başka bir yaklaşımla bu durumlarda zekâ öne çıkmakta cinsellik onu izlemektedir.

Kavramı eleştirenler “sapien” özelliğinin esasen her insanda bulunan veya bulunması gereken bir özellik olduğunu her eğilimdeki tüm insanların kendilerine partner seçerlerken doğal olarak zeki, bilgili kişileri seçeceğini öne sürmektedirler. Karşı taraf ise daha çok Freud’ cu bir yaklaşımla soyunun en iyi şekilde devamı için insanların sağlıklı ve güzel olmasına öncelik verdiklerini zekâ, bilgi gibi şeyleri ikinci planda tuttuklarını söylemektedirler.

Bu tartışma beraberinde sapyoseksüelliğin biyoloji veya psikoloji ile ilgisini akla getirmektedir. Kanımızca bu iki disiplinden çok bu kavram toplumsal ilişkiler yönüyle incelemeye değerdir.

Sapyoseksüeller karşılarındaki kişilerin zekâ ve zihinsel işlevlerini, dıştan görünen özelliklerinden daha önemli bir cinsel çekim aracı olarak gören kişilerdir. Sapyoseksüellik platonik aşk olarak tanımlanan durumdan da farlıdır. Platonik aşk veya sevgide karşı tarafın ne düşündüğünün pek önemi yokken sapyoseksüellikte inadına bunlar ön planda olmaktadır.
Sapyoseksüelliği romantik aşk ile de karıştırmamak gerekmektedir. Romantizmde duygular biraz daha öne çıkmış olsa da bir tutku hali söz konusu değildir.
 
Sapyoseksüelleri diğerlerinden ayıran özelliklerden bir kaçı: Çok kez mükemmeliyetçidirler, özgüvenleri yüksektir, çok okurlar, sanat dallarından birine veya birkaçına yüksek oranda ilgi duyarlar. Konuşmalarında mizah, ironi ve metaforları çok kullanırlar. Konuşmalarının anlaşılmasını ve onlara karşılık verilmesini beklerler. Kısa konuşmalardan çok ayrıntılı açıklamaları severler. İyi bir dinleyicidirler, karşı tarafın konuştukları içinden konunun nirengi noktalarını ayıklayıp yakalayarak yorumlama yaparlar. Kendisi gibi veya kendinden üstün zekâda olanlara taparcasına sevgi gösterirler. Bu tür insanlarda empati ve altruist tutumlar gelişmiştir. Alçak gönüllülük ise değişkenlik göstermektedir.

Sapyoseksüellikte zekâ, bilgi ve erdem önde tutulurken yukarıda anlatılanlara karşın çağımızda hazcılık başka bir anlatımla hedonizm, tensel zevkler öne çıkmaktadır. İlkinde uzun vadeli birliktelik, ikincisinde günübirlik ilişkiler söz konusu olabilmektedir.

Tam bu noktanın toplumbilimciler tarafından incelenmesinde büyük yararlar bulunmaktadır. Kişiler, özellikle de gelişme çağındaki gençler geleceklerini planlamak isterlerken kuşku, kaygı ve güvensizlik duyguları yaşamaktadırlar. Kendilerine rol model olarak seçecekleri kişilerden örnekler kopyalamak istemektedirler. Gençlere umut vermek için onlara doğru kişileri ve doğru ilişkileri anlaşılır bir dille anlatmak gerekmektedir.

Belki tam bu noktada Semiha Yankı’nın Eurovision şarkısını anımsatmak yararlı olabilir.
“Sevmek bir ömür sürer, sevişmek bir dakika”
Başka bir anlatımla sapyoseksüellik kadın ya da erkek her iki tarafta da az ya da çok oranda mutlaka bulunması gereken bir özelliktir. Bu özelliğin bulunması ileride kurulacak yuvanın sağlamlığını ve eşler arasındaki uyumu olumlu yönde etkileyecektir.

Gerçekten de tensel cinsellik insan yaşamının belli bir alanını kapsar geri kalan alan bir şeyle doldurulmalı, bu şey kuşkusuz olsa olsa “sapien” olabilir. İnsan olarak hazlarımız daha çok içgüdülerimiz ile yönlendirilirler. Sapioseksüel bir yaklaşım ise o içtepileri süzgeçten geçirmeye yarayabilir. Gençleri bir cangıla tek başına bırakmak yerine onlara yol gösterici bazı işaretleri göstermek yararlı olabilir.

Sapyoseksüellik, tek başına bir sendrom olarak insanı bir tutkunun tutsağı da yapabilir. Deyim yerindeyse “sapien” ile “seksüel” arasında bir dengenin kurulması gereken bir şeydir.

Bunları yazıda konu etmemizin nedeni, örneğin;  ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde bir ses sanatçısının “hem göze, hem kulağa” diye tanıtılabiliyor oluşudur.  Sanki müzik gözle de dinlenebilirmiş gibi? Bu piar, tanıtım belki menajere, prodüktöre ve hatta ses sanatçısına para kazandırabilir ama toplumun kültürel yapısında onarılması güç yaralar açmaktadır.

Yine müzik, sahne, ses sanatları yönünden devam edecek olursak bu anlayış öncelikle fırsat eşitliği ilkesine aykırıdır. İkinci olarak yetenek yerine fizik öne çıkacağı için sanatın gelişimine de engeldir. Bunlardan daha da acı ve tehlikeli olansa toplumda fizik görünüşün sorun çözmede yeterli olacağı anlayışıdır. Daha açık bir anlatımla ne kadar bilgili, becerili, yetenekli olursanız olun güzel olarak beğenilmediyseniz, seksapeliniz/ cinsel çekiciliğiniz yeteri kadar iyi değilse yarışı kaybedeceksiniz demektir.

Aynı şeyi iki kişi arasındaki ilişkiye uygularsak; eş adayları yalnızca fizik özellikler üzerinde dururlarsa (Görüntü olup ses olmaması gibi) ileride sorunlar kaçınılmaz olur. Ya da bunun aksine yalnızca bazı konularda fikir birliğine varılsa bile (Ses olup görüntü olmaması gibi) yarın yine sorunlar çıkacaktır. Bu tarzda bir pragmatizm yarın koşullar değiştiğinde tam aksine sonuçlar da doğurabilir.
Sonuç olarak yukarıda değinildiği gibi “sapien” ile “seksual” arasında bir denge aranıp bulunacaktır. Bu iki elemanı birleştirecek olan şey de sevgidir, aşktır.

Okur bu kadar basit konuları yazmaya ne gerek var şeklinde düşünebilir. Ben öyle düşünmüyorum. Çağımızda dünyanın hemen her yerinde ve ülkemizde güzel olma, güzel görünme kişisel bir zevk olmanın çok ötesine geçmiştir. Çağımız insanının günümüzde en büyük sorunlarından bir tanesi güzel olmak, güzel görünmek ve beğenilmek gereksinimidir. Toplumda güzellik ve parasal güç sahibi olmak yaşamın ilk ve tek gayesi haline geldi, getirildi. Toplumun bu burgaçtan ne pahasına olursa olsun kurtulması zorunlu hale gelmiştir. Son 20-30 yıl içinde bulunduğunuz kentte açılan estetik salonlarının, estetik cerrahi merkezlerinin yalnızca sayısına bakmanız konunun önemini ve büyüklüğünü anlamaya yeterlidir.

Hiç kuşkusuz insanların güzel olmak isteklerini eleştirmek kimsenin ve özellikle de benim haddime düşmez. İsteyen istediği gibi kişisel bakım ve güzellik olanaklarından yararlanabilir,  yararlanmalıdır. Ancak tarafımdan eleştirilen şey “güzel” liğin araçsallaştırılmasıdır. Hem bu sektörden para kazananlar ve hem de bu sektöre para kazandıranlar esasen neye hizmet ettiklerinin ve toplumun kültürel değerlerini nasıl etkilediklerini bir kez daha düşünmelidir.

Toplumsal yaşamda güzellik kadar önemli ve değerli başka şeyler de vardır. Bunlar sağlık, bilgi, erdem ve onur gibi şeylerdir. Fiziki özellikler, güzellik, görüntü vizyon ise bilgi, erdem gibi özellikler de yaşamın misyonudur. Üzerinde durmak istediğimiz vizyon ve misyon bütünselliği, ikisinin arasındaki uyumdur. Unutmamalı ki; dış görüntü göreceli ve geçicidir. Oysa onun dışında kalanlar ise kalıcıdır.

Bu bağlamda konumuza dönecek olursak; sapyoseksüelliği bir tutku haline getirmeden bu kavramı çağdaş kültürümüze kazandıran iki sözcüğü birlikte uyum içinde değerlendirmenin en doğru, gerçekçi ve güzel bir yol olacağını ve bu uyumu sağlamada sevginin en uygun kolaylaştırıcı olduğunu belirtmek isterim.

Saygılarımla…

01.02.2024
Ali Can Polat

 

 

 

 

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.