ŞANS

Ş A N S

Her canlı, konumuz insan olduğundan insan topluluğunun her bir bireyi yaşama farklı koşullarla, farklı noktalardan başlıyor.

Doğal seçilim sonrası kimi daha uygun genetik özelliklere sahip. Beden ölçüleri hem birçok işi yapmaya, yapabilmeye uygun ve hem de biçim şekil olarak güzel. Diğerlerini imrendirecek kadar güzel. Ya da dış etkenlere karşın daha dirençli. Ufak tefek hastalıkları kolay atlatabiliyor. Yani bağışıklık sistemi güçlü.

Ya da doğuştan bir organ eksikliğini veya benzer anomalileri var, ne zor ne şanssız bir durum. Onun için “eli ayağı düzgün” diye sevinilir. Halk deyimlerinin altında yatan derin anlamlar var.

Bir de sözünü ettiğimiz canlının ilk gözünü açtığı ortamın koşulları var. Annenin yüklülük, hamilelik süresi de başlı başına irdelenebilir. Kimi anneler bir ebe bile bulamayıp doğumlarını kendi başlarına yaparlarken, göbek bağlarının taş arasında keserlerken kimisinin doğumu büyük orkestranın baş rol aldığı kırk gün kırk gece düğün, bayramla karşılanır. Doğmadan nice önce hangi törenle yıkanacağı, baby shower yapılacağı, bu törende konukların ne yiyip ne içeceği bile en ince ayrıntısına kadar planlanır. İnancının gerektirdiği vaftiz törenine katılacak olanlar için özel davetiyeler, özel kıyafetler diktirilir. Bebeğe verilecek ad anne baba kadar onların ailelerinin de önlerindeki en heyecanlı konulardan biridir.
Çocuğun ne yiyip içeceği, anne sütünü emip emmeyeceği de doktorlara defalarca danışılır. Toplumun yeni bireyine hoş geldin partileri düzenlenir. Bebek bu partilerde adeta her türden çok sayıda armağanlara boğulur. Altın pırlanta takılar yarışa tutuşurlar.

İlk ağlayışı, ilk gülüşü, ilk yellenmesi bile görüntülenir. Fotoğraflar, videolar… Çocuk için bakıcılar. hemşireler ve çocuk hekimi profesörler daha önceden ayarlanmıştır. Aman çevreden mikrop kopmasın diye hemşire görüşleri kısa tutar. Kuralı bozanları sert bir dille uyarır.

Çocuğun her gün hatta her sabah akşam kilosu kontrol edilir. Onun için özel diyet mamalar, yiyecekler hazırlanır.

Anne ve baba bu ilgiye bu pohpohlanmaya çok sevinirler ama şaşkınlıkları da yüzlerinden okunur. Doğan çocuk dünyada doğmuş ve doğacak çocukların en güzelidir. Anne babaya, baba anneye biz ne yaptık da EN güzelini doğurduk, doğurttuk diye bakışıp dururlar.

Bebeğinizin başına konacak altın ve pırlanta diadem hazırdır.

Çocuğun ilk dişinin çıkması, ilk kez emeklemesi, ağzından çıkacak ilk hece Tesla’nın elektriği, Edison’un ampulü, Pasteur’ün aşıyı bulması kadar önemlidir. Yerli ve yabancı televizyonlar, basın hiç bir gelişmeyi atlamak istemez.

Mürebbiyeler, yetenek, kabiliyet testleri… Çocuktan piyano çalması, resim yapması beklenir. Çocuk yaştaki çalgıcılar, besteciler örnek ve ölçü olarak alınır.
Çocuk yüzmeyi hemen bisiklete binmeyi de yarın öğrenmelidir. Babası ona en lüks markadan otomobilini de almış garajda özel yerinde uşaklar tarafından her gün tozunu almaktadırlar.

Laf uzadıkça uzuyor farkındayım ama lütfen şunu siz de kabul edin benim anlattıklarım yaşananların çok küçük bir bölümüdür. Öte yandan bu kadar olanağı bulamayanlar da üzülmeyin bunların hepsini hayal dünyalarında yaşarlar, yaşatırlar. Kim bilir onların fantezileri belki bunlardan da çoktur.

Kısa tutalım. Fotoğraftaki çocuk onlardan biri değil ama şanslı sayılabilecek bir çocuk. Bir giyim mağazasının reklam filminde oyuncu.
Umarım ve dilerim ben neymişim diye şöhret delisi olmaz.
Eee ne var bunda demeyin, çevrenizde bu çocuk gibi o role çıkacak kaç çocuk var.
Çocuk güzeller güzeli ve çok şirin. Görür görmez yüzümüzün kasları gelişiyor, ona dokunmak istiyoruz. Kim olduğunu hiç bilmiyorum, bilmek te istemiyorum. Anlatmak istediğim o değil. Her şeyden önce görece birçok yönden belli bir şansı yakalamış bu çocuğa yaşadığı sürece sağlık, esenlik ve de bol şans dilerim.
Bu güzel çocukları tuzağa yerleştirilen peynir gibi kullanan bu ticari markaya da bol kazançlar dileyelim!
Ağustos ayı bitti Eylül’ün ilk haftasında okullar açılır, çocuklar okulları doldurur. Kimisi çeşit çeşit kıyafetler arasında seçim yapmaya zorlanırken kimisinin ayak baş parmağı ayakkabısından fırlamıştır.
Yüksek okul ücretini ödeyen, ödeyebilenlerle ödeyemeyenler ayrı okullara gitmektedirler. Kimi çocuklar okula bile gidememektedirler.Kimisi çağ dışı okullarda çağ dışı eğitim programları ile hayatı hiç öğrenemektedirler.
Duygusallığım beni zorluyor.
Yazıyı jiletle keser gibi keseceğim.
Herkese doğuşlarından mezara girene kadar ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını sağlamalıyız. Farklı kulvarlarda, farklı start noktalarında çocuklara haydi koşun diye emir vermek bana asla adil, onurlu bir davranış olarak görünmüyor.
Aynı şeyleri sağlık hakkı konusunda da bağırarak söylüyorum.
Bu sözler karşısında toplumun değişik sınıf ve katmanlarından evet haklısın ama gibi itirazların geldiğini duyar gibi oluyorum.
Onlara verilecek yanıt azı dişlerimin arasında hazır, duruyor. Ayıp olmasın, suç olmasın diye şimdilik susuyorum.
Çocukları seviyorsak, aralarında ayrım yapmayalım. Senin çocuğun benim çocuğum gibi aptallıklar yapmayalım. O çocuklar, ne o anne babaların, ne o kilisenin, tarikatın ve devletin çocukları değillerdir. Onların bir tek sahibi vardır. Kendileridir. Onlara bilgilerini geliştirecek, yeteneklerini ortaya çıkaracak ve sağlıklarını, güvenliklerini koruyacak her türlü olanağı sağlamak bizlerin boyunlarına asılı ödev çantasıdır. Çocukları eşit koşullarda özgür bırakalım, bırakalım bizden daha güzel olacak kendi dünyalarını kendileri kursunlar. Onlara kendimizin doğru sandığımız yanlışlarımızı ezberletmeyelim. Gelecek onlarındır.
İyi pazarlar.
aCp

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.