RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN

 

RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN

 

Ramazan, İslâm’dan önce Arap yarımadasında kullanılan takvime göre temmuz ve ağustos aylarına karşılık gelen bir ay idi. Anlamı kuru sıcak olup İslam takvimine göre de 9. aydır.
Ramazan sözcüğüne / رمضان / yanma, sıcak olma/oruç ayı, en saygın ay ve değerli kabul edilen ay anlamları yüklenmiştir. Ramazan-ı şerif  (kutsal-mübarek-şerefli) olarak da söylenir.
Ramaḍān sözcüğüne etimolojik açıdan baktığımızda رمضان rmḍ mastarından türetildiğini görüyoruz. Anlamı: Ramad kuru sıcaktır.

Ramazan mı, ramadan mı?
Ramazan ayının adı Arapça رمضان şeklinde yazılır. Arapça dat harfi hem (d) hem (z) harfine benzediği için iki türlü telaffuz edilmektedir. Araplar ramazan olarak söylediklerinden aynı dinsel kültürü benimsemiş olan Türkçe söyleyişte de fonetik benzeşim öne çıkmış ve ramazan şeklindeki telaffuz yerleşmiştir. Türkçe dışında Fransızca, Almanca, İngilizce ve İtalyanca gibi Batı dillerinde ise ramadan olarak yazılmakta ve ramadan olarak (prononciation) telaffuz edilmektedir.

Osmanlı döneminde ramazan ayı, oruç ayı için bir de mâh-rûze ve mâh-siyâm tamlamalarının kullanıldığını söyleyebiliriz. ( 2023 Ferit Develioğlu Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat s. 649)

Bizde TDK ve Dil Derneği “Ramazan” şeklinde bir yazımı öngörmektedir. Bu benimsediğimiz genel yazım kuralının bir sonucudur. Türkçede Latin alfabesini kullanan dillerde kural olarak o dildeki yazım şekli, Latin alfabesi dışındaki alfabeleri kullanan diller için de okunuş şekli benimsenmiştir. Örneğin Ramadan yerine ramazan, hadrad yerine hazret, Санкт-Петербург yerine Petersburg, Чайковский yerine Çaykovskiy gibi. Ama bunların kesin bir kuralı da bulunmamaktadır. Friedrich Wilhelm Nietzsche yazana kadar canımız çıkar da Niçe diye okur kurtuluruz. Fransızlar Napoleon veya Marseille (Marsey) diye yazsın söylesin biz onlara Napolyon, Marsilya der işi bitiririz. Hele o Dvorak var ya yabancı birisi bunu nasıl Dvorjak diye okur şaşar kalırım. Jean-Paul Charles Aymard Sartre’a gelince Charles Aymard’ını atar kalanını hiç yanlış yapmadan yazar ve okuruz. Coca Cola yazar koka kola diye duraksamadan okuruz.

Konumuza dönersek; kim ne derse desin bizler ramazan yazar, ramazan okuruz. Benim burada üzerinde durduğum şey ramadan sözcüğünü görüp, duyup acaba şamdan mı demek istiyorlar diye düşünmüş olanlara şaka ile karışık küçük bir uyarıdan ibarettir. 

Ramazan ayı gelince yaşadığımız bazı belediyeler gösteriş olsun diye iki minare arasına veya kentte yüksekçe iki nokta arasına kalınca bir ip çektirip “mahya” kurarlar. Farsça mâh “ay” demek olup Osmanlı döneminde bu sözcüğe Arapça -iyye eklenerek Osmanlıca mâhiyye (aylık, aya özgü) sözcüğü oluşturulmuştur. Karanlıkta ayın ışığı gibi parlasın diye midir nedir, bilinmez o zamanın insanları bu mâh sözünü esas almışlar. Bilineceği gibi bu sözcük, özellikle de şiirimize iyice girmiş yerleşmiştir. Bir sevgiliyi tanımlamak için onu ay yüzlü olarak yazmanın ve söylemenin dayanılmaz hafifliği günümüze kadar uzanmıştır. Bu şiirsellik içinde mah sözcüğü meh şekline dönüşmüştür. Meh-pâre( Mehpare), meh-peyker (Mehpeyker-Mahpeyker) gibi.

Zaman içinde mâhiyye sözcüğü de Türkçemizde mahya şeklini almıştır. Osmanlı’dan başka uluslar mahya ile fazla ilgilenmemişler. Osmanlı’da ilk mahya yapılması 16. yüzyılda, İstanbul’ da başlamış. Bu tarihlerde camilerin şerefeleri de kandillerle aydınlatılmış.

Kandil sözcüğü, Arapça kandil (kânadil, kındîl) (قنديل) sözcüğünden Türkçeye geçmiştir. Bu sözcüğün kökeni Latince candēla olup, İngilizcesi candle ve Fransızcası chandelle’dir. Latince candēre ışımak, parlamak, yanmak sözcüğünden türetilmiştir. Latinceden Aramiceye oradan Arapçaya ve son olarak da Türkçeye geçmiştir. II. Selim döneminden başlayarak dinî geceler, minarelerde yakılan kandillerle duyurulup kutlandığından bu geceler kandil geceleri adını almıştır. Daha sonra da bazı günlere sonradan bir kutsallık verilmiş örneğin Mevlid, Regaib, Mi’rac, Berat ve Kadir geceleri. Bazen Arapça “leyl” (gece) sözcüğü de eklenerek leyle-i Kadr, leyle-i Berât gibi ifadeler kullanılmaktadır. Nedense bu kutsallaştırılan günlerin geceleri önem kazanmaktadır. Örneğin Kur’an kadir gecesinde indirilmeye başlanmış, Miraç da gece olmuş, hepsi gece. Niçin gündüz değil de gece?

Bu kandil günü veya gecelerinden kadir gecesi dışındaki hiçbiri Hazreti Muhammed ve Dört Halife, Asr-ı Saadet ve Hûlefa-i Raşîdîn dönemlerinde yokmuş hepsi sonradan oluşturulmuş. Bunu anlamak da kolay tarım ve din toplumlarında zamanla insanları bir arada tutabilmenin yollarından bir tanesi kuşkusuz dinsel ritüellerin önemini artırmaktır. Bunun iki işlevi vardır toplumun düşüncelerini bir noktada toplamak, başka bir şey düşünmelerini engellemek diğeri de aynı insanların aralarında kardeşlik, dayanışma duygularını yaratmak ve yaşatmaktır.

Uzakdoğu kültürünü ayrı tutarsak Hristiyan kiliselerinde yanan (kândil-i tersâ), yakılan mumların kökeninde Prometheus’ un tanrılardan çaldığı ateş vardır. Dikkat edilirse kiliselerde mum yakılan girişteki yere narthex adı verilir. Nartheks rezene benzeri bir bitki olup mitolojide Prometheus ateşi bu bitkinin sapının içinde saklayarak çalıp insanlara getirmiş, vermiştir. Ve yine eskiden o ispermeçet mumları bu bitkinin saplarının içine dökülerek şekillendirilirmiş. Gel zaman git zaman pagan dünyanın her şeyini filin hortumu gibi içine çeken Hristiyanlık bu kavramı da ezmiş büzmüş ve candere eyleminden en son İngilizce candle, Fransızca chandelle sözcüğünü yaratmıştır. Hristiyanlıktan görüp beğenen başkaları da hemen alıp taklit etmişler, iyi de etmişler.

Kentin bir köşesinde ışıl ışıl mumlar, kandiller, elektrikli ampuller daha sonra led aydınlatmalar. Mahya işi giderek gelişmiş ve ışıklarla yazılar yazmaya, ışıklarla bazı şekiller yapmaya kadar uzanmış. Bu mahyaların içinde en gözde olanı “Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan” yazılı olanıdır. Özellikle oruç ayının başında insanların oruç tutmaya olan istek ve heveslerini göstermesi açısından çok anlamlıdır. Oruç ya da bir ay niçin hoş gelir, sefalar getirir onu bir yana koyalım da şu “Şehr-i Ramazan” kavramı anlamı açısından hayli sorunludur. Eminim ki; büyük çoğunluk mahyada yazılanları anlamıyordur.

Ramazan sözcüğü ile ilgili açıklamayı yukarıda yapmıştık. Gelelim “Şehr” sözcüğüne.
Şehr (şahr olarak da telaffuz edilmektedir) Farsça’ dan dilimize girmiş olup anlamı, şar, şeher, şehir veya kenttir. Bu sözden türeyen sathtra da ülke ve devlet anlamına gelmektedir. Eski Yunancadaki satrap (vali) da aynı kökten türetilmiştir.
Şehîr / şâhir ise Arapça olup çoğulu da şühurdur. Anlamı şerefli, şöhretlidir. Şöhret ve meşhûr sözcükleri de bu kökenden türetilmişlerdir.
Shahr Ramadan – Medine yerine Şahr Arapça qamar (kamer-ay) sözcüğü aynı zamanda takvimden bir sözcük olup bildiğimiz ay anlamına geliyor. Oruç tutulan ayı anlatmak için şehr-i savm ve savaş yapılmayan ayı anlatmak için da şehr-i haram kavramları zaman içinde Arap yarımadasında kullanılmıştır.

Osmanlı devletinde, Anadolu Selçuk Beyliklerinden bazılarında olduğu gibi Türkçeyi dışlama geleneği sürdürülmüştür. Yazışmalarda Osmanlıca adı altında bir uydurukça dil yaratılmaya çalışılmıştır. Mahyalarda okuduğumuz Şehr-i Ramazan tamlamasındaki şehr/ şahr sözcüğü Arapça (–i) ulaması da Farsçadır. Dolayısıyla ortaya çıkan çorba da Osmanlıcadır. Ferit Develioğlu’nun Mahyadaki şehr sözünü şehir anlamında anlayan insan ay anlamına anlayan insan sayısından çok daha fazladır.
Son olarak Şehr-i Ramazan tamlamasını şerefli ramazan olarak anlamak da pekâlâ olasıdır.
Ay dediğimiz şey takvimde gösterilen bir zaman dilimidir, bir yılın on ikide birinin karşılığıdır. Ramazan sözcüğünün içinde ay kavramı da yer almaktadır. Ayrıca bu tümce içinde ay anlamına gelen şehr sözcüğüne gerek bulunmamaktadır. Ayrıca ramazan ayını şerefli olarak niteleyip diğer ayları bu şereften yoksun bırakmak da pek uygun değildir. Bunun gibi on bir ayın bir sultanı gibi bir ifade kullanmak da ramazanı sultan diğer ayları da onun tebaası imiş gibi bir anlamı çağrıştırmaktadır. Kanımca mahyalarda “Hoş geldin Ramazan” demek doğrudur ve yeterlidir.

Tüm insanların laik, demokratik bir sistem içinde inançlı ya da inançsız birbirlerine karşı saygı ve sevgi içinde, barış ve huzurla yaşamaları özlemi ile saygılar sunarım.

 

28.03.2023
Ali Can Polat

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.