R Ü Z G Â R
Eski Uygur Türkçesinde havanın, yeryüzüne yakın olan bir noktadan herhangi bir yönde ve herhangi bir hızla doğal akışı olayına karşılık gelecek şekilde esin, esinti veya yel sözcüklerinin kullanıldığı belirlenebilmektedir.
Bugün bu hava olayına yaygın olarak kullandığımız rüzgâr sözcüğü ise ilk kez zaman, vakit biçiminde Karahanlı Türkçesiyle Atabetü’l-Hakayık’ta yer almaktadır. (Sayfa LIII ruz, ruzgar)
Bu gün dilimizde kullandığımız rüzgâr sözcüğü Farsça rūzgār روزگار “gün, gündüz, zaman” sözcüğünden alıntıdır.
Farsça rōzkār / rōzgār bir günde yapılan iş, gün /süre sözcüğünden evrilmiştir.
Bu sözcük de Orta Farsça rōz /gün, gündüz sözcüğünden türetilmiştir.
Bir sözcüğün sonuna eklendiğinde (+kar) sahtekâr, fedakâr, zanaatkâr örneklerinde olduğu gibi fedakâr olmayı, riya yapmayı veya bir zanaat yapmayı huy veya meslek edinen bir kimse anlaşılır. (+Kâr) eki Rūz/rōz sözcüklerine eklendiğinde de günde, bir zaman diliminde yapılan, edilen iş anlaşılmaktadır.
Dilimize alınırken bu söz diğer anlamlarından soyutlanmış ve yel, esin, esinti anlamlarına gelecek şekilde rüzgâr olarak değiştirtilmiştir. Bizim konumuz da dilimizdeki anlamı ile sınırlı kalacaktır.
Dilimizde bu sözcükle yapılan rüzgâr türbini, rüzgârgülü, talih rüzgârı, rüzgârlı tepe veya yalan rüzgârı gibi tamlamalar da vardır.
Rüzgâr sözünün karşılığı olarak Eski Yunanca Ανεμος/Anemos, Latince ventus, İngilizce vind, Fransızca, vent, İtalyanca il vinto sözcükleri kullanılmaktadır.
Rüzgâr veya yel, atmosferdeki havanın yer yüzeyine yakın katmanlarda, doğal nedenlerle ve çoğunlukla yatay olan hareketleridir.
Hava hareketlerinin belirgin nedeni, atmosfer basıncının bölgeler arasında farklı değerlerde bulunmasıdır. Rüzgâr, alçak basınçla yüksek basınç bölgesi arasında hava kütlesinin yer değiştirmesidir, bir hava akımıdır. Hava her zaman yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru hareket eder. İki bölge arasındaki basınç farkı ne kadar büyük olursa, hava akım hızı o kadar fazla olur. Rüzgârın sahip olduğu hızına göre biz onları esinti, fırtına ve bunun gibi sözcüklerle adlandırırız.
Rüzgârın hangi yönde estiği basitçe rüzgârgülü ile ölçülebilir. Rüzgârın hızı da anemometre(=Eski Yunanca anemos+metre) ile ölçülür.
Rüzgârın bir pervaneyi döndürme hızından yararlanarak rüzgârın hızı da ölçülebilmektedir. Elbette teknolojinin yardımı ile meteorolojik yöntemler uygulanarak rüzgârın hızı ve yönü konusunda çok ince hesaplamalar yapılabilmektedir.
Rüzgârlar bitkilerin çiçeklenme döneminde onların sporlarını taşıyarak döllenmesini sağlarlar. Bu taşıma, taşınma olayı bitkilerin soylarının devamı için çok önemlidir. Rüzgârlar okyanuslarda akıntılara ve dalgaların oluşmasına neden olurlar. Bu dalgalar da kıyıların şekillenmesinde etkili olurlar. Kıyılarda kıyı oku, tombolo, lagün, falez gibi şekillerin oluşumunda dalgaların belirleyici rolü vardır. Karalarda ise özellikle çöllerde etkilidir. Çöllerde rüzgâr çok daha belirgin bir şekillendirici olup kumul vb. oluşumlara neden olurlar. Rüzgârın enerjisi ormanlar için çok yıkıcı, kötü sonuçlara da neden olabilir. Rüzgârlar özellikle yangınların yayılmasına neden olabilirler. Ama yel değirmenleri, yelkenli gemiler ve daha birçok alanda insanların rüzgâr enerjisinden yararlanmaktadırlar. Rüzgârların en önemli özelliklerinden bir tanesi de yağmur bulutlarının bir yerden başka bir yere taşınması, orada yağmur veya kar olarak yağması canlıların su gereksiniminin giderilmesine çok büyük oranlarda katkıda bulunmasıdır.
Rüzgârlar yüksek basınç alanından, alçak basınç alanına doğru akarken: Dünyanın dönüşüne, yer yüzeyinde sürtünmelere, yerel ısı yayılması, sıcaklığın yer değiştirmesine ve daha buna benzer atmosferik olaylara neden olurlar.
Yeryüzünün topografyası da rüzgârın yönü ve türbülans oluşup oluşmamasına etkili olur. Rüzgâr, alçak (siklon/cyclone) yüksek (anti-syclon) yani atmosferde bir alçak ve yüksek basınç alanları çevresinde hızla hareket eden enerjinin oluşturduğu şiddetli hava hareketleridir) Bunlar içe-dışa doğru radyal, santrifüj ve coriolis etkiler yaparlar
Bütün bunların etkisi sonucunda rüzgâr eşbasınç/ isobar çizgilerine dik olarak yoluna devam eder. Bu hatların çizilmesiyle meteoroloji haritaları elde edilir.
Antik Yunan mitoloji yazarlarından Homeros’un destanlarına sıklıkla konuk ettiği ve gül parmaklı olarak tanımladığı şafak tanrıçası Eos, Hesiodos’un Theogonia’ sından da öğrendiğimiz gibi titanlardan Hyperion ve Theia’nı birleşmesiyle doğmuştur. Kardeşleri güneş tanrısı Helios ve Ay tanrıçası Selene’dir. Bizim bu sevgili Eos’umuz, gün geliyor ve Krios ile Eurybie’nin oğlu Astraios ile evleniyor. Gelin bundan sonrasını Thegonia 380’ den birlikte okuyalım (İş Bankası Kültür yayınlarından s.17)
Şafak tanrıçası, Astraios’la birleşip/ Coşkun yürekli rüzgârları doğurdu,/ Gökleri arıtan Zepyros’u ./ Azgın esişle Boreas’ı ve Notos’u./ Rüzgârlardan sonra (Eos) Şafak tanrıçası/ Günün müjdecisi Şafak yıldızını doğurdu? Ve gökleri taçlandıran yıldızları.
Bunların içinde batı rüzgârının tanrısı Zepyros’un yeri ayrı. Onunla ve eşi sevgili çiçekler tanrıçası Chloris ile ilgili hayli güzel söylenceler var. Romalılar Zepyros’a Favonius, Choloris’e de Flora derler. Bu iki sevimli tanrı ve tanrıçanın öykülerini geçiştirmek istemem, daha geniş öykülerini başka bir yazıda anlatmalıyım. Hesiodos’tan öğrendiğimiz gibi Batı rüzgârının tanrısı Zephyros’un kardeşi kuzeyli bir rüzgâr bizim poyraz dediğimiz Boreas, güneyli rüzgâr bizim lodos dediğimiz Notos ve doğulu rüzgârların tanrısı da Euros/Eurus’tur’tur. Görüldüğü gibi bu dört ana yönün rüzgârları adlarını mitolojiden almaktadırlar. Bu adlar dilden dile küçük değişikliklerle bu gün de aynı şekilde yaşamaktadır.
Türkiye’de esen başlıca rüzgârlar a) yönlerine göre ve b) özel adlarla adlandırılan iki gruba ayrılabilir;
Yönlerine göre Rüzgârlar: Karayel, yıldız, poyraz, günbatısı, gündoğusu
Doğudan esen soğuk ve kuru rüzgârdır. Güney Rusya ile Kafkaslarda yüksek basıncın görülmesi durumunda bu rüzgâr tipi daha çok gözlemlenir. Gündoğusu genellikle yağışın kesilmesine sebep olur.
Keşişleme: İstanbul yöresinde güneydoğudan esen rüzgâra denizcilerin verdiği addır. Uludağ’ın eski adı olan Keşiş dağının yönüne göre adlandırılmıştır. Gündoğusu ve Kıble arasında 135 dereceden esmektedir. Bir başka adı da Akyeldir. Bazı bölgelerimizde samyeli de denmektedir.
Kıble: Güneyden eser ve adını güney yönünü simgeleyen kıble kavramından alır. Hayli sıcak ve nemli bir rüzgârdır. Orta Akdeniz üzerinde oluşan alçak basınç merkezi ülkemizde bu tür hava olayının sıkça rastlanmasına neden olur.
Lodos: Türkiye’nin batı kesimlerinde, güneybatı yönlerinden esen sıcak bir rüzgârdır. Adını antik Yunan rüzgâr tanrılarından Notos’dan almıştır. Hızı zaman zaman 60 ile 130 km/s’ye kadar ulaşabilmektedir. Denizcilerin önemli ve tehlikeli saydığı rüzgârlardandır. Marmara Bölgesi’nde görüş uzaklığını da düşürerek deniz ulaşımını engelleyebilir. Bazen yağmur ve peşinden sıcak bir hava olur. Yağmur öncesinde de ılık ve nemli bir hava yaratır.
Özellikle kış mevsiminde, sıcak esme özelliği nedeniyle karların erimesine neden olarak zaman zaman taşkın, sel ve su baskınları yaratır. Aynı zamanda, estiği sürece sıcaklıkların da normalin üstünde artmasına neden olan bir rüzgârdır. Zaman zaman Ege, Marmara ve Batı Akdeniz’de deniz ulaşımını etkilediği gibi kara ve denizde can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacak olaylara neden olarak yaşamı etkiler. Kabayel ve kumkarası olarak da bilinir. Lodos estiğinde baş ağrısı yaptığı söylenmekte ise de bunu destekleyen bilimsel bir veri bulunmamaktadır.
Poyraz: Kuzeydoğudan esen bir rüzgâra verilmiş olan addır. Rüzgâr bu adı yukarıda anlattığımız tanrı Boreas’tan almıştır. Kışın kar ve soğuk getirir. Deniz hafif çalkantılı ve dalga üstünde beyaz köpükler olur. Antik dönemdeki adı Ida olan Kaz Dağlarından eteklere doğru esen yele de Ayvalık, Akçay ve Edremit yöresinde de bu ad verilir.
Bora: Yağmur getiren sert bir rüzgâr çeşididir. Kuzeyli bir rüzgârdır. Bora ismi kimi zaman Poyraz yerine de kullanılır ve bu adı tanrı Boeas ile ilglidir.
Günbatısı: Batıdan esen sıcak ve nemli bir rüzgâr türüdür. Özellikle Türkiye’nin batı kesimlerinde yağışlara neden olur. Marmara ve Karadeniz üzerinden alçak basınç ve cephe sistemlerinin her geçişinde gözlenir. Zaman zaman denizde ve karada yaşamı etkiler.
Karayel: Yağmurlu bir dönemi izleyen 2-3 gün boyunca devamlı olarak kuzeybatıdan esen bir rüzgârdır. Balkanlar’ın kuzeyinde, Rusya stepleri üzerinde oluşan alçak basınç merkezi ve buna bağlı cephe sistemlerinin geçişi sırasında gözlenir. Esme yönünde yüksek dağların kuytularında yamaçlardan eteklere doğru alçalan hava ısınarak fön tipi sıcak, kuru ve hoş bir rüzgâr etkisi ve özellikleri taşır.
Yıldız: Kuzeyden eser ve adı kutup yıldızından esinlenilerek balıkçılar tarafından adlandırılmış olan soğuk rüzgârdır. Genellikle Karadeniz ve Marmara denizi üzerinden bir soğuk cephenin geçişinden sonra eser. Yazın serin, kışın ise soğuk hava taşır.
İmbat, gündüzleri ısınan kara ile daha soğuk deniz yüzeyi arasındaki hava çevrimidir. Rüzgârın yönü gece ve gündüz değişiktir. İmbat adı Yunanca Etesianoí ánemoi olup biz onu İtalyanca imbatto sözcüğünü değiştirerek almışız. Sözcük İtalyanca, im/battere çarpmak, çırpınmak fiilinden türetilmiştir. Bu rüzgâr yazları gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârıdır. Ege Bölgesinde görülür. Deniz meltemidir.
Meltem: Meltemler, genellikle orta enlemlerde, yaz mevsiminde esen hafif şiddetli yerel rüzgârlardır. Isınma farkına bağlı olarak yerel basınç farklarından oluşurlar. Esme şekli sürekleri kısa, etki alanları dardır. İklim üzerinde etkileri azdır.
Deniz ve kara arasındaki sıcaklık farkı ile Deniz Meltemi ve Kara Meltemi eser. Dağ zirveleri ile vadiler arasındaki sıcaklık farkından Dağ meltemi ve Vadi meltemi oluşur.
Etezyen: Doğu Akdeniz ve Ege Denizinde kuzeyden esen kuru yeldir. Mayıs-Eylül döneminde etkili olan bu rüzgâr, zaman zaman fırtına şeklinde sert eser
Samyeli: Çölden esen rüzgârdır. Günümüzde Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Irak yönünde yani güneydoğu yönünden esen rüzgârdır. Arapça smm kökünden gelen sāmm سامّ /zehirleyen sözcüğünden türetilmiştir. Aynı zamanda bu sözcük, Aramice/Süryanice aynı anlama gelen şamā שמא sözcüğü ile eş kökenli olup Akad dilinde şammu ot, şifalı ot, ilaç sözcüğü ile eş kökenli imiş.
Fırtına: TDK sözlüğüne göre iki anlamı vardır. Birincisi zorlu rüzgâr ve onun denizde, kum çöllerinde meydana getirdiği dalgalanma olarak anlatılıyor. İkinci olarak da mecâzi anlamda güç atlatılan kötü durumu ifade etmektedir. Fırtına bu dalgalanmaların ötesinde bir de yarattığı yıkımı da ifade edicidir.
Sözcük, İtalyanca fortuna a) kader, kısmet, baht, b) kaza, özellikle deniz kazası sözcüğünden alıntıdır. Sözcük İtalyancaya da Latince fortuna sözcüğünden alınmıştır.
Anadolu insanı bir tarım toplumu olarak rüzgârlarla, hava sıcaklıkları ve yağışı ile yakından ilgilidir. Gözünün biri havadadır dense yeridir. Yetiştirdiği ürün ve hayvanlardan elde edeceği verim bu koşullara bağlıdır. Dolayısı ile yakın bölgesindeki olup biten bu doğal olaylara da kendilerine göre özel adlar vermektedirler. Örneğin, kırlangıç fırtınası, koz kavuran fırtınası, çardak fırtınası, filizkıran fırtınası gibi…
Rüzgârlar ayrıca
1. Sürekli Rüzgârlar: Alizeler, Batı Rüzgârları, Kutup Rüzgârları
2. Mevsimlik Rüzgârlar: Yaz Musonları, Kış Musonları
3. Yerel Rüzgârlar
a. Meltemler: Deniz-Kara Meltemleri, Dağ-Vadi Meltemleri
b. Sıcak Yerel Rüzgârlar: Fön, Sirokko, Hamsin.
c. Soğuk Yerel Rüzgarlar, Mistral, Krivetz, Bora
d. Tropikal Rüzgarlar: Kasırga, Tayfun, Harikeyn, Tomado, Hortum şeklinde de sınıflandırılmaktadır.
Mistral Fransada Alp dağlarından Rhone vadisi üzerinden Provence’a ve Akdeniz’e kadar eser. Soğuk karayel.
Sirokko: Fransızca sirocco sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük İtalyanca scirocco /Orta Akdenize özgü güneydoğu rüzgârı anlamınadır. Bu sözcük Arapça şirūḳ شروق -/doğu rüzgârı sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça şarḳ شرق “doğu” sözcüğünden türetilmiştir.
Hamsin: Arapça χms kökünden gelen χamsīn خمسين (1. Elli sayısı, 2. Kışın erbain adı verilen en soğuk kırk gününden sonra gelen elli günlük süre) sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça χamsat خمسة beş sözcüğünden türetilmiştir.
Krivetz (Kriviç): Romanya’da kuzeydoğudan Tuna Ovası’na doğru eser.
Alize rüzgârları: Fransızca alizé sözcüğünden dilimize girmiş olup tropik bölgelerde esen bir rüzgâr anlamına gelmektedir
Kasırga : Eski Türkçe kas- titretmek, sallamak eyleminden ı+rga sonekiyle türetilmiştir. Dilimizde kullanılmakta olan ırgalamak sözcüğü de yerinden oynatmak, sallamak anlamına gelmektedir. Sözlüklerde çevrintili ve pek zorlu rüzgâr tanımlaması yapılmaktadır.
Tayfun: Sözcük İngilizce typhoon, İtalyanca ve Fransızcada tifone şeklinde yazılıp söylenmektedir. Doğu Asya denizlerine özgü kasırga sözcüğünden alıntıdır. İngilizce sözcük kesin olmamakla birlikte Çince tai fung =büyük yel deyiminden alıntı olabileceği düşünülmektedir.
Harikeyn/Hurricane : Kuzey Atlantik Okyanusundaki, 64 deniz milinden yani saatte 118 kilometreden büyük hızla esen ve esinti ile denizin köpükle beyazlaşıp görüş mesafesinin kısaldığı siklonik fırtınalardır
Hortum : Kümülus bulutları ile bağlantılı olarak silindir şeklinde dönerek gezen bir rüzgâr türüdür. Bu hortum bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felaketidir. Tornado olarak da adlandırılmaktadır. İspanyolca tornado burgaç, hortum sözcüğü tornar, Fransızca turner/ dönmek döndürmek sözlerinin karşılığı olup kökeni Latince tornare eylemidir. Son yıllarda çok yıkıcı olmasa da ülkemizde de hortum olayları yaşanmaktadır.
Muson rüzgârları, özellikle Asya kıtası ile Hint Okyanusunun, yaz ve kış mevsimlerinde farklı ısınmasına bağlı olarak oluşan mevsimlik bir rüzgâr türüdür. Muson sözcüğü Arapça mevsim sözcüğünden türemiştir. Rüzgâr ile birlikte ve sonrasında çok kuvvetli yağışlar da olmaktadır. Meksika körfezi ile Gine Körfezi’nde, Brezilya ve Şili arasında, Avustralya’nın kuzeyinde, büyük okyanus kıyılarında da görülmektedir. Asya dışında muson rüzgârlarının etkili olduğu yerlerde yağışlar çok fazla değildir.
Mevsimler kuşkusuz dünyamızın eksenindeki eğiklik haliyle güneş etrafında dönüşü sayesinde oluşmaktadır. Mevsimlerin değişmesi atmosferdeki havanın sıcaklığının artmasını ve azalması ile doğru orantılıdır. Bu sıcaklık farklılıkları rüzgârların oluşmasını bu da flora ve fauna yaşamının sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır.
Eğer rüzgâr dediğimiz hava akımları olmasaydı, hava sürekli durgun olsaydı neler olurdu veya neler olmazdı? Bir kaçını örnek olarak sayalım. Hava temizlenmezdi. Hesiodos’un söylediği gibi Zephyros tanrımız olmazdı, o olmayınca da havamız arınmazdı, o güzelim güllerin kokusu mis gibi, bize kadar ulaşamazdı.
Ağaçlar ve tüm bitkiler çiçek açtıklarına pişman olurlardı. Çünkü rüzgâr onların sporlarını uzaklara taşıyamazdı. Sporlar uzaklara gitmeyince döllenme işi arılara kalırdı. Bu sporlar arıların gideceği uzaklık kadar yerlerde türdeşleri ile tanışabilirdi. Bitkiler arasında uzak evlilikler olmazdı, akraba evlilikleriyle yetinmek zorunda kalırlardı.
Rüzgâr esmeseydi, kara kara o bulutlar bize bol yağışlı bereketini sunabilir miydi? Yağmur olmadan, barajlara sular dolmadan içmeye suyumuzu nereden bulabilirdik?
Mevsimler bir kapalı kutunun içindeki hava gibi belki biraz sıcak. belki biraz soğuk ama havanın içinde nem olmazsa kar ya da yağmur yağar mıydı? Yağmazsa kar, kardan adam yapabilir miydik?
Rüzgâr esmeseydi değirmende un nasıl öğütülürdü? O değirmenler olmasaydı bir Don Quijote olur muydu, elinde kargısı ile yel değirmenlerine saldırır mıydı? Cervantes elinden kalemi bırakıp belki de bağında, bahçesinde domates yetiştirirdi.
Rüzgâr esmeseydi, denizde yelkencimiz ne yapardı? İstediği kadar ellerini semaya açsın, ağlasın dursun, kaç kulaç yol alabilirdi?
Rüzgâr olmasaydı küçük kızımızın veya oğlumuzun rüzgârgülü nasıl dönerdi?
Rüzgârın karşısında dik durmak güzel ama rüzgârın gücünü de kullanmak daha da güzel. Yelkenleri şişirmek güzel, Rüzgâr türbini yapıp elektrik üretmek de güzel.
Rüzgâr esmeseydi Fuzuli’nin yazar mıydı, söyler miydi? Bizler okur muyduk?
Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı…
Rüzgâr dünyamızı, dünyamızdaki tüm canlı yaşamını etkileyen bir doğa olayıdır. Onunla ilgili ne kadar yazılsa, söylense azdır.
Rüzgârımız kolayına essin. Pruvamız neta olsun.
Ali Can Polat
27.04.2022