ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ

 

 

ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ

Başlıktaki bu dört sözcüğü yan yana görür görmez kimin, hangi insanın anlatılmak istendiğini biz hemen anlıyoruz. Ya da o kişinin adını söyler söylemez o kişi için uygun bulunan ve esasen o kişi tarafından da baştan kabul edilen bu nitelemeyi hemen duymamız gerekiyor. Kazara söylenmemiş olsa eksik bırakmayın diye uyarıda bulunuyoruz! Eğer bu klişeyi aynen yinelemez iseniz anlatımınız veya vereceğiniz haberin değeri sanki büyük ölçüde azalacaktır. Yahut da klişedeki eksiklik nedeniyle RTÜK veya CİB gibi kuruluşların soruları, sorgulamaları ile karşı karşıya gelebilirsiniz.

Bunun gibi eğer konuşmanızın içinde eroin, kokain, esrar gibi bir sözcük geçmiş ise hemen “uyuşturucu sağlığa zararlıdır” sözcüklerini de eklemelisiniz. Bu uygulamalar dilimizde yerleşmiş olan “estağfurullah” veya “haşa” kavramı yerine geçmektedir. Başınızın rahat etmesini istiyorsanız bu küçük ayrıntılara dikkat etmelisiniz.

Şimdi bir sadeleştirme yapalım başlıktan suç ve lideri sözcüklerini atalım. Bizim konumuz ne suç ve ne de o suçun lideri olan kişi değildir. Örgütü sözcüğünün de “ü” sünü silelim. Geriye ORGANİZE ÖRGÜT kaldı…

Örgüt ne demek? TDK sözlüğüne göre: Ortak bir amacı ya da eylemi gerçekleştirmek ereğiyle bir araya gelmiş kurumların ya da kişilerin oluşturduğu birlik.
Bu tanım biraz eksik, hatta en önemli bir özellikten yoksundur. Daha doğru tanım “belirli bir amaç için bir araya gelmiş önceden belirlenen kuralları olan ast-üst yapısında ve bir otorite ilişkisi içinde, bir işbölümü ile işleyen çalışan belirli ve sınırlı üyeliği olan topluluk” şeklinde olmalıdır.

Hukuk literatürümüzde bir amacın gerçekleşmesi için belli sayıda insanın birlikte çalışması ceza hukukunda “örgüt” sayılamaz. Böyle bir topluluğun örgüt sayılması için yapısında bir hiyerarşinin, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin olması gerekmektedir. Eğer bu ayırıcı özellikler yoksa gerçekleşen eylemlerin konusu suç oluşturmuş olsa bile buna örgüt suçu veya örgütlü suç denemez. Örneğin Gezi Eylemi diye bilinen gösterilerde ortada bir örgüt yoktur. Değişik sınıf ve tabakalardan oluşan grupların bir örgütü ve bunlar arasında da hiyerarşi, bir emir komuta zinciri bulunmamaktadır. Bir futbol maçında taraftarı oldukları takımın galip gelmesi için bağıran, çağıran kişileri örgüt olarak niteleyemeyiz. Onları coşturan amigo da örgüt üyesi veya lideri değildir.  Bunlar kendiliğinden oluşan “spontane” yan yana gelişler ve doğaçlama yapılan eylemlerdir. Eylemler arasındaki benzerliğe gelince eyleme neden olan karar veya uygulamalara bakmak gerekmektedir. Eğer bu eylemler sırasında yasaya aykırı bir durum oluşmuş ise onları örgütsel suç olarak nitelendirmek yanlıştır. Bu eylemler için ceza yasasının başka maddelerine bakılmalıdır.
Aynı şekilde bir genelkurmay başkanının örgüt üyesi olarak suçlanmak istenmesi de yanlıştır. Ayrıca bu örgütün terör örgütü olması akıl ölçüleri ile hiç bağdaşmamaktadır. Bir ülkenin silahlı, fiziki gücünün en tepe noktasında yer alan bir kimsenin terör örgütü üyesi veya başkanı olmasına herhangi bir anlam ve gereklilik bulunmamaktadır. Bu bakımdan örgüt, örgütlü ve terör, terörizm gibi kavramları yerli yerinde ve gerçek anlamlarında kullanmak gerekli ve zorunlu olmaktadır.

Dilimizdeki örgüt sözcüğünün kökenine bakacak olursak; sözcüğün Türkçemizdeki kökeniörmek eylemidir. Eylemin ör köküne ut/ üt eklenerek türetilmiştir. Örmek saç gibi ip, urgan gibi tel tel olan şeylerin belli bir şekil ve tarzla yan yana getirilmesi, bir bütün oluşturulması anlamına gelmektedir. Yine bu sözcükten türeyen bir de örgü / örneğin, saç örgüsü sözcüğümüz vardır. Etimoloji ile uğraşan bazı araştırmacılar bu sözcüğün Fransızca bir sözcükten esinlenerek, serbest bir çağrışımla oluşturulduğunu söylemiş olsalar da sözcük dilimize yerleşmiştir. Hiç kimse artık ne kökenini ne de başka bir dil ile çağrışımını düşünmemektedir.

Bu sözcük yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi yenidir. Eskiden bu sözcüğün yerini tutan teşkilât sözcüğü kullanılıyordu. Yeni kuşaklar artık teşkilât sözüne yabancılaşmışlardır.
Teşkilat sözcüğü Arapça olup kökeni şkl’ den gelen taşkīl تشكيل “biçimlendirme” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük de Arapça şakl شكل “biçim” sözcüğüne dayanmaktadır. Dilimizde sıklıkla kullandığımız şekil sözcüğünün anası da budur. 

Teşkilât, teşkil etmek, terkip etmek, şekillendirmek, meydana getirmek, bir şeye veya olaya şekil vermek, dağınık, bozuk şekilleri düzenlemek, ıslah etmek için belli kurallar içinde bir araya gelmek demektir. Şemsettin Sami’nin 22.01.1900 tarihinde yazdığı, yayınladığı Kâmûs ı Türkî adlı eserinde düzenleme, düzeltme, tanzimat ve ıslahat gibi anlamlar için kullanılırken sözcük anlam genişlemesine uğramış ve şekillendirmek için bir araya gelmeyi, örgütlü hale gelmeyi de içermeye başlamıştır. Benzer gelişmeyi Batı dillerinde de görüyoruz.
Teşkilatlanmak, teşkilatlandırmak, teşekkül, teşekkülât sözcükleri de şekil ve teşkil sözcüklerinden türetilmişlerdir.

 

Organizasyon sözcüğünün anlamı da TDK’ye göre düzenleme olarak açıklanmıştır. Devlet, idare, toplum vb.nin düzenleniş biçimi olduğu, düzenli bir grubun üyelerinin tamamını, kuruluş, kurum, teşkilat kavramlarının karşılığı olduğu da ayrıca belirtilmiştir.

Organizasyon/ Organisation sözcüğünün kökeni Fransızca organiser  “örgütlemek, parçaları birleştirerek işleyen bir mekanizma kurmak” eylemine dayanmaktadır. Fransızca bu fiil Fransızca organe sözcüğünden türetilmiştir.

Fransızca organe bir anatomi terimi olarak organ, örgen, uzuv anlamına gelmektedir. Bir vücut parçasının yaşamsallığını sürdürebilmesi için gerekli olan parçalardır. Örgen ama bunun varlığı yeterli olmuyor onun canlılığı gerekiyor. Bir anlamda örgensellik amaçlanmış oluyor.

Müzik dilinde ses anlamına da kullanılmaktadır. Organon/ org / organist-orgçu gibi.
Mekanik dilinde ise alet, edevat,  araç gibi hareket ettirici parçalar demektir.
Mecazi anlamda ise araç demektir.

Organ sözcüğü Eski Yunanca aynı anlama gelen órganon / όργανον sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcüğün Latince söylenişi organumdur.

Dilimizde bir tekstil ve trikotaj deyimi olarak bir de organza veya organze sözcüğü de bulunmaktadır. Organze: İpek ya da keten iplikle dokunmuş, tülbent inceliğinde, kolalı bir kumaş ve bu kumaştan yapılmış olan anlamınadır.

Fransızca’ da halat bağlanan halka şeklindeki demirin adı da organeau’ dur.

Söz sözün kapısını açıyor, organ sözcüğüne gelmişken organik sözcüğünü açıklamadan olmaz.
Organique Larousse’dan bire bir alıntı ile Fransızca’ da adjectif,  bir sıfattır. Relative aux organes ou aux corps organise: La vie organique, partie de la chimie qui conprend l’étude du carbone et de ses dérivés. Yani Organlar veya organize yapılarla ilgili: Organik yaşam, kimyanın karbon ve türevlerini içeren bir bölümü.

Şimdi buradan bir semt pazarına veya bir markete gidelim. Ürünlerin bazılarının üzerinde organik etiketini göreceğiz. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda organik sözcüğünü bir kez daha düşünelim. Satıcımızın bize satmak istediği organik yumurtayı elime aldığımda ben acaba bunun inorganiği nasıl olur diye düşünmeden edemiyorum. İnorganik elma, inorganik reçel, inorganik peynir vb.
Bize anlatılmak istenen bu ürünün bu hale gelmesinde inorganik maddeler kullanılmadı, hormon yok, gübre yok, ilaç yok, koruyucu yok. Ne var? Var olan öteki ürüne göre daha pahalı oluşu. Yalan mı? Bu üretim ve tedarik sistemi daha dürüst olmalıdır. Kavramların anlamlarını zorlayarak müşterisini, tüketiciyi kandırmamalı, aldatmamalıdır.
Yoksa bu kavramlar yarın laboratuvarlarda üretilecek olan etin, sütün, sebzenin meyvenin işaret fişekleri midir?

Şimdi buradan konumuza geri dönelim.
Ortanizator/ Organisateur-trice: Düzenleyici yani örgütçü.
Organisme: Örgenlik, düzen
Organisé : Örgenlenmiş, örgenli, düzenli yani örgütlü.

Şimdi de başlıktaki sadeleştirdiğimiz iki sözcüğü yan yana yazalım.

ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ

Bu açıklamalarımıza göre başlıktaki anlam örgütlü örgüt olarak karşımıza çıkıyor. Devlet aygıtının en tepesinde yapılan yanlış aşama aşama toplumun en uç noktalarına kadar yayılıyor. Bunun başlıca nedeni yabancı dillerden alınan sözcükleri gerçek anlamlarını bilmememiz ve kullanmamamızdır. Kendi dilimize de yabancı dillere de gereken özeni göstermiyoruz. En okumuşumuzdan en cahilimize kadar bazen farkına bile varmadan “örneğin, mesela” diye konuşabiliyoruz.
Dil iletişim aracı olarak da düşünme tezgâhı olarak da yeni bir şey yaratmakta da bizim en büyük yardımcımız, yolumuzu gösterir, aydınlatır bir ışık kaynağımızdır. Bunun değerini bilelim. İletişimsizliğin, geri kalmışlığımızın en belli başlı nedenlerinden bir tanesi hiç kuşkusuz dilimize gereken özeni göstermeyişimizdir. Bu yanlıştan en kısa sürede dönmeliyiz.

29.08.2022

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.