MUSA
kovulmuştu kentten köyden
değildi yalan söylediğinden
geçimsizdi de ondan
yalan yapıldak düştü çöllere
dolanıp duruyordu, çaresizdi
önünde uzayıp giden serap değil
kızılca bir denizdi
kızıldeniz önünde kızardı
sarayda yediği önünde
yemediği arkasındaydı
şimdi aç biilaç
peşindekilerin homurtusu acı
kızdı köpürdü attı asasını
dedik ya kızardı kızıl deniz
kızarmakla kalmadı yarıldı
yarıldı tadından , ballı incir misali
İyi ki de yarıldı kızıldeniz
oklarla, kargılarla
olacaklardı delik deşik
bizimkiler geçti
bir fermuar gibi kapandı kızıldeniz
helak oldu koskoca firavun ordusu
bizim kafadarlar kurtulduk dediler
kurtuluş da ne kurtuluş
sarı sıcak rüzgârda kumlar yıldırım gibi
yüzüyor derilerini
baba musa çıktı nebo dağının tepesine
baktı , baktı vadettim dediği topraklara
başını iki yana salladı
bu ne – bu ne
diye haykırdı
haykırışını yoldaşlarından gizledi
ama sesini ona duyuramadı
dönmek mi zor kalmak mı
devam dediler
ölü denize geldiler ama ölmediler