İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER

 

 

İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER

 

Bizdeki iskambil sözcüğü Fransızca’ dan alınmış. Sözcüğün aslı Fransızca brusquembille sözcüğü. Ani, aniden, ansızın anlamlarına gelen brusque sözcüğü ile mobile sözcüklerinin birleşmesiyle bulunmuş olabilecek, beklenenin dışında eylemlerde bulunma, bunu oyun haline getirme diye anlamlandırılabiliriz.

İskambil kâğıtlarının üzerinde görülen 4 ana figür var. Bu kartlardaki kupanın asilleri, maçanın orduyu, karonun orta sınıfı, sineğin de fakir halkı temsil ettiği söylenir.

Çinliler Dünyamıza birçok ilki yaşatan bir halk. Barut, pusula derken bir de iskambil kâğıtları ile karşımızdalar. Herkesin tanıdığı bir gezgin var, Marco Polo. Marco Polo 13. Yüzyılda Çin’e yaptığı ziyarette bu kâğıtlarla karşılaşıyor. Soruyor bunlar nedir, ne işe yarar diye. Çinliler her zamanki gibi sakin ve umursamaz halleriyle bunlar bizim ülkemizde yeni değil, 6-7 yüzyıldan beri oyun kâğıdı olarak kullanılır diyorlar. Marco Polo hemen bir desteyi çantasına koyuyor. Avrupa’ya gelince de bunları anlatıyor. Avrupalılar bu oyun kâğıtlarını çok beğeniyorlar ve hemen bunlarla oynanan oyunları öğreniyorlar. Ayrıca, yeni yeni oyunlar da icat ediyorlar.

Oyun kartlarının nerede ve ne zaman ortaya çıktığı tam ve kesin olarak bilinmiyor. VII. ile X. yüzyıllar arasında Çin’de ortaya çıktığı ve 13. yüzyılda da Marco Polo tarafından Avrupa’ya getirilmiş olabileceği düşünülüyor. Hindistan’dan veya Arabistan’dan geldiğini ileri sürenler de var ama bugünkü şekilleriyle kullanılmalarının XIV. yüzyıl Fransa`sında olduğu kesinleşiyor.

O tarihlerde, Fransa’da iskambil oyunu üzerinde çalışmalar yapılıyor ve kurallara bağlanıyor. İlk iskambil oyunu 32 kart ile oynanıyor. Buna brusquembille adını veriyorlar. Fransa’da o zamanlar dört toplum sınıfı bulunuyor ve bunların iskambil kâğıtlarında temsil edilmesi öngörülüyor. Buna göre bu sosyal sınıflar kupa, maça, karo ve sinek şeklinde dört şekille simgeliyor. Bunlar:

Kupa bir kalkanı andıran şekli ile asil sınıfı ve kiliseyi,

Maça bir mızrağın ucunu çağrıştıran şekli ile orduyu,

Karo ticari deniz işletmelerinin çatılarındaki eşkenar dörtken kiremitlerden esinlenerek, orta sınıfı,

Sinek ise yonca yaprağına benzeyen şekli ile köylüyü temsil ediyormuş.

Bugün briç, poker veya benzeri oyunlarda, kupanın en değerli, sineğin ise en değersiz kart olmasının nedeni işte bu sınıflandırmalar diye gösteriliyor…

Bizde papaz adı verilen kartın adı İngilizcede kral (king),
Bizde kız olarak bilinenin İngilizcedeki adı ise kraliçedir (queen).
Bizde vale veya oğlan olarak adlandırılan kâğıtlar için ilk zamanlarda düzenbaz anlamına gelen knave kelimesi kullanılmışken, daha sonra ve günümüzde Jack ismi veriliyor.

Yani, yabancı kartlarda kral ve kraliçe evli iken, bizde biraz yaşlı görülerek krala papaz adı verilmiş, kraliçeye de kız` denilerek oğlana layık görülmüştür.

Bazı ülkelerde oyun kartlarında değişik isim ve semboller kullanılmasına rağmen, en yaygın olanı Fransızların kullandıklarıdır.
Fransızlar maça şeklini mızrağa benzeterek ” pique ” adını vermişlerdir. İngilizcede ise aynı anlamdaki spades kelimesi kullanılmaktadır.
Her ne kadar bir kalkanı andırdığı için asil sınıfı temsil ettiği ileri sürülse de kupa klasik bir kalp şeklidir. Bu nedenle Fransızlar ona coeur, ingilizler ise heart` adını vermişlerdir.

Karo için Fransızcada kare anlamındaki carreau sözcüğü kullanılırken İngilizler işlenmiş elmas anlamındaki diamondu uygun buluyorlar.

Bizim sinek dediğimiz şekil ise çok belirgin üç yapraklı bir yoncadır. Fransızlar bu anlamdaki “trefle” kelimesini kullanırlarken, İngilizler club` (kulüp) ismini kullanıyorlar.

İşte bu nedenle briç oyuncuları maçaya pik, kupaya kör, sineğe de trefli derler, zaten aslına uygun olan karoyu da olduğu gibi kullanırlar.

Birli, papaz, kız ve oğlan için kullanılan as, rua, dam ve vale adları da yine Fransızca karşılıkları olan as, roi, dame ve valet sözcüklerinden dilimize okunuşlarıyla geçmişlerdir.

Yine ilginç bir not da karo papazının kolları kesiktir. İskambil kâğıtlarını ve iskambil oyununu ilk bulan değilse de bu oyunu Avrupa’da yaygınlaştıran bir kişiye bağlanmış bir öykü var. O iyi bir kumarbazdır ancak kumar bir oyundur. Kazananı olmaz. Aşırı düşkün olanlar günün birinde her şeyini kaybederler. Elbette o kaybedince çoluğun çocuğun rızkı da riske gider. Bu yüzden yani çoluk çocuğun rızkını kumarda kaybetmesin diye, bir daha iskambil oynayamasın diye ellerinin kesildiği söylenir!

Bir iskambil destesinde 52 kâğıt vardır. Kupa ve karonun rengi kırmızı, maça ve sineğin rengi siyahtır. 4 ana simgenin 13 tane kâğıdı bulunmaktadır. Ayrıca jokerler de var.

Joker zor bir durumdan çıkmak için, olumsuzu olumluya çevirebilmek için bir şans gibi görülmüş, ona öyle bir görev verilmiştir. O elin altında bulunduğu sürece bir mucize yaratıcısı gibidir, her zaman ve her yerde işe yaramaktadır. Joker yalnızca iskambil oyunlarında değil günlük yaşantımızda, kültürümüzün bir parçası olmuştur.
Joker sözcüğünün aşağı yukarı tüm dillerde çok küçük alfabe farklılıkları dışında yazılışı aynıdır, telaffuzları da da aynıdır.

İskambil oyunlarının astrolojiyle, tarot ile de yakın ilgisi var. İllüzyon oyunları için de harika bir araçtır. Bul karoyu al parayı… Bir deste kâğıdın içinden nasıl da kupa 8’lisini şıppadak buluyor. Her gördüğümde şaşıp şaşıp kalırım.
Belki de büyük olasılıkla iskambilin oyun olmasından önce bu kartlar fal işi için kullanılıyordu.
Avrupa bu kartlar ile tanıştığında da hemen briç, poker vb. oyunlar için kullanılmamış, o oyunlar daha sonra bulunmuş, oynanmıştır.

Geniş halk kesimlerinde kabul görmüş bir anlayışa göre de iskambil kağıtlarındaki sayılar gezegenimizin doğal düzeni ile ilişkilendirmektedir. Her bir destede, 4 farklı grup olması bir yıl içindeki mevsimleri , bir deste içinde bulunan 52 kart bir yıl içindeki haftaları ve her bir grubun 13 karttan oluşması ise ayın döngüsünü simgelemektedir. 13 kart içinde de 10’a kadar sayılar vardır ve ardından diğer kartlar vale(oğlan), dama (kız) ve rua (papaz) olarak sıralanır.
Bu konularda tevatürün sınırı yok. İnanışa göre kupa papazı, Kral Şarlman’ı, maça Papazı, Kral Davud’u (Hz. Davud), karo papazı, Julius Sezar’ı, sinek papazı da Büyük İskender’i temsil ediyormuş.
Son olarak şunu da ekleyebiliriz: Kartlar üzerindeki kral, papaz, dam figürlerinin saç stilleri, giyim tarzları o dönemde geçerli sosyokültürel özellikleri yansıtıyor.

Benim gibi bu işlerden pek anlayamayan, kahvehane kültürü gelişmemiş olan birinden bu kadar. Sürç-ü lisan ettiysek affola…

Ali Can Polat
05.04.2022

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.