İBRET

 

İBRET

 

İbret, konuşmalarımızda sıklıkla kullandığımız sözcüklerden birisidir. Bu kullanımlarda dilimize en çok dolananlardan bir tanesi ibret-i âlem, diğeri Mehmet Akif Ersoy’un 11.240 dizeden oluşan (İbrahim Sarı 2016) dev eseri Safahat’ nın 7. kitabında yer alan şu dizelerdir.  “Tarih” i  “tekerrür”  diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Önce birçok sözcük gibi dilimize Arapçadan girmiş ve iyice yerleşmiş olan bu sözcüğün sözlüklerimizde yer alan anlamlarına, kök ve kökenine ilişkin açıklamaları okuyalım.

TDK’ye göre ibret sözcüğünün anlamı a) kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç b) çirkin, kötü, acayip’ dir. TDK’ nın 1966 sözlüğüne göre de a) insanın gözünü açıp yanlış davranışlardan sakınmasını sağlayan olgu veya bu gibi olgulardan alınan ders, b) pek acayip ve çirkin anlamları ile tanımlanmıştır.

İbret, Arapça ˁbr kökünden gelen ˁibrat عبرة  “sonuç çıkarma, sebepten sonuca geçme, öğüt, ders” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük yine 1) Arapça ˁabara عبر   (Türkçe abara sözü ile ilgisi yoktur) karşıya geçti, aştı, yol aldı, 2) zihninde düşündü, ölçtü, tarttı, bir yazıyı sesli olmaksızın okudu” eyleminin bir durum halidir.

Sevan Nişanyan da benzer ifadelerle ibret sözünün anlamını öğüt, örnek, ders alınması gereken şey olarak açıkladıktan sonra sözcüğün köklerinin Arapça br/ibra abara ubur’dan (geçme, dereden geçme) geldiğine değinmektedir.

Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in (1069) Kutadgu Bilig adlı eserinde bu sözcük ibrät olarak geçmektedir. (körür sen meniŋ ḥālımı, saŋa bolsun ˁibrät). = Benim halimi gör, sana ibret olsun.

Oxford Languages sağlayıcısından aldığımız bilgilere göre ibret a) kötü, yanlış davranışlardan sakınmayı sağlayan olgu ya da bu gibi olgulardan, olaylardan alınması gereken ders, b) halk ağzında ise acayip, çirkin, kötü anlamlarına gelmektedir.
Ferit Develioğlu, (s.135) Arapçadan dilimize girmiş olan bu sözcüğün anlamını a) ders, b) örnek olarak tanımlamaktadır.

İsmet Zeki Eyüboğlu, Arapça abr kökünden türemiş olan ibret sözcüğünün bir olayı, bir nesneyi görerek şaşılacak yanlarını öğrenme, örnek alma. Uyanma anlamına geldiğini, ibaret sözcüğünün de aynı kökten geldiğini ve anlam genişlemesi yolu ile oluştuğunu bildirmektedir.

Şemseddin Sami, Arapça olan ibret / iber sözcüğünü bir şeyden ihtirâz (çekinme-sakınma) ve tevakkî (çekinme, sakınma, korunma) elde etmek üzere ders alıp intibaha (uyanık olma – izlenim anlamına gelen intiba sözcüğünden farklıdır) (Namık Kemal’in İntibah adlı bir romanı da vardır-1876) sebep olacak vaka ve hal, böyle hal ve vakadan ders alma ve mütenebbih (tembihlenmiş) olma hali olarak açıklıyor. Kabahat suçu işleyenlere ceza verilince; başkaları ders alsınlar: ibret alınacak bu haldir diyor.

Aynı sözlükte şimdi dilimizde pek kullanılmayan ancak Cumhuriyet öncesi birçok edebi eser başta olmak üzere Osmanlıca yazışmalarda geçen ibret-âmîz (İbret ile karışık), ibret-bahş ( ibret veren, ibret gerektiren), ibret-nümâ (ibret içeren) örneklerine de yer verilmiştir. İbreten de veya bâdi ibret yani başkaları üzerinde caydırıcı ceza anlamına kullanılmaktadır.

İlhan Ayverdi, ibret sözcüğünün Arapçadan geldiğine değindikten sonra a) bir olaydan çıkarılan göz açıcı, uyarıcı ders b) acayip, şaşılacak kadar tuhaf kimse veya şey şeklinde tanımlamaktadır. Bir örnek olarak da ibret almak deyimini yaşanmış bir olaydan bir kimsenin kendi payına ders çıkarması şeklinde açıklamaktadır.

Ali Püsküllüoğlu ibret sözcüğünün anlamını a) kötü, yanlış davranışlardan sakınmayı olgu ya da bu gibi olgulardan, olaylardan alınması gereken ders, b) acayip, çirkin ve kötü şeklinde açıklamaktadır.

Meydan Larousse’ da ibret sözcüğü için şu tanımları vermektedir: a) Bir yanlıştan, kötü bir olaydan alınacak, öğretici, uyarıcı ders, b) halk dilinde çok çirkin, pek acayip. Larousse, bir olaydan veya olgudan kendi payına ders çıkaran Farsça bir tamlamayı, (ibret pezîr) tanımını göstermektedir. Yine herkese ders olsun anlamına da ibret-i âlem tamlamasına işaret etmektedir.

Yukarıda ibret sözünün semantik/ anlambilimsel yapısına ilişkin açıklamalardan çıkan iki sonuç var, bunlardan ilki, halk dilinde geçeni,  acayip, çirkin, pek acayip gibi nitelemelerdir.

Halkın alışageldiği yaşam tarzına, şekle, oluşa uymayan olaylara, şeylere ve kişilere “çirkin-güzel” kavramları yerine “ibret” kavramını kullanmasının arkasında yatan nedenlerin ayrıca incelemesi gerekir. İlk saptama sözcüğün olumsuz, kötü bir şey çağrışımıdır. Ayrıca göreceli bir kavram olma özelliği vardır. Halktan bir kesimin güzel bulduğuna diğer kesim çirkin diyebilir. Aynı şekilde bu gün çirkin olan yarın güzel olarak değerlendirilebilir. Bunun en can acıtıcı yanı topluma yenilik getiren kişilerin, bu kişilerce yapılmış şeylerin bu sözcükle damgalanması ve yeniliğin, ilerlemenin önünün kesilmesi tehlikesidir. Moda her zaman var olandan daha değişik şeylerin ve düşüncelerin halka sunulmasıdır. Toplumun veya toplumdan bazı kişilerin bu yeniliklere “ibret” veya ibretlik gözü ile bakması doğru değildir. Bu sözcüğün kullanılması sırasında o kişi, düşünce veya şeyler ile ilgili olarak aşağılayıcı, pejoratif bir duygu hemen sezilir. Bu duygunun da toplumda bir ayrıştırmaya ve kutuplaşmaya neden olacağı su götürmez. Vurgulamak için yinelemekte yarar var. Elbette kişilerin estetik anlayışları ve değerlendirmeleri farklıdır ancak birilerinin beğenmediklerine, varlığına tahammül gösteremediklerine aşağılayıcı bir ifade kullanması kabul edilemez. Çünkü ibret sözcüğü, içinde aşağılayıcı bir olumsuzluk ögesi barındırmaktadır.

Mehmet Akif Ersoy’un ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi şeklindeki görüşü amacından saptırılıp bağlamından koparıldıktan sonra herhangi bir temeli, dayanağı kalmamıştır. Aslında şairimiz bunun farkındadır, başına gelecek olanı bildiği için tarih ve tekerrür sözcüklerini tırnak içine almıştır. Ne var ki; halkımız geçmişte yaşanmış bir olay ile yaşanmakta olan olay arasında kimi benzerlikleri öne çıkararak bunu tarihin bir tekerrürü olarak değerlendirmektedir. Bu ise doğru değildir. Bunu bir kalıp haline getirirken bazıları su altından saman yürütmekte,  özetle “bir derede birden fazla yıkanılmaz” diyen Herakleitos düşmanlıklarına bir araç olarak kullanmaktadırlar. Aslında yaptıkları bilime karşı metafiziği haklı çıkarma dürtüsüdür. Şairin bu dizelerde yaptığı olağanüstü güzellikteki ironiyi, eğretilemeyi halkın gözünden hızla kaçırmaktadırlar. Bu açıkgözlük şiirde geçen ibret sözünün nasıl da amacından kolayca saptırıldığını gösteriyor. Bu dizedeki ibret yerine ders sözcüğü konmasının şiirin lirizmini ne kadar eksilteceğinin veya artıracağının değerlendirmesini şaire bırakalım ancak bize göre anlamda hiçbir şey eksilmiş olmazdı. Şairimiz Âkif Herakleitos’a yabancı değildir. Onu bildiği için bu iki sözcüğü tırnak içine almıştır. Şairimiz aynı yanlışları bir kez daha yapmayın, yapmayalım diye toplumsal duyarlığının kendisine verdiği uyarı görevini yerine getiriyor.
Karl Marx, 1851-1852 yılları arasında kaleme aldığı “Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i ” adlı eserinde, 1851 yılında Fransa’da yaşanmış olan “coup d’État” yı değerlendirirken,  “Tarihte bu olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder sözleri tarihe geçmiştir. 1851 tarihli bu değerlendirme ile 1888 tarihinde ilk kez yayınlanan Safahat’ da geçen tekerrür kavramını ve aralarındaki benzerliği hiç akıldan çıkarmamak gerekmektedir.

İbret-i Âlem kavramına gelince; bu kavramın içinde kendilerine göre bazı kötü, istenmeyen olaylar ve durumlar nedeniyle insanların ayaklarını denk almaları aksi halde yine aynı sonuçlarla karşı karşıya gelecekleri uyarısı ve uyarıya karşı duyarsız kalacakların da cezalandırılacağı tehdidi yer almaktadır. Bu kavramın içinde sanki kendilerini öğretmen yerine koyup başkalarına ders vermek gibi bir anlam vardır. Dilimizde “dersini vermek” haddini, sınırını bildirmek, karşı tarafı cezalandırmak eylemi akla gelmektedir. Kanımızca bu ibret sözcüğünün dilimize alınırken veya alındıktan sonra bir anlam kaymasına uğramış olduğunu göstermektedir. Arapça aslında bu anlamların hiçbiri yoktur. Zihinde bir değerlendirme, ölçme ve tartma işlemleri vardır. Bu işlemler sonucu, bunların örnek alınması, istenmeyen bir durumdan sakınılması, böyle bir durumla yine karşılaşılmaması için bir öğüt, bir uyarı bulunmaktadır. Kutadgu Bilig’ ten yapılan alıntı bunun en güzel bir örneğidir. Kişisel önerim: Genel olarak bazılarının beğenmedikleri şeyler için kendi güçlerine güvenerek başkalarına ders vermeye kalkışmalarının doğru olmadığı,  bu tutum ve davranışın onaylanmaması gerektiğidir. Birisinin bir başkasına ders vermesi için ortada o davranışın haklı ve adil olması gerekir. Uygulamada ise bunun tersi olmakta ibret olsun şeklindeki bir uygulama genel olarak bir tarafın intikam duygularının doyurulmasına hizmet etmektedir.
İbret alınması için bir kişi veya olayı toplumda teşhir etmek caydırıcı da olmamaktadır. Hatta birçok kez caydırıcılık yerine mağduriyet duygusu yaratılmış olmaktadır. Doğru-yanlış, iyi-kötü veya güzel-çirkin ayrımını yapacak olan cetveli kim elinde tutmaktadır, bu cetvelin düzgün olduğu yolunda kim ne kadar bilgi sahibidir. Bütün bunlar insan özgürlüğünü haksız olarak sınırlayan şeylerdir, İbret sözcüğünü kullanırken anlamını ve yerindeliğini bilerek kullanmamız gerekmektedir.

Yaşadığımız toplumda bu düşüncelerin, bu ayrıntıların üzerinde durulmadığının farkındayım. Bu nedenlerle yukarıda sıraladıklarımın benim kişisel görüş ve düşüncelerimin bir yansıması olduğunu bir kez daha belirtmek isterim.

Saygılarımla…
Ali Can Polat
27.12.2022

Kaynakça:
Oxford Languages
FeritDevelioğlu, Osmanlıca Türkçe Sözlüğü (s.135)
İsmet Zeki Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (s.336)
İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük (s. 1354)
TDK 1966 Türkçe Sözlük (s. 351
Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı (s.210)
Şemsettin Sami, Kâmûs-I Türkî (s.719)
Agop Dilaçar, Kutadgu Bilig İncelemesi 1969/Balasagunlu Yuzuf
Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük (s.647)
Meydan Larousse, (c.6. s.181)

 

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.