EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE

 

 

EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE

 

İnsanlığın avcı-toplayıcılıktan yerleşik düzene geçişiyle yani neolitik dönemin başlamasıyla birlikte üretim, yetiştirme ve çoğaltma işlemleri topluluk kültüründe kendisine yer edinmeye başlamıştır. Bu ilişkiler komşu kültürlerle ilişkileri de geliştirmiştir. Tarihin başlangıcı öncesinde ve sonrasında komşu kültürlerle gelişimin en büyük iki aracı ticaret ve savaş olmuştur. İki komşu topluluk arasında ürün değiş tokuşu o ürünün elde edilmesinin ve tüketilme yöntemlerinin karşılıklı olarak öğrenilmesine, öğretilmesine aracılık etmiştir. Bütün bu ilişkiler toplulukların dillerine sözcük, kavram ve terim olarak yansımıştır.
Gerek yerli ve gerekse yabancı kültürlerde oluşan, gelişen kavramlar o toplumda kullanıldıkça zaman içinde ilk anlamlarından farklı anlamlarda kullanılabildiği görülmektedir. Özellikle yabancı dillerden alınan sözcüklerde bu durumlara sıklıkla rastlanılmaktadır.
Bazı durumlarda sözcük ve kavramların nasıl ortaya çıktığı toplum belleğinden silinip gitmektedir. Örneğin fayton sözcüğünün Helios tanrı, oğul Phaethon ve Zeus arasında geçen mitolojik öyküden kaynaklandığı unutulmuş atların çektiği arabalarla yapılan yolcu taşımacılığı olarak belleklerimizde yer etmeye başlamıştır. Örneğin bu gün kullandığımız takvimdeki Fransızca Janvier, Mars aylarının iki yüzü olan tanrı Janus’ tan ve savaş tanrısı Mars’tan (Ares) kaynaklandığı aşağı yukarı tüm dillerde unutulmuş ve ocak ayı, mart ayı olarak kullanılmaya başlanmıştır.
İşte tam da bu noktada etimoloji kendisine bir alan açmakta ve sözcüklerin, kavram ve terimlerin anlamları kadar kök ve kökenlerini de araştırılmayı kendisine görev bilmektedir.
MOLATIK: Anlatmaya çalıştığımız bu sözcükleri, kavram ve terimleri bir başka kavramla, molatik sözcüğü ile adlandırıyorlar. Bu yeni sayılacak sözcüğün Fransızcası molatique ve İngilizcesi de molatic’ tir.  Anlamı günlük hayatta kullanılan ve anlamları bilinmeyen veya zaman içinde unutulan sözcükler şeklindedir. Esasen BNGV “Kavram Mutfağı” https://www.kavrammutfagi.com/makaleler  veya kendime ait “Kavram Mutfağım” https://alicanpolat.com/kavrammutfagim/ sitelerinde tarafımdan yapılmaya çalışılan şeyler de zaman içinde kök ve kökenlerinden kopmuş, koparılmış ve ilk çıktığı tarihten farklı anlamlarda kullanılan kavramları açıklamaktan ibarettir.

Molatik sözcüğünün gerek elimde bulunan Türkçe, Fransızca ve İngilizce sözlüklerde ve gerekse dijital ortamda yaptığım araştırmalarda bir karşılığına rastlamadım. İnternet ortamında sessiz ve gizli yürümek, avını izlemek gibi anlamlara geldiğine işaret edilmektedir. Molatik sözcüğünün bu bağlamından da kopartıldığı ve bazen bir müzik deyimine dönüştürüldüğü bazen de yarı argo  “geyik muhabbeti” kapsamında kullanıldığı ayrıca başı sonu olmayan “molatik hayat” şekline sokulmaktadır.
Sonuç olarak kavramın anlam ve yerindeliğini bir yere bırakarak bu kavramla anlatılmak istenen şeylerden bir tanesine “emoji” kavramına geçebiliriz.

EMOJI: Emoji sözcüğü bize teknolojinin ve bilişim dünyasının armağan ettiği yeni bir kavramdır. Biraz zorlama olsa da Türkçe karşılığına “resim harf” diyebiliriz. Emojiler çevrimiçi iletişimde birçok kez duyguların görsel bir ifadesi olarak kullanılmaktadır.
TDK’ nın dijital ortamdaki Türkçe Güncel Sözlük’ ünde sözcüğün Japonca kökenli olduğuna değinilmekte ve anlamı da “resimce” şeklinde açıklanmaktadır.

Bu kavramı daha iyi anlamak ve içselleştirebilmek için yazının ilk bulunduğu tarihlere kadar gitmek, piktogram, epigram (yazıtlardaki özsözler), hiyeroglif, tamga gibi kavramları da incelememiz gerekecektir.

Emoji sözcüğü, 2015 yılında Oxford Üniversitesi Sözlüğü tarafından yılın sözcüğü seçilmiştir. Kısa iletilerin içine yerleştirilen bu küçük resimlerin adının İngilizce emotion sözcüğünü içerdiği veya o anlama geldiği açıklaması yapılmıştıır.

Emoji sözcüğünün kökeni birçok kaynakta Japonca 絵文字 (えもじ, emoji) < 絵 (え, e, “resim”) + 文字 (もじ, moji, “karakter”) şeklinde açıklanmaktadır.

Yine bir başka kaynakta, Pamukkale Üniversitesi İngilizce sözlüğünde emoji sözcüğünün Türkçe karşılığının “sındamga” olduğu belirtilmektedir.

Bu gün kullanılan anlam ve şekle yakın olarak, gülen yüz şeklinde emojinin ilk kez 1635 yılında Slovakyalı bir avukat, Jan Ladislaides tarafından yazdığı bir dilekçe içinde kullanıldığı söylenmektedir. 1990’lı yıllarda Japonya’da bir pazarlama aracı olarak reklamlar arasında kullanılmaya ve özellikle de mobil telefonların yaygınlaşmasından sonra tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Önce ticaret sektöründe satışları artırmak amacıyla o ürünü alıcı kitlesine sevdirebilmek, kitlelerin duygularını harekete geçirebilmek için tasarlanmıştır. 1998-1999 yılları arasında Japonya’da NTT DoCoMo’nun i-mode mobile Internet platformunda çalışan ekibin bir üyesi olan Shigetaka Kurita adlı bir kişi, akıllı cihazlarda kullanılan ilk emojileri tasarlamıştır. Cep telefonlarında gönderilen kısa, toplu iletilerde, SMS’ lerde (İngilizce short message service) yoğun olarak kullanılmıştır. 1997 yılında Smiley Şirketi’nin CEO’su Nicolas Loufrani adında bir kişi de  ASCII (İngilizce: American Standard Code for Information Interchange) yüz ifadelerinin mobil teknolojide her geçen gün daha fazla kullanıldığını fark etmiş ve düz noktalama işaretlerinden meydana gelen mevcut ascii yüz ifadelerine karşılık, dijital ortamda daha fazla etkileşimli kullanımı sağlayacak, daha renkli simgeler yaratmak amacıyla animasyonlu smiley = yüz ifadeleri kullanmayı denemiş ve başarmıştır. Örneğin bayrak sallama vb… Giderek aynı kişi bunların sayısını 1000’ üzerine çıkartmış ve telif haklarını da kendi adına tescil ettirmiş.

 

Kişiler arasındaki iletişimde de sevinç, üzüntü, beğeni, kızgınlık gibi duyguları sözle anlatmak yerine emojiler kullanmak daha çekici gelmeye başlamıştır. Bilindiği gibi çağımız hız ve haz çağıdır. İnsanlar ve kurumlar zamandan tasarruf etmek için ve duygularını, haz ve hoşnutsuzluklarını daha çok ortaya koyabilmek için emojilere dört elle sarılmışlardır. Bazen sözlü, yazılı iletişimin yerini bu emojiler almaktadır.

Emojiler, WhatsApp, Instagram, Snapchat, Facebook, Twitter (=X) gibi İnternet sitelerinde ve elektronik çeşitli iletilerde karşımızdakine duygularımızı anlatmak için kullandığımız simgeler topluluğudur. İletilerin anlam ve şekillerini zenginleştirmeye yaramaktadır. Bazen hava durumunu anlatmak için bile emojilerin kullanıldığına tanık olmaktayız. Bunların nedenlerinin birisinin de çağımızın yazıdan çok görselliğe önem veren bir çağ olmasından kaynaklandığı söylenebilir. İnsanların yazı okumaktansa şekli veya resmi önemsedikleri anlaşılmaktadır.

Emojilerin sayıları da o kadar çoktur ki; saymakla başa çıkılmıyor. En çok kullanılan emojiler gülen yüzler sevinmeyi, çatık kaşlar kızmayı anlatanlardır. Birkaçını sıralarsak bunlar: Sevinme, sevinç, aşk, üzülme, şaşırma, ağlama, gülme, alay etme, hayret, acıma, kızma, nefret etme, öfkelenme, umursamama, güç gösterme, korkutma, tehdit…

Ancak bu emojilerin de yerli yerinde kullanılması gerekmektedir. Sevgi yerine korkutma emojisi çok yanlış anlamalara neden olabilmekte ve iletişimin seyrini doğrudan etkileyebilmektedir.

Araştırmalarım sırasında anlatmaya çalıştığımız bu emojiler için Dünya Emoji Günü kutlaması yapıldığına tanık oldum, doğrusu şaşırdım.

Emojipedia’nın kurucusu Jeremy Burge, 2014 yılında Dünya Emoji Gününü kutlamaya karar vermiş ve uğraşılarıyla bu düşüncesinin gerçekleşmesini sağlamıştır. Sonuç olarak 17 Temmuz Dünya Emoji Günü küresel bir katılımla kutlanmış.

Emoji kavramını bir başka şekilde, İngilizcedeki ’emotion’ ve ‘icon’ yani Türkçe karşılığı ‘duygu’ ve ‘ikon’ olan sözcüklerin birbirine eklenerek bulunmuş bir türev şeklinde açıklayanlar da bulunmaktadır.
Bu tanımlamayı emoji olarak adlandırmaktansa emoticon şeklinde belirtmek daha yerinde görülmektedir. Emoticon (İngilizce telaffuz: [ɨˈmoʊtɨkɒn]), emotion (duygu) ve icon (ikon) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu emojiler mimikleri ve jestleri anlatmak için kullanılan haraketli veya hareketsiz şekillerdir..

 
Emojiler gibi piktogram ya da piktograf da benzer amaçlar için kullanılmaktadır. Piktogram, bir eşyayı, bir yeri, bir işleyişi, bir kavramı görsel yolla anlatan sembollerdir. Bu sembollere dayalı yazı sistemine de “piktografi” denir.
Piktografi; içinde sembollerin ve grafiklerin kullanıldığı bir anlatım biçimidir. Örneğin; bir kurukafa ölüm tehlikesini, telefon ahizesi o yerde telefonla ilgili bir şey olduğunu gösterir basit anlatımlardır.

 

Piktografi  temelde çivi yazısı gibi biraz uzam olan ve fonotik harfler veya belirleyici uyaklar kullanılarak oluşturulan bir sistemdir. Çivi yazısında ve hiyeroglifik yazılarda piktogramlar bulunur. Örneğin; Hitit ve Urartu yazı sistemleri piktografiktir.
Erken yazılı semboller, resim-yazıları ve ideogramları temel almıştır. Bunlar MÖ 5000 civarlarında Antik Çin kültüründe kullanılmıştır ve MÖ 2000 yılı civarında logografik yazım sistemi olarak geliştirilmeye başlanmıştır. Piktograflar günümüzde halen Afrika’daki, Amerika’daki ve Okyanusya’daki gelişmemiş toplumlarda, yazılı iletişimde ana araç olarak kullanılmaktadır. ( İtalik bölümler alıntıdır.)

 Piktograflar çağdaş kültürlerde genel olarak karmaşık olmayan, basit, görsel semboller kullanmaktadırlar. Bu şekil, yazı ve resimler farklı dil ve lehçelerde konuşan insanların anlayabileceği bir iletişim aracıdır ve çok etkilidirler.  Trafik işaretleri ve benzer piktografik belirteçler genellikle en çok anlaşılabilirliği sağlayacak şekilde tasarlanmış olup küresel kurallar arasına alınmışlardır. Anlaşılabilir oluşları ve herkesin yararını gözetici olmalarıyla herkes tarafından kolayca kabullenilmekte ve duraksamasız uyulabilmekte, uygulanabilmektedirler.

 Piktogramlar istatistiklerin hazırlanmasından başlayarak çok değişik alanlarda farklı renk ve boyutlarda veya istenilen sayılarda kullanılabilmektedirler.

Piktogram zaman zaman ideogram (Fransızca idéogramme) yerine kullanılmaktadır. İdeogramda da görsellik kullanılıyor olsa bile ideogram bir fikri ifade eden semboldür. Günümüzde haritalarında, meteorolojide, trafik işaretlerinde ve diğer birçok alanda kullanılan semboller birer piktogramdır ve fikir değil şeyleri  ifade ederler.

İdeografi ya da ideogram bir yazıda bulunan sözcüklere ait harflerinin gösterilmeden anlatılmak istenen fikri gösteren işaretler, sembollerdir. Çince, Japonca, Korece gibi dillerde veya Mısır dili gibi eski dillerde, harflerin hatta rakamların yani fonogramların (=bir sesi ya da ses dizimini belirten yazılı biçim) yani sesi gösteren işaretlerin) anlatımı için kullanılmaktadır. İdeografi terimi eski Yunanca fikir, düşünce anlamındaki idea (ἰδέα) sözcüğü ile yazmak anlamındaki grafo (γράφω) sözcüğün birleştirilerek türetilmiştir.

Günümüzde ideogram anlama gelmek üzere logogram terimi de kullanılmaktadır. Aynı şekilde ideografi kavramı yerine de logografi ve logografik yazı sistemi adı verilmektedir.
Hiyeroglif ve çivi yazılarının son 30 yılda iletişim dünyamızda hızla gelişip yaygınlaşan emojilerle olan benzeşimlerini görebiliyoruz. Türk dilinin ilk yazılı belgelerini oluşturan tamga, tamka veya damgalarda da aynı benzerliği hemen görebiliyoruz.
Damga, eski Türkçede, Göktürkçede  tamġa “mühür” anlamında kullanılmaktadır. Sözcük eski yazıtlarda, Kudatgu Bilig,’ Dîvânu Lugâti’t-Türk

Sözlük’ te  tamga olarak geçmektedir.  Tamga şeklindeki sözcük Farsça, Arapça, Moğolca ve Rusça’ ya da geçmiştir.

Damga bir şeyin üzerine belli bir amaçla konan, yapıştırılan veya kazınan işaret, mühür, nişan veya kaşedir. Hayvanın kesildiği mezbahanın neresi, hangisi olduğunu göstermeye yarar. Aynı şekilde ürünün nerede ve hangi üretici tarafından yapıldığını da göstermektedir.

Damga, yazılan bir mektubun üzerine güvenliği sağlayıcı anlamda ısıtılmış mumla veya mürekkeple konan işaret de olabilmektedir. Aynı şekilde bir şeyin hangi çağa ve kime olduğunu da belli eden bir nişan da olabilmektedir.

Damga basmak veya damgasını vurmak çok yaygın olarak kullanılan deyimlerimizden bir tanesidir. O şeyin kime ait olduğunu veya o iş kimin, kimlerin tarafından yapılmış olduğunu gösterir.
Çıkarılan damga yasaları ile devletin yapılan işten, üretilen maldan haberli olduğunu, o şeyin kendi izin veya icazetiyle üretilmiş olduğunu gösterir şekilde o şeye işaret koyması veya pul yapıştırmasıdır. Ayrıca bu gibi bu işler nedeniyle devletin bir tür vergiyi de damga vergisi adı altında almış olduğunu göstermektedir.
Bir de damgayı yemek, damgalanmak gibi olumsuz anlamda bir eylemin tarafı olduğunu gösterir deyimimiz bulunmaktadır.
Tamgalar emojiler gibi bazen bir güven duygusunu, ideogramlar gibi bazen bir fikri, düşünceyi ifade eden işaretlerdir. Bu işaretler harflerden çok resme benzemektedir. Kültürler içinde tamgaları kullananlar en çok Türkler olmuşlardır. Türk mitolojisinde tamgalar önemli bir yer tutmaktadır. Bu tamgaların şekilleri bazen bir hayvan veya hayvanın bir parçası, bazen geometrik bir şekil görünümünde olup bunların her birinin ayrı anlamları vardır. Bütün bu şekillerin ne anlamlara geldiğini anlamak özel bir uzmanlık gerektirmektedir. Birçok Türkolog bu konuda hayli geniş araştırmalar yapmaktadır.
Oğuz boylarında damga-sembol (ongun= totem) olarak sıkça kullanılan kartal, gücü, kudreti ve kuvveti temsil etmektedir. Göklerde söz sahibi olmayı bu totemle özdeşleştirmişler gök tengriye bu yolla daha yakın olunacağına inanmışlardır. Bu şekliyle kartal kutsal sayılmıştır. Oğuzlarda her boyun kendine özgü böyle totemleri olmuştur. Örneğin kartalın resmi, bir kılıç, çadır vb. şeyler kutsanmışlığı, güçlülük duygusunu ifade etmektedir.
Göktürkler, Oğuz boyları ve onlarla ilişki içinde bulunan Tatar, Kazak, Çerkez ve başka halklar için bu tamgaların hepsi iletişimi kolaylaştırıcı birer araçtırlar.

Başlangıçta zamandan ve emekten tasarruf etmeyi, anlatımda duygu ve düşüncelere derinlik, zenginlik kazandırmayı amaçlayan emojiler günümüzün bilişim çağında iletişimin bu denli kolaylaştırıcılığına karşın ne yazık ki; istenen sonucu verememektedir. İnsanlar emojilerin her yerde ve durumda çokça kullanılması nedeniyle yazı yazmaktan ve düşünmekten sakınır, kaçınır olmaya başlamışlardır. Elbette düşünce kadar duygu da yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdırlar ancak son gelişmelerin gösterdiği gibi emojiler, yani duygular düşüncenin yerini almaya başlamıştır. Duygular düşüncelerle uyum içinde birbirlerinin tamamlayıcısı olması gerekir.  Duygu ve düşüncenin her birinin diğerinin alanına taşması bugün olmazsa yarın çok olumsuz sonuçlar doğurur. Başka bir anlatımla yaşamda denge en önemli elementtir.

Ali Can Polat
08.10.2023

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.