AHMAK-HAKARET VE ELEŞTİRİ

AHMAK-HAKARET VE ELEŞTİRİ

AHMAK

Ahmak sözcüğü dilimize Arapçadan alınmıştır. TDK 1966 basımı Türkçe Sözlük’ üne göre anlamı, zekâsı az gelişmiş olan, budala olarak tanımlanmıştır. Kurumun son sözlüğüne göre ahmak sözcüğünün anlamı aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal demektir.

İsmet Zeki Eyüpoğlu’nun hazırladığı Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğüne göre (s.15) sözcüğün kökeni Arapça humk olup ahmak da buradan türemiştir.  Dilimizdeki karşılığı da şaşkın, ussuz, dengesiz ve anlayışsızdır.

Dilimizin en eski sözlüklerinden birisi olan Şemsettin Sami’nin Kâmûs-I Türkî’sinde  69 sayfasında sözcüğün aynı kökten geldiğine işaret edilmekte ve anlamı akılsız, budala, kalın kafalı ve bön olarak açıklanmaktadır.

İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te (s60) ahmak sözcüğünün Arapça humk, hamakat sözcüğünden türediğini ve bön, aklı kıt, anlayışsız, kalın kafalı, beyinsiz, budala anlamlarına geldiğini anlatmaktadır.

Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Sözlüğünde (s.19) Sözcüğün Arapça olduğu ve anlamının beyinsiz, alık, budala olduğu belirtilmiştir.

Sevan Nişanyan da Sözlerin Soyağacı adlı sözlüğünde aptal, budala anlamına gelen bu sözcüğün Arapça hmq kökünden türeyen ahmaq olduğunu bunun da hamuqa-hamaqa ve hamakat ile ilintili bulunduğuna işaret etmektedir. Buna göre sözcük kusur bildiren bir sıfat olarak kullanılmaktadır.
Bu sözlüklerdeki köken ve anlamlarını biraz daha derinleştirirsek karşımızda hamakat sözcüğünü buluruz. Bunun anlamı da ahmakça veya ahmaklık olarak açıklanmaktadır. Hamakat eskiden kullanılmakta idi, şimdi unutulmaya yüz tutmuştur. Onun yerine bir ahmağın söz ve eylemlerini anlatmak için ahmakça sıfatı veya ahmaklık sözcüğü kullanılmaktadır.
Günlük konuşma dilimizde ahmak sözcüğü azımsanamayacak sıklıkla kullanılmaktadır. Bu tarzda birinin diğerine seslenmesi çok zaman alaycı bir ifade birçok zaman da şakalaşma ifadesi olarak kullanılmakta ama hiçbir zaman ilişkilerin kesilmesi veya hakaret gerekçesi ile bir dava açılmasına neden olmamaktadır. Şu anda bu gerekçe ile ceza davasına konu olmuş veya görülmekte olan dosya sayısı sanırım bir fikir verebilecektir.

HAKARET

İrdelediğimiz konu ile ilgili olarak bir de hakaret sözcüğü vardır. Bu sözcük de ahmak sözcüğü gibi dilimize Arapçadan girmiştir. Anlamı hor ve hakir olma durumunun karşılığıdır. Dilimizde bundan başka tahkir etme, aşağılama için bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Kökü Arapça haqara hakir, adi ve itibarsız olma halidir. Buna benzer bir sözcük de hakaretamiz sözcüğüdür. Tahkir etme aşağılama, hakir aşağılanmış olan şey veya kimseyi anlatmada kullanılır. Tahkir sözü ile ilintili bir de küfür sözcüğü vardır. O da Arapça kufr kafara sözcüğünden dilimize girmiştir. Küfrün anlamı dinsizlik, nankörlük ve dine sövmedir. Kâfir de küfreden, dinsizlik yapan anlamınadır. Kafara sözcüğünün Aramca olabileceği ileri sürülmektedir. Bizde kefere olarak söylenmekte ve kâfir sözcüğünün çoğulunu ifade etmektedir, kâfirler anlamınadır. Ancak bizde kefere biraz alaycı bir tavırla açıkgözlük yapanlara karşı kullanılmaktadır.

26.09.2004 tarih ve 4237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre yukarıda sözlük anlamları ve etimolojisi açıklanmış olan “ahmak” sözcüğünün bir kişi veya kurula karşı kullanılması hakaret suçunu oluşturur mu?

Yasanın Sekizinci Bölümünde, 125-131 sayılı maddeleri arasındaki hükümler konumuzla ilgilidir ve 125. maddede Şerefe Karşı Suçlar başlığı altında suçun tanımı yapılmıştır. Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
Aynı maddede (3/a) suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmiş olması halinde cezanın alt sınırının bir yıldan az olamayacağı, hakaretin alenen işlenmesi halinde altıda biri, basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde de üçte biri oranında artırılarak uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine kamu görevleri nedeniyle hakaret edilmesinin üyelere karşı işlenmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
129. maddede suçun haksız bir fiile karşı işlenmesi halinde verilecek cezanın üçte birine kadar indirilebileceği belirtilmiştir.
131. maddede kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenenler dışında kalan bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine bağlıdır. Değil ise bir kamu davası açılacaktır hükmüne yer verilmiştir.

Burada öncelikle üzerinde durulması gereken nokta ceza yasasının bu suç tanımının içine hangi söz ve eylemlerin gireceğidir.  Yukarıda sözlüklerimizde yer alan ve anlamları açıklanan “ahmak” sözcüğünün kullanılmış olması bu kapsama girer mi?
Bu suçun oluşması için hukuk dilinde özel bir kast aranmasına gerek yoktur. Manevi unsurun gerçekleşmiş olması yeterlidir. Bu ifadenin kullanılmasındaki manevi unsur yalnızca bir ahmak sözcüğünün telaffuzu ile sınırlı değildir. Eleştiri ile aşağılama arasındaki ayrımı gözden uzak tutmamak gerekir.

Bu yazıya konu olan olay özetle: İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 30 Ekim 2019’da Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen bir kongrede 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesini eleştirmiştir. İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu da buna karşı “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikâyet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek” çeklinde bir açıklama yapmıştır. Ekrem İmamoğlu da, “Tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” yanıtı vermiştir.
Somut olaydan anlaşıldığı gibi İmamoğlu “odaklansın” ifadesi ile bir kurula değil bir kişiye karşı bu ifadeleri kullanmıştır. Bu kişi ise İçişleri Bakanıdır. Bunu Yüksek Seçim Kurulu olarak anlamak olası değildir. Esasen kendisine yöneltilen ahmak sözüne karşı asıl o sözü kullananı bırakıp neden bir başkasına, bir kurula bu eleştiri veya suçlamayı veya hakareti yöneltsin. En basit bir mantık bunu gerektirir. Dolayısı ile iddianame hazırlanırken ve Asliye Ceza mahkemesi bu iddianameyi kabul ederken bir yanlış yapmıştır. Mağdurun kimliğini yanlış belirlemiştir. İddianame bu yönüyle geri çevrilmeliydi.
İkinci olarak ceza yargılama hukukunun en önemli kurallarından birisine aykırı hareket edilmiştir. Dava sırasında davaya bakan yargıç görevden alınmış ve yerine başka bir yargıç atanmıştır. Kamuoyuna yansıyan haberlere göre İmamoğlu aleyhine istenen kararın alınamayacağı anlaşılınca yargıç değiştirilmiştir. Hukuka adalete ve adliyelere olan güveni yok eden bu anlayış hukukun üstünlüğü, erkler ayrımı, bağımsız yargı, yargıç güvencesi, savunmanın kutsallığı ilkelerine tümüyle aykırıdır.
Yine gazetelerden öğrendiğimiz bir habere göre 2018 yılında dönemin YSK Başkanı Sadi Güven için “şark kurnazı, karaktersiz” ifadelerini kullanan bir kişi, hakkında açılan hakaret davasından beraat etmiştir. Sadi Güven’in avukatı davayı istinaf mahkemesine götürmüş ancak daha sonra bu istinaf başvurusu isteminden vazgeçmiştir.
Ahmak sözü karaktersiz, şark kurnazı gibi ifadelerden ağır değildir. Suç olduğu iddia edilen bu sözler nedeniyle mahkemece beraat kararı verildiğine ve bu sözlerin muhatabı kişi bile istinaf başvurusunu geri çektiğine göre şimdi yargıç değiştirme gibi sonuçları çok ağır bir işlemi göze almanın gerekçesini anlamak kolay değildir. Dolayısı ile hukuka aykırı bu kararı siyasi bir karar olarak nitelemek gerekmektedir.

Ahmak sözünün bu bağlamda bir tahkir amacıyla kullanıldığı da söylenemez “ahmak sözüne karşı ben değil sen ahmaksın” demek en doğal bir tepki, doğal bir haktır.
Ahmak sözü genel olarak aklı kıt olmayı, yeterince aklı olmamayı anlatan bir sözcüktür. Bu bağlamda sanık durumundaki kişinin doğrudan kendisini hedef alan ve tehdit de içerek sözlere karşı “evet siz haklısınız, ben ahmağım, siz akıllısınız mı demeli” mi idi. İster belediye başkanı olsun isterse hiçbir etiketi olmayan bir kimse olsun bu sözlere karşı tepkisiz kalması beklenemez.

Olayın bu gelişimi içinde şimdi sanık olarak yargılanan ve 2 yıl, 7 ay,15 gün hapisle ve politika yapma yasağı ile cezalandırılan kişi kendisine yönelik bu ifadeler ve tehdit karşısında şikâyetçi ve davacı olmamıştır. Bu da dikkate alınmalıdır. Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki; ahmak ifadesi anlamı dikkate alındığında bir sövme, küfretme ve hakaret değildir. Bu ifade yapılan işlemin akıllıca olmadığını, ahmakça olduğunu ifade edebilmek için ve eleştiri sınırları içinde kalınarak kullanılmıştır.

Olayın politik yönleri ve olası sonuçları bizim bu yazımızın sınırlarını aşar. Bu yazımız ahmak sözünün etimolojisi, sözlük anlamı ve hukuktaki yeri ile sınırlıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun birkaç içtihadını emsal olmak üzere, hiç yorum yapmadan buraya alıyorum.

1) Ceza Genel Kurulu – Karar: 2019/68
Cumhuriyet savcısına kaba ve nezaketsiz söz söylemek hakaret suçuna vücut vermez.

2) Ceza Genel Kurulu – Karar: 2018/512
“Kapa çeneni, psikolojik sorunun var herhâlde, sen hastasın, hastaneye git, dengesiz, kadına bak ya” şeklindeki sözler kaba ve nezaket dışı hitap tarzı olup hakaret suçuna vücut vermez.

3) Ceza Genel Kurulu – Karar: 2018/472
Polislere hitaben “sizin yaptığınız eşkıyalık” şeklindeki sözler kaba söz ve ağır eleştiri mahiyetindedir.

 

4) Ceza Genel Kurulu – Karar: 2018/300
 “Sen yalancısın, nasıl avukatsın” şeklindeki sözler rahatsız edici, nezaket dışı ve kaba hitap tarzı niteliğinde olduğundan hakaret suçu oluşturmaz.

26.09.2004 tarih ve 4237 sayılı Türk Ceza Kanununun Şeref Karşı Suçlar Bölümü de ilgilenenler için aşağıdadır.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Şerefe Karşı Suçlar

Hakaret

Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…)45 veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

  1. a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
  2. b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
  3. c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

Mağdurun belirlenmesi

Madde 126- (1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.

45 Bu arada yer alan “ya da yakıştırmalarda bulunmak” ibaresi, 29/6/2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle madde metinden çıkarılmıştır.

İsnadın ispatı

Madde 127- (1) İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.

(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir.

İddia ve savunma dokunulmazlığı

Madde 128- (1) Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.

Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret

Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.

(3) Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Kişinin hatırasına hakaret

Madde 130- (1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.

(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Soruşturma ve kovuşturma koşulu

Madde 131- (1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.

(2) Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.

 

 

 

 

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.