ADALETİN TERAZİSİ DUYGULARI TARTMAZ
Aralarında kimi meslektaşlarımızın da bulunduğu birçok kişi, toplumun çoğunluğu ve yönetim erkini elinde tutanlar şu, şu, şu suçları işleyenlere “en ağır ceza verilsin” şeklinde istekte bulunup direktifler yağdırmaktadır.
Suç sayılan eylemler ve bu suçlara verilecek cezalar yasalarda en ince ayrıntısına kadar sayılmıştır. Esasen böyle de olmak zorundadır. Bu zorunluluk evrensel hukuk kurallarının bir sonucudur. Bu kurallara aykırı tutum, davranış ve kararlar yargılamanın saygınlığına gölge düşüreceği gibi verilecek kararın adil olup olmayacağı konusunda da derin endişeler yaratır.
Elbette cezaların alt ve üst sınırı vardır. Yargıç bu sınırlar arasında sanık- eylem – kural üçgeni içinde vicdanına göre kararını verecektir. Öte yandan hafifletici veya ağırlaştırıcı nedenlerin belirlenmesine ve uygulanmasına da yine yargıç vicdanı ile baş başa kalarak karar verecektir. Şüphe ise sanık lehine uygulanacaktır. Aksi haldeki bütün düşünceler yargıç güvencesi, bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırı olacaktır.
Suçtan zarar gören veya görenler ya da toplumun o eylem ile ilgili kişileri, dahası toplumun çoğunluğu çok etkilenmiş olabilir. Ne var ki; hukuk terazisi duygusallığı tartmaz. İşin içine duygusallık girince çıkacak karar adalete değil toplumun bir üyesinin ya da büyük-küçük bir bölümünün intikam duygularının doyurulmasına hizmet eder.
Hiç akıldan çıkartılmaması gereken kurallardan bir tanesi de suçların önlenmesi ile cezaların artırılması arasında doğru orantılı bir ilişkinin bulunmadığıdır. Önemli olan var olan suçların cezalarını artırmak değil suçu doğuran ortamı değiştirebilmektir, suçu önlemektir.
Toplum veya toplumun bir bölümü, yönetimle görevli iktidar hukuku ve yargıcı mutlak anlamda özgür bırakmalıdır, yargıç vereceği kararlarda vicdanı ile baş başa kalmalıdır.
Yargı bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Yargıç güvencesi her durumda sağlanmalıdır. Erklerin ayrılığı ve hukukun üstünlüğü şeklinde klişeleşmiş evrensel kurallara sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır.
Toplum olarak hukukun üstünlüğüne inanmalı ve güvenmeliyiz. Bu konulardaki en küçük duraksama bile hak etmediği halde sanık lehine, toplum aleyhine bir durum yaratır.
Unutmayalım, toplumu ayakta tutan, insanların birbirlerine güveninin temelini oluşturan hukuk ve adalettir. Adalet duygusunda en küçük bir kuşku toplumu derinden yaralar.
23.07.2016