TRABZON’da 1904 YILINDA NÖBETÇİ ECZACILAR

 

TRABZON’da 1904 YILINDA NÖBETÇİ ECZACILAR

 

Bir teknik çizim ve şunu diyen bir yazı 'Nöbetçi eczacı efendilerin esamisi KAnûn-1 sâni Yanko Papadopulos Efendi Şubat Mart Timote Marenko Efendi 1-12-23 Nisan 3-14-25 Mayıs 8-19-30 10-21 2-13-24 Istepan Sürmeliyan Efendi 2-13-24 4-15-26 9-20-31 11-22 Karabet Çırakyan Efendi 3-14-25 3-14-25 5-16-27 10-21 Ömer Dursun Efendi 4-15-26 1-12-23 4-15-26 6-17-28 11-22 2-13-24 5-16-27 Karabet Sürmeliyan Efendi 5-16-27 7-18 1-12-23 3-14-25 6-17-28 İksenefon Kiryazi Efendi 6-17-28 8-19 2-13-24 4-15-26 7-18-29 Bagoz Zahiko Efendi 7-18-29 9-20 3-14-25 5-16-27 8-19-30 8-19-30 Dikran Çırakyan Efendi 10-21 9-20-31 Minas Nehabctyan Efendi 11-22 Yanko Kloras Efendi 10-21 4-15-26 6-17-28 9-20-31 5-16-27 7-18-29 10-21 1-12-23 6-17-28 8-19-30 11-22 7-18-29 9-20 1-12-23 11-22 2-13-24' görseli olabilir

Trabzon 1904… Nöbetçi eczacılar… (Ömer Asan’dan alınmıştır.)

Eğer bu belge gerçeği tam olarak yansıtıyorsa listede, Trabzon ilinde 1904 yılında 11 eczacı bulunuyor, bunlardan 1 tanesi Türk diğerleri Gayrimüslim tebaadan kişilere ait.
Bu liste çok kültürlülüğü, etnik çeşitliliği yansıtmaz. Osmanlı devletinin garabet yapısını gösterir. Osmanlı yönetiminde Türkler ne yazık ki; etrak ı bi idrak kabul edilmiş ve sürekli itilip kakılmıştır. Hor görülmüş, başını kaldırdığında başı ezilmiştir. Kuyucu Murat gibiler o başları toplayıp kuyulara doldurmuşlardır. Türkler din afyonu ile uyutulup cepheden cepheye gönderilmiştir. Türkler orduya nefer yetiştirmekle ödevlendirilmiştir. Okumasına, dokumasına fırsat verilmemiştir. Ürettiğine de aşar ve daha binbir çeşit vergi ile el konulmuştur. Sarayda sultan, ayan rahat etsin diye. Müslim ve Türk ahali ne okuma yazmaya ve ne de bir meslek, sanat öğrenmeye fırsat bulamamıştır.
Gayri müslimler askerden muaf tutulmuşlardır. Onlara mesleklerini öğrenme ve geliştirme için ortam hazırlanmış veya en azından köstek olunmamıştır. Türke taştan bina bile yapmak yasak edilmiştir. O yüzdendir, Anadolu’da eski özel şahıs binası olmayışı.
Gayrimüslimler görece bu avantajlı durumu iyi değerlendirmişlerdir. Ticareti ve küçük manifaktür üretimini onlar yapar olmuştur. 1774 Kaynarca Antlaşmasından başlayarak hazineden destek de almışlardır. 1838 anlaşmasından sonra bu destek dışarıdan da yankı bulmuştur. 1850’li yıllara gelince saray meteliğe muhtaçtır. Yahudiler başta olmak üzere gayrimüslimler devlete borç verir hale gelmişlerdir. Devlet örneğin Ermenilere tebaa ı sadaka diyecek kadar içli dışlı ilişkilere girmiştir. Elbette bir imparatorlukta etnik farklılık gözetilemez, tüm yurttaşlar aynı haklardan yararlanma hakkına sahiptir. Doğrusu da budur.
Ne var ki, Osmanlı örneğinde durum böyle olmamış Türkler ve Türkçe sürekli aşağılanmıştır. Fedakarlığı yapan ama haklardan yararlanamayanlar Türkler olmuştur. Saray En çok da Türk ahaliyi sömürmüştür. Devlet bir kez varlık vergisi lafı etmiş bunu da burnundan getirmişlerdir.
Gayri müslimler daha çoğunu istemiş saray hayır deyince bu kez hır çıkmış, tehcir olayları falan yaşanmıştır.
Yukarıdaki listeyi bir de böyle okumakta yarar vardır diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
aCp

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.