KARINCALAR

KARINCALAR

Dünyada 8 milyardan biraz fazla insan yaşıyor. Aynı anda dünyamızda belki insan sayısından 1000 kat, belki 1000 kattan daha çok sayıda karınca yaşıyor. Bunu anlayabilmek için bir termit yuvasını görmek veya düşünmek yeterlidir.  Aman, ben böyle söyledim diye sakın saymaya kalkışmayın, bu sizi bir sonuca götürmez. Olsa olsa benim gibi, sizi de Mazhar Osman’a götürür. Neyse! Siz gerçekten saymaya kalkışmayın.

Karıncalar birbirlerini çok eskiden biz insanlar gibi adlarını söyleyerek çağırırlarmış. Sayıları çoğaldıkça yeni bir karınca adı bulmakta zorlanmışlar, giderek hiç bulamamışlar.

Çevredeki bir olaydan topluluğa haber verileceği veya sıradan bir iş yapılacağı veya o iş yapılamayıp aksadığında sorumlularını arayıp bulma, hesap sorma işi bir sorun olmaya başlamış.  Giderek bu sorunlar içinden çıkılmaz hale gelmiş. Bu durum karşısında karıncaların ileri gelenleri tüm bu sorunları tartışmak üzere bir araya gelmişler, kafa kafaya vermişler ve başlamışlar görüşmeye.

İçlerinden en dahi olanı dijital hayata geçelim önerisini getirmiş. Her karıncaya gözünü açıp ilk adımını attığında nüfus işleri müdürlükleri bir kimlik numarası verecekmiş. Kimlik numaraları karınca soyunun taksonomik özelliklerini de içeren harf ve rakamlardan oluşan ve ancak parmak hesabı ile sayılan 99 haneli bir bloktan oluşturacakmış. Öneriye göre bu karekod blok, şifre karıncanın iki kaşının arasına bir küçük çip halinde yapıştırılıyormuş. Tehlikeli bir durum olduğunda örneğin bu karekodun hanelerin bazıları kırmızı, tehlike geçtiğinde ise yeşil yanıyormuş. Aynı şekilde örneğin topluluğun suya gereksinimi için tüm karıncalara doğal gereksinimler belirleme merkezinden yeteri kadar ileti gönderiliyormuş. Yandex uygulaması benzeri bir yöntemle hizmetler hiç aksamadan zamanında yapılabiliyormuş.

Tüm işlerin yapılmasında ve yapılan hizmetlerden yararlanmaya adalet sistemi önceden belirlenmiş olan uygulamaları harekete geçiriyormuş.

Öneri görüşülmüş, tartışılmış ve kabul edilip uygulanmasına karar verilmiş. Bu uygulamaya göre eskiden olduğu gibi o anda ve o yerde en uygun olan karıncalardan Ahmet, Ayşe, Kemal’e haydi kalkın şu sorunu halledin denmiyormuş bunun yerine Ahmet, Ayşe ve Kemal’in iki kaşının arasındaki küçük o çipte bulunan 7d.5.a. Ael. Işıklı uyarıların yanması ve ultrasonik üç bip sesinin re minör tarzında çıkması yeterliymiş!
Bir şey anlamadınız değil mi? Ben de hiçbir şey anlamadım. Ancak bizden daha akıllı insanlar karıncalarını aralarında konuştukları dilin Rosetta taşını bulmuşlar. O dili çözmüşler, öğrenmişler. Geçen gün bir arkadaş anlattı da bir şeyler anlar gibi oldum. Öğrendiğimi size de anlatayım.

Karıncalar sayıları arttıkça yeni doğanlara ad bulmakta zorlanmışlar. Sonunda adları kullanmaktan vazgeçmişler, giderek o adları unutmuşlar. Yerine sayılardan ve harflerden oluşan bir şifre bulmuşlar. Bununla da kalmamışlar sözlüklerinden ben ve benim kavramlarını da silmişler onun yerine biz ve bizim kavramların kullanmaya başlamışlar. Bir aş bulmadan savunmaya kadar akla gelebilecek her şeyi, yârin yanağından ayrı her şeyi ve her işi ortaklaşa, imeceyle çözmeye başlamışlar. Seyredilen video da sanki o durumun görüntülü belgesi gibi…

Aylak Adamdan Derin Salgılar

24.08.2023
aCp

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10161404091650101&id=617430100&mibextid=Nif5oz

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.