KANDİL, KANDİLLER, REGAİP, KUTLU DOĞUM VE MEVLİD-İ NEBİ
Kandil sözü bize bir çoğumuzun sandığı gibi Arapçadan, Farsçadan falan gelmemiştir. Hristiyan Batı’dan gelmiştir. Bu kelimenin İngilizcesi “candle” dir. Elinize alacağınız bir sözlükte hemen karşınıza çıkacaktır.
Kandiller konusunda büyük bir hassasiyet gösteren arkadaşlara söylüyorum. Peygamber ve 4 halife döneminde kandil kutlaması falan hiç olmamıştır. İlk kandil kutlaması Muaviye ve Yezid döneminde başlamıştır. Yani şu Peygamberin torunlarını falan katleden katil halifeler ile başlamıştır. Bu tür uygulamalar İslam için o zamanlarda ve şimdilerde İslam’a bidat olarak kabul edilmiştir. Daha açık söylemek gerekir ise kandil kutlaması dinden çıkmak anlamına gelmektedir.
Emeviler döneminde bilindiği gibi İslam coğrafyası bir genişleme sürecine girmiştir. Bu süreçte karşılarında Hristiyan dünyası vardır. Önceleri Yahudi, Musevi kültüründen beslenen İslam bu tarihlerden sonra artan bir hızla Hristiyan kültürü ile içli dışlı olmuştur. Örneğin kiliselere bakılarak büyük mescitler/ camiler inşa edilmiştir. Kiliselerin çan kulelerinin benzerleri minare olarak yapılmıştır. İslamiyette ilk minare Mısır’n başkenti Yeni Kahire’deki Amr İbn Al-As camisinde inşa edilmiştir. Minare ana parçaya Emevi meliki I. Muaviye zamanında vali Meslem bin Muhalled tarafından 678 yılında eklenmiştir.
Peygamber döneminde mescidin balkonunda okunan ezan yani namaz çağrısı artık bu kulelere çıkılarak okunmaya başlanmıştır. Bu kulelerin uzaktan görünmesi için zamanla aydınlatılması da sağlanmıştır.
Yine Hristiyanların kiliselerde mum yakmalarından etkilenilmiş ve kuleler kandillerle aydınlatılmıştır. Bu uygulamaya Minare denmesinin nedeni de Arapça manara yani nurlandırmaktan kaynaklanmaktadır. Farsçada nar yani ateş sözü ile de ilintilidir. Uygulama ateş veya kandil yakılarak kulenin aydınlanmasıdır. Minarelerin belli günlerde aydınlatılmasının ve hatta minareler arasına mahya yani ışıklı yazılar asılması bilinen örneklerdendir.
Özetlemek gerekir ise kandil ve minare kökeni itibariyle İslam dininin dışındadır.
Regaip kandiline gelince: İslam peygamberinin, Hz.Muhammed Mustafa’nın doğduğu yıl bilinmez iken onun ana rahmine düşme ve doğum günü hakkında hiç bir kanıt yoktur. Peygamber de sağlığında bir kez bile olsa bu günden tek bir kelime ile söz etmemiştir.
İslam dininin kaynağını oluşturan Kuran’da da bunların yeri yoktur.
Daha sonraki yıllarda yine Hristiyan peygamberinin doğumu anlı şanlı ritüellerle kutlanırken onlardan bizim neyimiz eksik diye Müslüman coğrafyalarında da bir arayış başlamıştır. Regaip kandili ve diğerleri bu ihtiyacı karşılamak için uydurulmuştur.
Osmanlı döneminde 1356 yılında Süleyman Çelebi Mevlit adı altında şiirsel bir metin yazmıştır. Daha sonra bu bir makamla okunmaya başlanmış, bu coğrafyada yaygınlaşmıştır.
Mevlit Arapça milat ve velet sözleriyle ilintilidir. Ancak Türkiye’nin dışında nüfusunun çoğunluğu Müslümanlardan oluşan başkaca bir ülkede bu tür ritüeller hiç bilinmemektedir.
Hicri takvime göre her yıl 11 günlük bir değişikliğe uğrayan bu günü sabitlemek istemişlerdir. Kutlu Doğum Haftası adıyla bir süre kutlanılmaya çalışılmış ancak daha sonra vazgeçilmiştir. Sanırım vazgeçme nedenleri arasında en güçlü olanı uygulamanın Fetullah Gülen tarafından başlatılmış olması onun da 2016 temmuzunda gözden düşmesidir.
Ancak dini bütün veya mütedeyyin kesimlerin inançlarını sahipsiz bırakmamak için iktidar bu kez 26.10.2020 tarihini esas alıp yeni bir hafta ilan etmiştir. Haftanın adı Mevlid-i Nebi haftasıdır.
Hz. Muhammed döneminde hiç üzerinde durulmayan, peygamberin bir sünneti de olmayan bu gün ve günlerin gündeme getirilmiş olmasının nedenleri Türk kurtuluş ve bağımsızlığına giden yolda önemli günleri gölgede bırakmak amacını taşımaktadır. Kutlu Doğum Haftası 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerini, Mevlid-i Nebi Haftası da bu halkın en büyük bayramı olan Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını ikinci plana düşürmek gibi hiç de haklı olmayan bir amaca hizmet etmektedir.
Hiç kimsenin dinsel inançlarına karışmak, onları yönlendirmek gibi bir düşüncemiz olamaz. Ancak bu günlerin anlam ve öneminin ne olduğunun ve ne olmadığının da doğru bilinmesi, bazı süfli düşüncelerin kurbanları olunmaması gerekmektedir. Bu günlerin kutlanması yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi Hrıstiyan kültürüne özentiden başka bir şey değildir. Bu gerçekler göz önünde dururken halkımızın birbirleri ile bu noktada bir ayrışma içine girmiş olması esef vericidir. İnsanlarımızın çok önemli bir bölümü bu günlerde kandil kutlama yarışına girmektedir. Bu yarışın altında kimse kusura bakmasın iktidar nimetlerinden yararlanma yarışı vardır. Hayır benim öyle bir beklentim olmadı, olmaz diyenler de farkına varmamış olsalar bile öteki grupların aleti olmaktadırlar.
İnananlar için din, Allah ile, Tanrı ile insan arasında olan bir şeydir. Rabbin ve onun peygamberinin bu günlerde atılan SMS mesajlarına ihtiyacı yoktur.
Yazdıklarım, anlatmak istediklerim elbette eleştirilebilir . Eleştirilmelidir de…
Özellikle mütedeyyin arkadaşlarımın futbol fanatizmi gibi din fanatizminin dogmalarından kurtulup bu konuyu yeniden düşünmelerini dilerim.
Saygılarımla…
aCp
28.10.2020