ANCADA BERABER KANCADA BERABER

ANCADA BERABER KANCADA BERABER
ANCA – ANÇA – ANCAK – ANCI/ONCU//LAYIN

Ay ışığında gün ışığında,
bir günün her saatında,
iyi günde kötü günde,
ancada kancada,
ayırana kadar ölüm, hep birlikte
bir arada 7/24 her daim kol kola…

TDK Sözlüklerinde bu tümce atasözü gibi belirtilmiş olsa da başka sözlüklerde deyim olarak gösterilmektedir. TDK’ ya göre bu atasözü bir iş iyi de gitse kötü de gitse birbirimizden asla ayrılmayacağız anlamındadır. Bir olay her ne kadar kötü olursa olsun ya da iyi, güzel olsun sonuna kadar beraber olacağız ve asla bu yoldan dönmeyeceğiz anlamına gelir.

Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Deyimler Sözlüğünde  (s.85) bu deyimin anlamını “iki ya da daha çok kimsece birlikte girişilen bir işte, – sonuç ne olursa olsun birbirimizden ayrılmayacağız – anlamında kullanılan bir söz” olarak açıklamaktadır.

Meydan Larousse (s. 1/504) ‘ te anca sözcüğünün ol işaret sözünün eşitlik halinden edat olarak kalıplaştığı belirtilmiştir. Anlamı: Yalnız o kadar, o vakte kadar demektir.
Bu sözcükle türetilmiş bir deyimimiz de bulunmaktadır. “Anca beraber kanca beraber” Ansiklopediye göre bu deyimin anlamı: İyi veya kötü sonuçlanabilecek bir işte,  ayrılmamağa söz verilirken kullanılan bir söz olarak açıklanmıştır.
Anca sözcüğünden anca+ok güçlendirme, kuvvetlendirme edatının birleşmesinden elde edilmiş bir sözcüğümüz de “ancak” sözcüğüdür. Sadece, yalnız, yalnızca, olsa olsa, en fazla, en sonunda, ne var ki, ama, fakat gibi sözcüklerle birlikte kullanılarak anlamı pekiştirme amacıyla kullanılmaktadır.

İlhan Ayverdi’nin Kubbealtı, Misalli Büyük Türkçe Sözlük (s. 141)’ de anca sözcüğünün bir zarf ve ancak sözünün yıpranmış şekli olduğu belirtilmektedir. “Bu iş anca akşama biter.” Cümlesinde olduğu gibi…

Anca berâber, kanca berâber: Her yerde, her zaman, her işte berâber deyişinde olduğu gibi (ol [o] zamirinin eşitlik hâli) Eski Türkçe ve halk ağzında o kadar, onun kadar, öylece anlamları taşımaktadır.

Ancak sözcüğü eşitlik hâli ança ve kuvvetlendirme takısı ok’tan ança+ok > ançak > ancak) şekline evrilmiştir.

a) yalnız, sâdece b) zar zor, güç hal ile c) dara dar, kıt kanaat, kıtı kıtına d) topu topuna, e) en fazla, f) nihâyet, en sonunda, sonucunda, netîcede: g) bu kadar h) olsa olsa gibi güçlendirme anlatımları için kullanılmaktadır.

ı) Bağlaç olarak da fakat, ama, lâkin, yalnız, ne var ki şeklinde koşullu kabulleri ifade etmektedir. Bu işi yaparım, ancak bir koşulla anlamında kullanılmaktadır.
Anca ve ancak sözcükleri gibi aynı kökten türeyen bir sözcüğümüz da ancılayın, veya onculayın sözcüğüdür. Ancılayın (ol [o] zamirinin eşitlik hâli) olup eski Türkçe ve halk ağzındaki şekli onculayın’dır. Yunus Emre’nin “Hem yine ancılayın bir dervîşin / Sözü derdine derman ola” dizelerinde olduğu gibi. Onculayın sözcüğü bize “bencileyin/ benim gibi” sözcüğünü de çağrıştırmaktadır. Yine Yunus Emre’den “…. şöyle garip bencileyin”

Şemseddin Sami’nin Kâmûs-ı Türkî adlı eserinde (s. 53) ancak sözcüğünün anca ve ancak sözcükleri gibi “an” şeklini alan “o” adının “cak” edatı ile birleştirilmesi yolu ile türetildiği ve yalnız, sade, özellikle, sırf, tamamı tamamına, kez, kere anlamlarını taşıdığı anlatılmaktadır. Ayrıca yapacaktım ancak, (ama, lakin) şu nedenle olmadı şeklinde bu bağlaçlarla kullanılarak olumsuz bir koşulu veya yaparım ancak (şu koşulla) diyerek olumlu bir eylemi ifade etmekte kullanılmaktadır. Sözcük ancılayın, onculayın veya buncılayın şeklinde de kendine kullanılma alanı bulmaktadır.

Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adlı eserinde ( s.43) anca sözcüğüne yer vermiş ve kaynağının Yenisey, Orhon anıtlarından alan eski Türkçe ança sözcüğü olduğunu, Türkçe ‘ an’ işaret zamirinin ‘o’ ‘O’ şekli olduğunu ve anlamının da öyle, o surette demek olduğunu açıklamaktadır.

Sözcüğün etimolojisini biraz daha irdelediğimizde anca eski Türkçe ‘an’ işaret zamiri, o’ nun  + çA2 → ekiyle ‘o’ şeklini aldığını belirleyebiliyoruz.

Ança sözcüğünün tarihteki en eski kanıtı 735 yılından Orhun Yazıtlarıdır. Ança sözcüğü “öyle, o kadar, o şekilde” anlamında kullanılmıştır.
 Irak bodunug ança yagıtur érmiş [uzak boyları öyle yaklaştırırdı] ]

Aynı şekilde ançulayu “o gibi” veya onun gibi anlamında ilk olarak 1000 yılından önce Uygurca İyi ve Kötü Prens Öyküsü ançak “aynı anlamda” kullanılmıştır. 1300 Codex Cumanicus.

Buraya kadar an, ança, anca, ancak, ancılayın vd. sözcüklerin kök ve kökenlerini anlatmaya çalıştık. Dilimizde çok kullanılan “Anca+da Beraber, Kanca+da Beraber” şeklindeki deyimimizin anlamını da sözlüklerimizden yaptığımız alıntılarla anlattık. Dikkat edilecek olursa ‘anca’ ve ‘kanca’ sözcükleri arasında bir anlam birliği bulunmamaktadır. Kanca sözcüğü TDK sözlüklerine göre bir şey çekmekte kullanılan, ucu demir çengelli çubuk, halk ağzıyla da bir şey asmaya yarayan madensel çengele verilen addır. Ayrıca kancayı takmak vb. deyimlerimiz de bulunmaktadır. Ne var ki; bu anlamıyla kancanın konumuz olan deyim ile sıkı bir bağının olduğunu söylemek olası değildir.
Deyimde yer alan anca veya ancada sözcüğünün olsa olsa, olabilecek tek şekilde gibi anlamlara geldiğini söyleyebiliriz. Kanca veya kancada sözcüğü ise bir pekiştirme sıfatıdır. Kara mara, siyah miyah gibi veya elma armut gibi… Yani sonuç olarak anlamın ağırlık noktası anca+da sözcüğü olup kanca+da karanın yanına getirdiğimiz mara gibi bir pekiştirme işlevi üstlenmektedir.
Dilimizdeki bu anlamı karşılamak için Fransızlar Mais accrochez-vous, İngilizler But hook together… diyorlarmış. Anca+da kanca+da beraberlik deyiminin karşısında ne kadar zayıf ve komik geliyor değil mi?

Elbette her dilin kendi içinde oluşturduğu ve yaşattığı güzellikler ve zenginlikler vardır. Anca+da beraber, kanca+da beraber deyimi de bizim dilimizin en güzel incilerinden biridir. Dayanışmanın, imecenin, vefanın, sadakatin bu kadar karışıp kaynaştığı bir ifade daha nasıl olur?
Olur, olur ancak ve ancak dilimize sahip çıkarak, onu koruyup geliştirerek olur.

Herkese, gönül dolusu sevgilerle…

01.07.2023
Ali Can Polat

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.