DOĞAYA KÜSÜLMEZ, DOĞA SEVİLİR

DOĞAYA KÜSÜLMEZ, DOĞA SEVİLİR
Finlandiya’da Imatra’nın ortasından bir nehir akar gürül, gürül, adı Vuoksi’dir. Bilineceği gibi Finlandiya karı, yağmuru boldur, çok sulak bir yerdir. Her taraf yemyeşildir, toprağın rengini göremezsiniz.
Zamanın iktidarı hiç de gerek yokken bu bölgede bulunan Vuoksi nehrinin üstüne bir baraj yapmak ister. Halk karşı çıkar ama baraj yapılır. Artık sular dizginlenmiş, nehir yatağı kurumuştur. Halk üzgün, nehrin böyle sessizliğini kabullenememektedir. Barajın yıkılmasını isterler. İş gittikçe ciddileşmektedir.
Eylemler sürer gider. Sonra araya âkil adamlar girer. Bir ara yol bulunur.
Yöneticiler ile halk arasında yapılan anlaşmaya göre baraj yıkılmayacak ancak her gün gün batımından ½ saat öncesinden başlayarak 1 saat süre ile savaklar açılacak ve suyun akışına izin verilecek böylece nehir canlılığını sürdürecek…
Ancak Imatra’lıların bir isteği daha vardır.
Savaklar Finlandiya’nın ulusal gururu Jean Sibelius’un Finlandiya Senfonisinin Karelia Süiti çalınarak açılacak.
Bunun için barajın iki başına devasa büyüklükte hoparlörler yerleştirilir.
Her akşam Imatralılar ve bizim gibi yabancı turistler bu gösteriyi büyük bir zevkle seyretmekte ve süitin nehrin savaklardan boşalan sularının gümbürtüsü ile yarışan melodisini dinlemektedirler.

Bize bu öyküyü FEST TRAVEL ile Faruk Pekin Rehberliğinde yaptığımız İskandinavya Gezimizde o akşam, hemen nehrin kıyısında inşa edilmiş Vation Şato Oteli işleticileri anlattı.
Biz de anlatılanları gün batımı saatinde yaşadık.
Ah dedim aaahhh…… Yıllar önce Fırat Nehrinin üzerindeki köprüden geçerken de bize bir türkü dinletmişlerdi. Sözleri aşağı yukarı şöyle idi:
Körolası zalim Fırat ocaklar yıkar
[Ölem ölem]
[ocaklar yıkar] [nasıl gülem]
Ahbapların gelmiş ağıtlar yakar

[Olem olem derdo olem] [ağıtlar yakar]

Bu ağıta neden olan bir taze gelinin Fırat’ın sularında boğulması imiş. Daha sonra bu türkünün bir de ‘klibini’ seyrettim. O ünlü türkücümüz eline aldığı odunu habire Fırat’ın sularına vuruyor, bir yandan da gözün kör olası diye bağırıyordu…

Oysa o Fırat’ın, o Dicle’nin,  Altın Hilal’in bereketli topraklarında dünya uygarlığının oluşmasına ne çok katkısı olmuştu…

Yüzme bilip sevgilisini kurtarmak ya da Fırat’ın üzerine bir köprü yapmak yerine doğaya küsmek ve yaşam kaynağı suları dövmek ne acı. Doğanın dili öğrenilmeli, doğanın bize söylemek istediği anlaşılmalı. Unutmayalım doğa sevgiyi karşılıksız bırakmaz. Aşık Veysel’in söylediği gibi biz doğaya bir çiğit verirsek doğa bize bir bostan verir.

Bir de şimdilerin modası HES çılgınlığını bu irdelemelerin arasında düşünelim.

Kendi ülkemde bu türküyü dinlerken kahrımdan, Finlandiya’da ise bu senfoniyi dinlerken mutluluktan ağladım.

Ali Can Polat

Not: Karelia Suitinin bir bölümünü aşağıdaki fotoğraf karesine tıklayarak dinleyebilir ve seyredebilirsiniz.

 

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.