BİZİM İNSAN AKLIMIZ BİZİ NEREDEN NEREYE GETİRDİ?

BİZİM İNSAN AKLIMIZ BİZİ NEREDEN NEREYE GETİRDİ?
Dünyamızda 8 milyarı aşkın insan yaşıyor. Aynı anda yaşayan karınca sayısını biliyor muyuz?
İnsanların % 90 kadarı ölülerini toprağa gömüyor. Ölüden sağ kalanlara bir zarar gelir korkusuyla onları toprağa gömüyorlar. Bu korku niye? Dünyada bağışıklık, immün sistemi en zayıf canlılar en steril ortamlarda yaşayan insanlar, bağışıklık sistemi anatomik ve fizyolojik sistemleri kadar güçlü olan canlılar da temiz, kirli veya çamurlu sularda, bataklıklarda yaşayan timsahlar, neden?
Biz insanlar ne yaptık da bağışıklık sistemimizi bu denli kırılgan hale getirdik?
Temizlik anlayışımızda bir yanlışlık olmalı? Temizlik kavramı içinde neler var, sahi temiz nedir, kirli nedir? Steril, bu kavramı kim ne amaçla icat etti?
Bizim dışımızdaki canlıların bir mezar geleneği yok. Siz onca martıdan, kargadan veya serçeden geriye kalan ceset gördünüz mü? Filden, deveden veya balıktan, aslandan, kaplandan? Ne oluyor o leşler, cesetler,
Bizim dışımızdaki canlılar öldükten sonra ne oluyor? Genel olarak bizim dünyamızı dolduran bunca canlıdan, her gün ölen 100 milyonlarca karıncadan bir iz görüyor musunuz?
Dünyada doğayı en akılsız kullanan ve işin en trajik olanı (komik değil) kendisini doğanın sahibi, efendisi sanan tek canlı, canlıların içinde en aptal olanı insandır. Doğanın bir parçası olduğu gerçeğini ya kavrayamayan veya yıkıcı bencilliğine yenik düşen biricik canlı insandır. Neolitik devrim onu ilkel, primitif vahşetten kurtarmış ama daha örgütlü bir vahşetin kurucusu ve uygulayıcısı haline getirmiştir.
Biz insanlar yeme içmeden tutun da kullandığımız her türlü araç gerece kadar çok fazla şey tüketiyor ama aldığımız bu kadar çok ham maddeyi yeteri kadar enerjiye dönüştüremiyoruz. Çoğunu israf ediyoruz. Örneğin son 250 yıldır kahvaltıyı da övün sayımıza ekleyip günde üç kez bazen övün aralarında kendimizi besliyoruz. Sağladığımız bu enerjinin çoğunu kullanmadan dışkılıyoruz veya kilolarınıza ekliyoruz, obez oluyoruz. Dünyada yemeye bağlı şişmanlık her yıl artıyor. Kilolardan kurtulmak için spor yapmaya çalışıyoruz. Ormanların kralı aslan günde üç övün değil avlanabildikçe karnını doyuruyor. Karnı doyduktan sonra da bir fazladan bir lokma daha ağzına koymuyor. Aslanlar spor, kültürfizik veya jimnastik falan yapmıyorlar. Eskinin spor yarışmaları da daha iyi asker yetiştirmek amacıyla yapılıyordu. Roma’da zengin sınıftan bazıları fazladan yiyip içtiklerini kusarak kendilerine bir çözüm yolu bulmuşlardı.
Ne ilginçtir ki; Hayvanlar arasında en güçlü diye bildiğimiz aslan ya da başka bir hayvan avını sürüdeki en zayıf olanlar arasından seçtiği halde insan bitki olsun hayvan olsun sürüdeki, ağaçtaki en güzelini, en sağlıklısını ve en görkemlisini ele geçirip yemek istiyor. Bu da sélection naturelle/ doğal seçilim yasasına yani doğa yasasına aykırıdır. İnsan bu çağda bu gerçeği görmelidir. Hatta o bitkinin veya hayvanın zayıf,hastalıklı halinin insan davranışlarının bir sonucu olduğu gerçeğini de görmelidir.
Neden ihtiyacımızdan daha fazlasını istiyoruz ve yiyoruz?
Aç kalmak korkusundan mı? Size saçma gibi gelen bu sorunun saçmalığını bir tarafa itin ve düşünün, düşünelim.
İnsan aklını kullanarak sorunlarını hallediyordu. Ama zaman içinde akla aykırı ve akla karşı bir dünya yaratmayı da başardı. Görülen o ki; 300-350 bin yılın sonunda bu başarısı ile övünmekte ve başarısının büyüklüğü ile sarhoş olmakta, kendinden geçmektedir.
Son bir soru yarın kıyamet gününde bizim dışımızdaki canlılar da arasat meydanında toplanacaklar mı, onlar da sırat köprüsünden geçecekler mi? Geçmeyecekler ise neden geçmeyecekler?
Onlar da iyi kötü, haklı haksız şeyler yapıyorlar. İlahi adalet onlara işlemeyecek mi?
Biliyorum zor sorular, bazılarına gör de deli saçmaları. Bana göre aylak adamın iflah olmaz merakı…
İnsan geldiği yeri, bulunduğu zamanı ve gelecekte neler olacağını, olabileceğini düşünmelidir. Sonradan edindiği yıkıcı bencilliği bir an önce terk etmelidir. Ben ve benim hırsından kurtulmalıdır. Önce bir canlı sonra bir hayvan, daha sonra bir memeli ve insan olduğunu hatırlamalıdır. Doğanın sahibi ve efendisi değil onun bir parçası olduğunu ve doğanın kuralları içinde yaşamını sürdürebileceği gerçeğini kavramalıdır.
20.10.2022

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.