AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA – HAYMATLOS

 

AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA – HAYMATLOS

Aforizma

TDK Sözlüğüne göre bu sözcüğün anlamı ‘özlü söz ya da özdeyiş’ tir. Herhangi bir duygu ya da düşünceyi daha iyi anlatabilmek, etkisini güçlendirebilmek için kullanılan sözcükler ya da cümlelerdir.
Aforizma gündelik konuşmalarımızda veya yazışmalarımızda bir görüşün veya ilkenin kısa, kesin ve net biçimde anlatılmasını ve inandırıcı olmasını sağlar. Farklı yerlerde amaca uygun olacak şekilde cümle içerisinde kullanılabildiği gibi tek başına kullanabilir.

Bu sözcük dilimize Fransızca aphorisme sözcüğünden alıntıdır. Anlamı “vecize, güzel ve özlü söz” demektir.
Fransızcaya da Eski Yunanca aphorismós αφορισμός “tanımlama” sözcüğünden alınmıştır. Eski Yunanca’da anlamı aphorízō αφορίζω fiilinden + ism sonekiyle türetilmiştir. Yunanca fiil Eski Yunanca ʰóros ὅρος “sınır, hudut” sözcüğünden apo + önekiyle türemiştir
Özetlersek, sözcüğün iki anlamı bulunmaktadır.
1. sınırlamak, belirlemek, tanımlamak,
2. sürgün etmek, dışlamak.

Aforoz

Aforoz, bir kişiyi bir dine bağlılıktan yoksun bırakma, o kişiyi topluluktan çıkarma ya da çıkarılma anlamında kullanılan dinsel bir kınama şeklidir. Tam olarak herhangi bir kimseyle iletişimi kesme, toplumun dışına çıkarma anlamına gelir. Bazı dinlerde, aforoz grup ya da bir üyenin manevi kınamasını da içerir. Ayrıca bazı durumlarda aforozdan sonra dini toplumun norm ve kurallarına göre ya da suça uygun olarak sürgün, soyutlama ve utandırmadan oluşan kınama ve yaptırımları da beraberinde getirir.

Sözcük, Orta Yunanca aforismós αφορισμός kilise tarafından komünyon ritüelinden yoksun bırakma cezası anlamına gelmektedir. Eski Yunanca aphorízō αφορίζω “sınırdışı etmek, sürgün etmek” fiilinden + ism son ekiyle türetilmiştir. Bu sözcük Eski Yunanca ʰóros ὅρος “sınır” sözcüğünden apo + önekiyle türetilmiştir.
Aforoz kavramına daha doğrusu uygulamalarına her inanç sistemi ayrı bir anlam yüklemiştir. Katolik, Ortodoks ve Protesan’ ların, Müslüman ve Yahudilerin bu konudaki düşüncelerine bir iki cümle ile değinmekte yarar var.

Katolik Kilisesi’ne göre aforoz bir ceza değildir. Aforoz işlemi bir yargı kararına dayanmaz. Az ya da çok yetkili bir Katolik din adamının açıklaması ile olur. Kiliseye göre dinden çıkan ve halk arasında bu düşüncesini açıklayan bir kimse uyarılır (mış). Papa ya da yerel bir piskopos kişinin tövbesini sağlar ve durumunu değerlendirerek o kişiyle bir uzlaşmaya varmaya çalışır. Uzlaşmaya varılırsa o kişi kiliseye yeniden bağlı hale (reconciliation) gelebilir.

Aforoz Katolik kilisesine göre hiçbir zaman yalnızca intikam almak için verilen bir ceza değil (miş).

Ne var ki; gerçek durum bundan çok farklı olabiliyor. Kilise aforoz etmiyor işine gelmeyeni engizisyona gönderiyor. Galile’nin başına gelenler bilinir. Ya Bruno. Giordano Bruno aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edilmiş ve ne yazıktır ki; 52 yaşında Roma’da diri diri yakılarak idam edilmiştir.

Ortodoks Kilisesi’nde, aforoz Kutsal Şölen’e katılmaktan alıkonulma, uzaklaştırılma şeklinde kendini gösterir. Kiliseden soyutlanma olarak değil. Bu ise birkaç sebepten ötürü gerekli olabilir; o yıl içinde günah çıkarmamak gibi. Aforoz pişmanlık sürecinin bir parçası saylıyor. O üyeyi ıslah etmek amacı ile yapılıyor. Ortodoks Kilisesi işi ciddi görürse çıkarma, soyutlama uygulamasına da geçiyor.

Lutheranlık mezhep olarak kendileri bir aforoz süreci geçirmiş olsalar da, bunlar teknik anlamda bu yolu kullanmazlar Martin Luther’in peşinden giden Luther’cilere göre aforoz, 1-Günah işleyenle zarar görenin yüzleştirilmesi. 2-Bu başarılı olmazsa, üç tanık ile yüzleştirilme. 3- Papazının bilgilendirilmesi. 4-Papaz ve günah işlemiş olanın yüzleştirilmesi şekillerinde gerçekleşiyor. Bu yüzleştirmelerden ne sonuç çıkacağını en iyi yine kilise bilir.

Bazı ülkelerde soyutlama dinsel bir kurala yollamada bulunulmadan yapılır. Örneğin din ile araları hiç de hoş olmayan İzlandalılar, toplum kurallarına aykırı hareket eden birini toplumdan uzaklaştırıyorlarmış. Toplulukta ona hiç kimse selam vermiyormuş. Kent içinde oturmasına izin verilmiyormuş. İzlanda’nın kuzeyinde bulunan Akureyri kentinde küçük bir tepede bir heykel grubu gördüm. Bu heykelin ne anlama geldiğini sordum. Toplumdan aforoz edilen, uzaklaştırma cezası alan bir suçluyu gösteriyormuş. Bana çok ilginç gelmişti.

İslam dininde aforoz benzeri bir uygulama bulunmamaktadır. İslam dininde esas olan ilk önemli kural tebliğdir. Tebliğe karşın Allah’a inanmayan, ona şirk koşan kişilere de belli koşullara göre, örneğin vergi ödeyerek yaşamlarını sürdürebilme olanağı verilmiştir. Fethedilen topraklarda eğer öngörülenin dışında hareket eden olursa yani biat edilmezse cihat kuralları uygulanır. Savaş yapılır öldürülür ve mallarına da el konulup ganimet olarak yine belli oranlar gözetilerek dağıtılır.

İslâm dininde dinden çıkanlara, ayrılanlara, dönenlere Mürtet denir. Dinden çıkma, dönme işine de irtidad denmektedir. Topluluk halinde dinden çıkanlar çoğalınca Peygamberin ölmesine yakın 632-633 yıllarında kuzeydeki topraklara, Tebük’e sefer düzenlenmiş, savaş yapılmıştır. Bu savaşlara Ridde Savaşları adı verilmiştir.

Dinden çıkma, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından bir insan hakkı olarak değerlendirilmektedir. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine göre hiç kimse dinsel bir seçime, seçtiği inançta kalmaya zorlanamayacaktır. Ama Birleşmiş Milletlerin bu kuralı da birçokları gibi kâğıt üzerinde kalmakta, birkaç homurdanma ve birkaç kınama ile geçiştirilmektedir.

İslam ülkelerinin bir bölümünde İran, Afganistan, Suudi Arabistan vb. birçok ülkede halen dinden çıkmaya idam, hapis, eşi ile olan evlilik ilişkisinin sona erdirilmesi ve çocuğunun veliliğinden yoksun bırakılması gibi cezalar verilmektedir.

Günümüzde dinden çıkmayı suç sayan ülkelerin tamamı Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerdir. Hristiyan, Musevi, Budist, Hindu ya da ateist çoğunluklu hiçbir ülkede dinden çıkmayı ya da bir dinden diğerine geçmeyi cezalandıran yasalar bulunmamaktadır.

Yahudilik inancında, Tevrat’ta durum şöyledir.

Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için, ‘Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım’ derse, ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu korumayacaksın. Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun. Taşlayarak öldürün onu. Çünkü o, Mısır’dan, köle olduğunuz ülkeden sizi çıkaran Tanrınız RAB’den sizi saptırmaya çalıştı.(Wikiwand)

Persona non grata

Persona non grata kısaca istenmeyen kişidir. Devletlerarası ilişkilerde bir kişinin veya kişilerin bir ülkeye girmesi veya girmiş ise o ülkede kalması istenmeyen anlamında daha çok diplomatik literatürde kullanılan bir terimdir. Diplomaside bu kuralın uygulanması karşılıklılık ilkesinin de uygulanmasını gerektirebilir. Görüldüğü gibi persona non grata kavramında da bir çıkarma vardır ama bu çıkarma dinden değil topraktan bir çıkarmadır.

Diplomaside çok önemi olan bu kavramı oluşturan ilk sözcüğün kökenine, etimolojisine inince karşımıza Latince “persona” sözcüğü çıkmaktadır. Antik tragedyalarda oyuncuların tümüne persona deniliyordu. O dönem tiyatroları maske takılarak oynandığı için o tiyatro topluluğunu oluşturan oyunculara persona/maskelerin toplamı deniyordu. Her maske tiyatroda canlandırılan bir kişiyi, bir karakteri ifade ediyordu.

Latince Grata sözcüğü ise dilimize kabul edilebilir, hoş karşılanabilir, hüsnü kabule lâyık bulunabilir şeklinde çevrilebilir. Başına getirilmiş olan “ non” eki ise o sözcüğün anlamını olumsuz yapan bir ektir.

Devletlerin başka bir ülkede temsil edilmeleri ve iki ülke arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi bir tiyatro oyunu değil ama oradaki diplomatik kişiliklerin her birisi farklı şeyler düşünmüş olsalar bile temsil ettikleri ülkesi için bir şeyler yapmış olurlar. Dolayısıyla o diplomatların istenmemesi o oyuncunun değiştirilmesi istemini ifade eder.

Vatandaşlıktan çıkma ve çıkarılma

Bir de devletlerin uyruğunda olan kişileri yurttaşlıktan, vatandaşlıktan çıkarma konusu vardır. Vatandaşlık yani bir ülkenin uyruğunda olmak o kişi için özellikle uluslararası ilişkilerde çok önemli hak ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu haklardan yoksunluk o kişi için haymatlos veya staatenlos olma durumudur. Yeryüzünde var olan devletlerden herhangi birinin sağlayacağı haklardan yoksun kalmak insani ilişkilerden soyutlanmak anlamına gelir ki bu da hiç istenmeyecek bir durumdur. Yurttaşlığın, vatandaşlığın nasıl kazanılacağı ve nasıl kaybedileceği o ülke yasalarında gösterilmiştir.

Ali Can Polat
31.03.2022

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.