DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ – EROTİZM

 

 

DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ – EROTİZM

DEKOLTE:

Bu kavramın ve aşağıdaki birçok kavramın yazılıp çizilmesi veya konuşulması hep küçük harflerle yapılagelmiştir. Konuşuyoruz ama “aman kimse duymasın” der gibiyizdir. Elbette bu konuda cesaret gösterenler çok ciddi araştırma ve incelemeler yapanlar da var ama benim söylemek istediğim o cesaret sahibi kişilerin onca çabalarına karşın bu konuların bu yüzyılda bile bir alalamaya, obscurantisme’e kurban edilmekte olduğudur.

Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adlı eserinde dekolte sözcüğü için gerdanı açık bırakan giysi açıklamasını yapmaktadır. Nişanyan sözcüğün dilimize Fransızca décolleté sözcüğünden alındığını, bu sözcüğün de collet gerdan, boyun anlamına geldiğini ve kökeninin ise Latince collum, boyun sözcüğünden kaynaklandığını belirtmektedir.

TDK’ nın 1966 basımı sözlüğünde, sözcüğün anlamları a-boynunun ve kollarının, göğüs ve arkasının bir kısmı açık (kadın esvabı veya bu esvabı giymiş kadın) b-açık saçık konuşmak olarak anlatılmaktadır.

Burada (b) ile gösterilen açıklama insanın aklına yakası açılmamış sözler, küfürler deyimini getirmektedir.

Gerdanlık da genellikle değerli taşlardan ve madenlerden ya da altın paradan yapılmış, boyna takılan takı demektir. Sözcüğün İngilizcesi necklace, Fransızcası da collier’ dir, yani günlük konuşmalarımızda sıkça geçen kolyedir. Anlamı boyunluk veya gerd(e)anlıktır.

Gerdân sözcüğünün kökeni ise Farsça olup (boyun gibi) dönücü olan anlamına gelmektedir.

Türk sanat müziğinde çok bilinen Gerdāniye makamına gelince yukarıda belirttiğimiz gibi Farsça “gerdân: dönücü, dönen” anlamında olup “gerdāniye: dönen, dönerek ilerleyen” demektir.

Dekolte kelimesi, Fransızca olan collet sözcüğünün “de” ekini alması ile oluşmuştur. Bilindiği gibi “de” öneki bu dillerde var olan bir durumu bozan, ortadan kaldıran anlamına gelmektedir. Dezenformasyon, dezenfeksiyon gibi.

Collet ise gerdan anlamına gelmektedir. Dekolte ise boyun, göğüs ve gerdan kısmında ki açıklığı anlatmak için kullanılır. Décolleté sözcüğü dilimize 19. Yüzyılda Fransızcadan alınmıştır. Larousse de Poche’ da bu sözcük décoletter eyleminden türetildiği belirtilmiştir. Anlamı da decouvrir le cou, la gorge, les épaules. Échancrer le haut d’un vetement yani boynu, boğazı ve omuzları açığa çıkaran, üstü kesilmiş giysi olarak açıklanmaktadır. Burada belirleyici olan açıklık kadın giyiminde göğüs çatalı noktasında toplanmakta ve o noktadan sonrası derin dekolte olarak adlandırılmaktadır.
Yine Fransızca sözlüklerden anlaşıldığı gibi bir bitkinin tepesini kesmek budamak anlamında da kullanılmaktadır. (décolletage)

Tıp terimlerinden de bir örnek verebiliriz. Collum Femoris. Yani Bedenin uzak noktası sayılan alt ekstremitelerimizin ilk kemiği (os) femur yani uyluk kemiğidir. Bu kemiğin baş kısmına caputis femoris, başın altında kalan bölümüne de collum femoris adı verilmiştir. Bu femurun boyun kısmı anlamına gelmektedir.

TDK’ nın bir başka sözlüğünde dekolte sözcüğü açık giyim olarak açıklanmaktadır. Aynı kaynağa göre dekolteli giyinmek, kadın giyimi için kullanılmakta, boyun, göğüs ve sırt dahil olmak üzere günümüzde açık giyim, bacak kısmındaki açıklık için de dekolteli giyinmek terimi kullanıldığı ifade edilmektedir.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi dekolte boyun ve gerdan (vücudun, omuzlarla baş arasında kalan ön bölümü) ile ilgilidir.
Sırt ve bel açıklığı için de bu kavramın kullanılıyor olması bir anlam kayması olarak değerlendirilebilir. “Dekolteli” sözcüğü ise dilbilgisi kuralları ile bağdaşmamaktadır. Bacakları az ya da çok açığa çıkaran giysiler için dilimizde “yırtmaç” sözcüğü (İngilizce slash) dururken dekolte sözünün kullanılması kanımızca doğru değildir. Dekolte sözcüğünün temelindeki boyun sözcüğü ile bacağın açığa çıkarılması anlam olarak birbirine ters düşmektedir.

Elbette bu tarz bir giyim kimisi için kadın güzelliğini oraya çıkaran estetik bir unsur kimisine göre din, ahlak ve töre gibi gerekçelerle olmaması gereken bir durumdur.

TESETTÜR

Bu noktada İslam inancında önemli bir yer tutan tesettür kavramının ne anlama geldiğinin ve kapsamının ne olduğunun üzerinde durulması gerekmektedir. Konumuz sözcüklerin anlam ve kökenleri ile sınırlı olduğu için bu tartışmanın bu bağlamda yapılmasının bir yararı bulunmamaktadır.

Tesettür Arapça tasattur sözcüğünden alınmıştır. Sözcüğün kökü str mastarıdır. Anlamı örtünmedir. Örtünmeye insanın bedenini soğuk, sıcak veya başkaca yabancı zararlı etkenlerden korumak için gereksinim duyulmaktadır. Ancak burada sözünü ettiğimiz tesettür o şekilde bir tesettür değil başkalarının gözlerinden kaçırmak anlamına gelen bir tesettürdür. Gözden uzak tutulmak istenen şey ise kadın bedenidir. Erkekler için cinsiyet organları dışında bir örtünme sorunu bulunmamaktadır. Erkekler için tesettür, örtünme/ setr-i avret yani avret (mahrem, açıkta kaldığında utanılacak olan) yerlerinin kapatılmasıyla sınırlıdır.

TDK ‘nın 1966 basımı sözlüğü, tesettür sözcüğünü erkekten kaçma, kaçgöç olarak tanımlamaktadır.

Şemseddin Sami’nin Kâmûs-I Türkî’sinde ise tesettür sözcüğünün Arapça setr mastarından türetilmiş olduğu ve örtünme, saklanma, gizlenme, kapanma. (başlıca kadınların erkeklerden kaçmaları anlamında kullanılır) denmektedir. Nisvân ı Müslimîn (İslam kadını) tesettür ederler.

İslam Ansiklopedisinde tesettür: “örtünmek, kuşanmak; başkaları ile kendisi arasına perde koymak, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek” anlamlarındaki tesettürdür. Terim olarak biçimleri ve ölçüleri dinen belirlenmiş örtünme yükümlülüğünü ifade eder.

Kelimenin kökünü oluşturan setr, “örtmek, gizlemek, perdelemek, engel olmak” gibi manalara gelir. Aynı kökten sitr gizlenmeye yarayan engel, perde vb. şeyler için ve mecazen “çekinme, korku, hayâ” anlamında kullanılır. Yine bu kökten türeyen seter “kalkan” mânasındadır; setîr ve mestûr mecazen “iffetli” demektir. Bir hadiste Allah’ın sıfatı olarak geçen setîr (sittîr) kelimesi “örten ve koruyan” şeklinde açıklanmıştır.

Gerçekten de burada tesettür kavramının doğuşu tesettürün tarihi, coğrafya ve kültür farkları içinde gösterdiği farklılıklar vb. konularda doğru yanlış şeklinde bir tartışmaya girmenin bir yararı bulunmamaktadır. Ancak tesettür ve bunun ölçüsü kadın ve erkeğin eşit kişiler ve yurttaşlar oldukları göz önünde tutulursa tümüyle o kişinin anlayışına bırakılmalı diye düşüncemizi açıklamakla yetinmek isteriz. Diğerlerinin bu tutum ve davranışa saygı göstermesi beklenmeli veya saygı göstermesi sağlanmalıdır.

Tesettür konusunda Müslümanlar ve din insanları arasında çok önemli farklar bulunmaktadır. Kimisi işi çarşafa ve burkaya kadar götürmekte kimileri türban adını verdikleri bir örtü ile din, ahlak ve töreye uygun giyinmiş olduğunu düşünmektedirler. Birçok kişi de şapka veya geleneksel bir başörtüsü ile yetinmekte yahut hiç bu tür örtülere ihtiyaç duymamaktadır.

Özellikle 1980 sonrasında başörtüsü başta olmak üzere tesettür ile ilgili olarak birçok yeni kavram da türemiştir. Bunlardan bazıları: Tesettüre girmek, tesettür giyim, tesettür modası, abiye tesettür, türban, haşema, nikap, peçe, hicab vb.

MÜSTEHCEN

TDK sözlüğüne göre Arapça bir sözcük olup açık saçık, edepsizce (olan) anlamlarına gelmektedir. Bu anlatım karşısında açık ve saçığın ne anlama geldiği, açık ve saçığın derecesinin ne olduğu ve bunu kimin neye göre belirleyeceği soruları akla gelmektedir. Edep konusu ise daha da büyük bir sorundur. Toplumdan topluma edep anlayışları değişmektedir. Zaman içinde de aynı toplumlarda bile ar, edep ve haya gibi kavramların anlamları, kapsamları büyük değişiklikler göstermiştir. Çocuk veya yetişkin insan için açık saçık kavramları farklıdır. Tıp veya hukuk gibi bazı mesleklerin yapılması sırasında bunların konuşulması vb. ları bu kavramın anlamını değiştirmektedir.

Bu anlayış farkları karşısında bu tür söz ve davranışlar için bir yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı veya nasıl ve ne tür bir yaptırım uygulanacağı yahut bu tür söz, resim ve eylemler hakkında bir engelleme, sansür olup olmayacağı her zaman büyük tartışmalara neden olmuştur.

Şemseddin Sami’nin Kâmûs-I Türkî’sinde müstencene sözcüğünün hücnet ( = soysuzluk, karışıklık, bayağılık, aşağılık, kötü davranış ) sözcüğünden türetilmiş olduğu, ayıp ve edepsizce söz ve davranış anlamına geldiği anlatılmıştır.
Sevan Nişanyan’ın Sözlerin Soyağacı’ nda ise sözcüğün Arapça istahcana/ mustahcan sözleri ile ilintisine değinilmekte ve ayıplanan, çirkin sayılan anlamlarına geldiği anlatılmaktadır.

Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe sözlüğünde ise “açık saçık, çirkin, iğrenç, edep dışı” tanımı yapılmıştır.

Latince’de bu kavramın karşılığı olarak obscaenus/ obscene sözcüğü kullanılmış. Bu dilde obscene sözcüğü hastalıklı beden, çirkin ve iğrenç anlamlarına geliyormuş. Fransızcada da obscène sıkılmaz (lık), edepsiz ve edepsizce anlamlarına gelmektedir.

Dilimizdeki anlamlarını edebe aykırı, açık saçık ve geleneklere aykırı, yakışıksız söz yazı, film gibi yayınlar yahut tutum ve davranışlar olarak özetleyebiliriz. TDK ve birçok sözlükte kavramın cinsellikle doğrudan bir bağı olduğuna değinilmemektedir. İşin içine cinselliğin sokulması üzerinde durulması gerekir. Niçin sözlüklerde cinsellikten söz edilmemektedir? İşin içine cinselliğin sokulması daha çok toplum mühendislerinin çabalarının bir sonucu olduğu düşüncesi yaygındır.

Konunun bu noktasında karşımıza pornografi kavramı çıkmaktadır.

PORNOGRAFİ

Fransızca pornographie: Représentation de choses obscènes destinées à être communiquées au public. İngilizce pornography “fahişeliğe (fuhuş yapan kadın) ilişkin yazı veya yayın sözcüğünün kısaltmasıdır. Bu sözcük Eski Yunanca pórnē πόρνη z ”fahişe” sözcüğünden türetilmiştir. Eski Yunanca pérnēmi πέρνημι z “satmak, özellikle köle satmak” fiilinden türetilmiştir. Yunanca fiil Hintavrupa dillerinde yazılı örneği bulunmayan *per-nə- biçiminden evrilmiştir.
Fransızca porno veya İngilizce porn fahişeliğe ilişkin olan ve aynı zamanda fahişelikle ilgili yazı ve yayınlardır. Graphie sözcüğü de kısaca görüntüleme anlamına gelmektedir.

Yine benzer bir kavram da Hetairai’dir. (hetaira ya da hetaera, çoğul olarak hetaerae. Eski Yunanca: ἑταίρα): Antik Yunanda, iyi eğitimli ve kültürlü kadın arkadaşlara verilen isimdir. Çoğunlukla koruyucu arkadaşlarıyla cinsel ilişki içerisinde olsalar da, hetairailer basit seks işçileri değillerdir.

Japon geyşaları da unutmamak gerekmektedir. Bunlar dansçı ve şarkıcı Japon kadınlarıdır. Konuk ağırlama, konuklara hoşça vakit geçirtme konusunda özel olarak eğitilmiş, yetiştirilmiş, bu işi meslek edinmiş Japon kadınları kısmen hetaeralara benzemektedir.

Bu noktada dikkat çeken cinsel ilişki hemen tümüyle kadın ve erkeği birlikte kapsadığı, iki taraflı olduğu halde kadın fahişeliğinden söz edilmektedir. Bu ataerkil toplum düzeninin dramatik bir sonucudur.
Erkek fahişeliği ( gigolo/ jigolo) luk para karşılığı kadınlarla cinsel ilişkide bulunan erkek seks işçileri diğerinin yanında (yaygınlık olarak) devede kulak gibi kalır. Jigololuk geyşa ve hetaeralarda olduğu gibi cinsel ilişki dışında kadına gezilerinde ve çeşitli sosyal ilişkilerinde onun yanında, ona escortluk yapmak anlamlarına da gelmektedir. Orta yaş ve üzeri kimi kadınlar genel olarak jigolo arkadaşlar edinmektedir.
Bunların yanında kumalık, metreslik ve odalık adları ile geliştirilmiş olan ilişkiler de vardır.

Dünyanın tüm toplumlarında cinsellik konusu çok önemli bir duyarlığa sahiptir. Bir yanda her türlü kuralın altından girip üstüne çıkan insan davranışları öteki yanda bu davranışları aşağılayan, yasaklayan ve cezalandıran toplumsal kurallar. Bu kurallar bazen hukuk kuralları, bazen din ve ahlak kuralları, bazen de töre, gelenek, anane ya da görgü kuralları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kuralları, yasaklamaların ve yaptırımları doğruluğu tartışması bir yana toplum ve toplumu oluşturan bireyler ne yazıktır ki; bu konuda ikiyüzlülüklerini sürdürmektedirler. Ve ne yazıktır ki; kadın bedeni acımasızca bu işler için kullanılmaktadır.

Bu gün uyuşturucu kullanımı, “beyaz kadın ticareti”, fuhuş, ensest ve pedofili, bunlara bağlı mobbing ve diğer cinsel suçlar her geçen yıl bir önceki yıla oranla artış göstermektedir. Cinsellikte tabuların arkasına sığınarak sağlıklı bir toplum düzeni kurulamayacağı artık anlaşılmış olmalı ama anlaşılmadığı yaşanan olaylardan anlaşılmaktadır. Canlı yaşamı için ekmek ve su kadar gerekli olan cinsellik konusu insanlığın aynı zamanda yumuşak karnıdır. Bunu bilen toplumda bir kesim bu işten para kazanmak için hiç boş durmamaktadır. Bir yanda gereksinimler öbür yanda kışkırtılan libido karşımıza bir fuhuş ve pornografi sektörü yaratmaktadır. Yukarıda müstehcen sözcüğünün Eski Yunanca ve Latincedeki köklerini araştırırken satmak eyleminden, köle satmak eyleminden söz etmiştik. Gerçekten de günümüzde sözcüğün özgün anlamına adeta uyacak şekilde bu duygular ticaret konusu haline getirilmiştir. Beyaz kadın ticareti gibi… Konunun araştırıcısı ve uzmanı olanların konusuna karışmak istemeyiz ama kaba bir tanımlama ile bu sektörden para kazananların sayısının yarım milyardan çok olduğu konusunda yazılar, makaleler bulunmaktadır.

Konu konuyu çağrıştırmaktadır.

EROTİZM

Canlı soyunun devamı için erotizm tüm canlıların olmazsa olmaz bir duygusudur. Tüm canlılar ve insanlar erotizmi canlı tutmak için açık ya da örtülü bir çaba içindedirler. Dişi ve eril güçler tüm cazibelerini, çekiciliklerini bu iş için yoğunlaştırmışlardır. Canlıların varoluşları barınma-beslenme, güven içinde olma ve soyunu devam ettirme üzerine kuruludur. İnsan soyunun bu saf ve haklı, masum, innocent duygularının toplumda para kazanmak amacıyla kötüye kullanılması önceki yıllar ve uygarlıklar bir yana yaşamakta olduğumuz yüzyılın bir ayıbıdır.

Toplum diğer konularda olduğu gibi belki de ondan daha önce cinsellik konusundaki tabularla hesaplaşmalıdır. Unutmayalım adına tabu dediğimiz bu yasakları biz koyduk. Bin yıllardır bu yasakların bir işe yaramadığını da sayısız örneklerinden anlıyoruz. Çözüm yasaklara yeni yasaklar eklemekle değil bu yasaklara konu olan erotizmi doğal sınırları içine çekmekle olacaktır. Yeryüzünde bizim de içinde yer aldığımız hayvanlar âleminde memeli ve omurgalı türünde olan canlılar bize örnek oluşturabilir. Yani bizler uygarlık adı altında inşa ettiğimiz bu yaşamı eski geçmişimize döndürebilirsek sorunun çözümünde önemli bir yol almış oluruz. Toplum erotizm ve ona bağlı konularda bu konuların üzerine örtülen perde altında hemen hemen doğru hiçbir şey bilmemekte, bildiği şeylerin de çoğunun yanlış olduğu görülmektedir. Yasaklar doğru bir strateji içinde kalkınca ve toplumu doğru bilgi sahibi yaptıkça a) insanların bu duygularını sömürerek para kazanan sektör yok olacak ve b) insanların işledikleri cinsel suçlar da birer ikişer tarih olup gideceklerdir.

Erkek ya da kadın tüm insanları erotik duygularından arındırmak değil onların bu duygularını doğru yönlendirmek ve en iyi şekilde ve sorunsuz yaşayacakları ortamı yaratmak insanlığın bir ödevi olmalıdır. Erotik duyguların kışkırtılması önlenirse erotizmin doğal ve güzel bir duygu olduğu anlatılırsa yasaklamalardan çok daha etkili sonuçlar alınacaktır. Sanat ve spor erotizm gibi insan yaşamını zenginleştiren konulardır. İnsan erotizm kadar bunlara da yaşamında yer ayırırsa yıkıcı cinsellik çok önemli ölçüde azalacaktır.
Sözünü ettiğimiz tabulardan arınmış erotizmin, kurallardan arınmış bir düzen veya bir anarşi olmadığını söylemeye gerek bulunmamaktadır. Diğer konularda olduğu gibi özgürlük dilediğini yapmak kadar dilemediğinin de yapılmamasını isteyebilmektir. Her şeyden önce insanlar istedikleri şeyin ne olduğu veya olmadığı konusunda bir ayrım yapmalıdırlar.

Erotizm ya da cinselliğin amacı soyun devamıdır. Ancak tabular ve diğer güncel yasaklamalarla insanlar bu konuyu da bilmemektedirler. Bu konularda toplum gençlere bir eğitim vermekten kaçınmaktadır. Gençlerin yarım yamalak bildikleri yarım ağız anlatılan ve yarım kulak dinlenmiş olanlardan ibarettir. Özellikle erkeklerin pornografi meraklarının bu bilgi eksikliklerini giderebilmek ve bak ben bu konularda ne kadar çok şey biliyorum diyebilmek içindir. Erotizm soyun devamı kadar toplumda sosyal bir konum, statü elde edebilmenin de bir yoludur.

Shakespeare’ nin dediği gibi asıl mesele nedir?

İnsanların önlerine konan ama ne olduğunu bilmedikleri sapık, çarpık erotizm pastasını, tabağını yalayana kadar yiyip bitirmek mi, istediği kişiye istediğini yaptırmak mı?
Yoksa karşı tarafla birlikte karşılıklı ve erotik duygularla örülü güzel bir eser yaratabilmek mi?

Dekolte sözcüğünden başlayarak buralara kadar geldik. Dilimizde konuya ilişkin olarak kullanmakta olduğumuz kavram ve terimlerin, sözcüklerin anlam ve kökenlerini bildiğimiz ve yerinde kullandığımızda yaşamın daha iyi, daha güzel bir anlam kazanacağını düşünüyorum:

Saygılarımla…
Ali Can Polat
21.06.2022

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.