MİLKA

M İ L K A

Milka herkesin severek yediği, yerken mutluluk duyduğu bir çikolata markası. Acaba bu adın kökeni nedir?

İsterseniz gelin buyurun, bunu anlatmadan önce sizinle önce kısa bir turistik gezinti yapalım.

Cennet mi dediniz?

Bize cenneti masallarda, efsanelerde, göz kamaştıran bir güzellikte ama ulaşılmaz, erişilmez, elle tutulmaz, gözle görülmez ve ancak hayallerimizi süsleyen, dertten tasadan uzakta, ağzımızın suyunu akıtan bir yer olarak tarif ettiler. Hiç de öyle değilmiş, cennet meğer Hırvatistan’daymış. Dünyada kuşkusuz böyle sayısız güzellikte yerler var. İşte, Plitviçe de onlardan bir tanesi…

İrili ufaklı 16 göl, bunları birbirine bağlayan şelâleler ve sonra bunların pek çok dereye, çaya bölünmesi ile ortaya çıkan muhteşem görüntüler.

Bunlar Hırvatistan’ın başkenti Zagreb ile kıyıdaki Zadar kenti arasında, dağlık Lika bölgesinde bulunuyor. Göllerin her mevsimde ve günün her saatinde değişen renklerde güzelliğine doyum olmuyor. Bu güzellikleri aralarına döşenen ahşap yürüme yollarında ağır aksak adımlarla gezinerek seyredebiliyorsunuz.

Burası 1979 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınmış. Gölleri çevreleyen bu milli park alanında 120 çeşit kuş, geyikler, kurtlar ve ayılar varmış… Bitki örtüsü de çok farklı ağaçlardan oluşuyor. Birkaç asırlık porsuk ağaçları mükemmel bir görüntü veriyor.

Yürüyüşünüzde size eşlik eden kuşlar ve onların insanı baştan çıkartan sesleri… İşte cennet bu, burası cennet dedirtiyor.

Zagreb’ li yerel rehberimiz genç Andrea önde biz arkada bu güzelliklerle gönlümüze bir ziyafet çekerken bir köşede bir büst görüyorum. Hemen Andrea’ ya sordum. Bu kimin büstü diye. Büstün önünde bir demet kesme çiçek duruyordu.

Andrea birden heyecanlandı. Bu dedi, bu bizim Milka Trnina’mız.

Aşağıda size anlatmaya çalışacağım bilgilerin bir kısmını ondan bir kısmını da gezi dönüşü yaptığım araştırmalardan öğrendim.

Katarina Milka Trnina 1863 yılında Hırvatistan’da Moslavina adlı küçük bir kasabada doğmuş. Aldığı eğitimler sonrasında 1882’de Zagreb Operasında solist olarak rol almış. Guiseppe Verdi’nin eserlerindeki vokal başarısı ile üstün yeteneğini o zamanın otoritelerine kolayca kabul ettiren Milka Trnina giderek Avrupa ve Amerika’nın birçok operasında aranan bir yıldız olmuş. Puccini’nin ünlü Tosca’sı ile en iyi divalar arasına girmiş. Ondan müzik dünyası Diva Hrvatska olarak söz etmeye başlamış. Uzun yıllar sonra Leyla Gencer’in Opera dünyasının en önemli merkezlerinden birisi olan La Scala Operasında elde ettiği başarıları sonrasında, onun da Diva Turca diye adlandırılışını anımsadım. Daha da heyecanlandım.

Çar III. Aleksander Aleksandroviç Romanov’un taç giyme töreninde yine sahnede Milka Trnina.

Avrupa’da çikolatacılığın ilklerinden İsviçreli çikolata üreticisi Alman asıllı Philipp Suchard’ın (l797-1884) ölümünden sonra firmayı kızı Eugenie ile birlikte damadı Carl Russ-Suchard devralırlar. Her ikisi birlikte bu işte deyim yerindeyse bir devrim gerçekleştirirler.1901 yılı içinde aile yeni bir denemeye girer. Kakao ile sütü buluşturmayı planlamışlardır. O güne kadar kimsenin düşünmediği, alışılmadık mor bir ambalaj üstünde, süt kullanımını simgeleyen bir inek figürü yerleştirdiler. Bu onlara düşündüklerinden daha büyük bir başarı sağladı.
Yaklaşık bir yüzyıl sonra, 1990’larda yapılan bir ankette, Alman anaokullarındaki çocukların yarısından çoğu ineklerin mor renkte olduğunu söylemişler.

Carl Russ-Suchard gittiği bir operada sahnede Milka’yı görür ve ona hayran olur. Ondan büyük Alman opera bestecisi Richard Vagner’in bir eserini seslendirmesini ister. Milka isteği yerine getirir, Milka, artık kariyerinin zirvesinde başarıdan başarıya koşmaktadır.

Suchard’ların, çikolata severlerin beğenisine sunacağı yeni ürüne bir ad koymak gerekmektedir. İşte o ad sevgili Milka Trnina’nın ön adı Milka olmuştur. Başka bir anlatımla bu gün milka olarak bildiğimiz çikolatanın isim annesi büyük Hırvat opera sanatçısı Milka Trnina’dır.

Almanca sütün yani milk’in mil’ i ile kakaonun da ka’ sı birleşince yine milka olmaktadır ama bu bir rastlantıdır.

Gerçek ise anlatılan öyküde olduğu gibi Carl Russ-Suchard ile Milka Trnina arasındaki duygusal bağdır.

Milka Trnina ‘nın Albert Einstein ve Nikola Tesla ile yakın arkadaşlığı olmuş. Hırvatlar aslen Sırp olsa da Nikola Tesla’ ya aynı şekilde saygılarını sürdürmekteler. Zagreb’ de adına güzel bir anıt yapmışlar.

Milka bütün güzelliği ve heyecan uyandıran sesiyle yine sahnede. Bu kez seslendirdiği eserin adı Ave Maria…
Ve işte o uğursuz, o talihsiz an…
Milka sahnede tam da bu şarkıyı söylerken bir yüz felci geçirir ve eser yarım kalır.

Milka Trnina 1941 yılına kadar yaşar. Bu tarihe kadar yine öğrencilere teorik dersler verir. Hırvatistan onun anısını sıcak tutmaya, yaşatmaya kararlıdır. Adına bir enstitü ve vakıf kurmuşlar.

Milka’nın sağlığında en çok sevdiği yere, Plitviçe’ye bu gördüğümüz üstü dikilmiş.
Büstün önüne her gün bir demet çiçek bırakılıyor. Bir önceki günkü demet alınıyor.

Hırvatlar Plitviçe şelâlelerine Milka Trnina adını vermişler.

Bunu duyunca inanın bir sanatçıya, onun sanatına gösterilecek saygı ve vefa böyle olmalı dedim. Gözlerim doldu.
Kendi ülkemi düşündüm hüzünlendim. Yaşı 65 oldu diye sanatçısına sahne yasağı getiren anlayış. Ah…

Ali Can Polat
14.02.2022

 

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.