TACİZ, TECAVÜZ, İSTİSMAR TERİMLERİ HAKKINDA
İnsanla doğa ve insanla insan arasındaki ilişkiler geliştikçe kültür de zenginleşmektedir. İnsanlık tarihi boyunca gelişen bu ilişkiler yumağı içinde işbölümü ortaya çıkmış, bazı işler o işleri görece daha iyi yapanlar için bir meslek halini almıştır. Bu mesleğin daha da gelişmesi için eğitim ve öğretim kurumları oluşturulmuştur. Her mesleğin kendi ortak dilini yaratması kaçınılmaz hale gelmiştir. Sağlık, mühendislik ve daha birçok alanda olduğu gibi toplumsal ilişkiler konusunda da hukuk bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Hukuk insanlar arasında karşılıklı hakların dağıtılması ve bu hakların sınırlarının başladığı ve bittiği noktaların belirlenmesi, bu sınırların aşılması halinde toplumun desteği ile hangi yaptırımların nasıl uygulanacağına ilişkin kuralları ve yöntemleri belirler.
Hukuk dili diğer disiplinlerde olduğu gibi günlük konuşma dilinden ister istemez ayrılır. Şunu hemen söylemeliyiz ki; halkın günlük konuştuğu dille arasındaki farklar bir kusur değil işin doğasından gelen ve esasen başka meslek dallarında da bulunan bir zorunluluktan doğmaktadır. Ayrıca hukuk alanında kavramların tutucu olmak gibi bir özelliği daha vardır. Konuşma dili daha hızlı değişebildiği halde hukuk dili kolay kolay değişmez. Bu da yakındığımız farkları oluşturur.
Hukuk dilinin sadeleştirilmesi için köktenci önlemler, düzenlemeler gerekli olmaktadır. Eğer kendi halinde bırakılsaydı biz Anayasa yerine hala Teşkilatı Esasiye Kanunu veya Kanuni Esasiye kavramlarını kullanıyor olacaktık. Aynı şekilde cürüm demiyor suç diyoruz, Cürmü meşhut demiyor suçüstü diyoruz. Hukuk dilinde suç ile kabahat arasında çok büyük farklar vardır. Birinin yerine diğerini kullanamayız.
Bu kavramların değiştirilmesi ve kavramlarda bir birliğin sağlanması için TBMM tarafından düzenlemeler yapılmasına ve hukuk örgütümüzün hepsinde de duraksamasız bir uygulama birliğine gereksinim bulunmaktadır.
Hakların belirlenmesinde ve aykırılıklarının yargılanmasında bu kurallar yaşamsal önem taşırlar. Örneğin zaman aşımı ve hak düşürücü süre kavramları hukukçu olmayan bir kişi için bir olayın, bir hakkın veya haksızlığın üzerinden belli bir sürenin geçmesini ifade ettiği halde bir hukukçu için daha farklı sonuçlar doğuran kavramlardır. Bu bakımdan hukuksal bir konu anlatılırken bu kavramlara karşı çok duyarlı olmak gerekmektedir.
Halkın konuşma dili ile yasa dili arasında fark olmaması istenen bir şeydir. Ancak ortaya çıkan farklılıkların giderilmesi için bir zamanlar TDK’ nin yaptığı gibi ek sözlükler (Yasa Dili Sözlüğü 1966 TDK yayınları) çıkarılması yararlı olacaktır. Özellikle konusu hukuk olan haberlerin yapılması ve yayınlanması ile ödevli elemanların bu konularda daha çok bilgi sahibi olmasında yarar vardır. Küçük bir yanlışlık bile birçok zaman suçu işleyen veya suçtan zarar gören kişi veya kuruluşlar için yanlış bir algı oluşmasına neden olabilir. Yalnızca ceza davaları değil hukuk davaları için de durum aynıdır.
Toplumda en çok can sıkan konulardan birisi taciz ve tecavüz kavramlarıdır. Bu kavramlar kimi zaman ya bilinmediği için veya bilindiği halde suçluyu veya suçtan zarar göreni korumak amacıyla kullanılmaktadır. Bu kavramların sıklıkla kullanılmasının toplumun genel ahlakına aykırı düşeceği gibi bir düşünceden hareket ediliyorsa bu daha da yanlıştır. Öncelikle toplumun ahlakı değil bireylerin ahlakı olur. İkinci olarak eğer korunması gereken bir ahlak varsa bunun için gizlemek değil ahlâkı bozan olayın üzerine gitmekle koruma mümkün olabilir.
Taciz sözcüğünün kökeni Arapça acz sözcüğüdür. Taciz de aciz bırakma, acze düşürme, zor durumda bırakmadır.
Tecavüz de yine Arapça komşu bir kökenden gelme bir sözcük olup sınırı aşma, öte yana geçme anlamlarını taşımaktadır. Cevaz +verme de geçme veya geçmesini onaylama gibi bir anlama gelmektedir. Ama bu son anlam bizim konumuzun dışında kalmaktadır. TDK 1966 Türkçe Sözlüğü sarkıntılık etmeyi ve el uzatmayı da bu kavram içine sokmaktadır. Ancak bunu doğru kabul etmek doğru değildir. Aynı sözlük taciz sözcüğünü tedirgin etme olarak tanımlamaktadır. Günümüzde bu tanımlamanın da artık bir anlamı kalmamıştır. Ali Püsküllüoğlu da taciz için canını sıkma, rahatsız etme, tedirginlik verme, tecavüz için de ötesine geçme, sınırı aşma, ırza geçme gibi tanımlar vermektedir.
İstismar sözcüğü de Arapça semere yani yarar, fayda sözcüğünden türemiş ve dilimize girmiştir. Yararlanma, sömürme anlamlarını taşımaktadır.
Irza tasaddi yani insanın cinsel dokunulmazlığına karşı bir eyleme kalkışma, yeltenme sarkıntılık etme de yanaşma daha hafif tarzda cinsel dokunulmazlığa karşı eylemlerde bulunmak anlamlarına gelmektedir Bu iki kavram yeni yasamızda bulunmuyor olsa da anlamları maddelerin metinleri içinde yer almıştır.
Sözlüklerimizde bu konuda gerekli bir netlik, açıklık bulunmamaktadır. Komşu tarlanın sınırını tecavüz etmek ile başkalarının cinsel hakkının sınırını geçmek arasındaki farkın daha açık bir dille oraya konması beklenir.
Sözlüklerdeki tanımları burada bırakalım, asıl yasalarımızda bu kavramlarla ilgili olarak ne deniyor ona bakalım.
Yasalarımızda yer alan taciz, tecavüz ve istismar terimleri korunacak olan o hakkın zarar görmesi halinde ceza kurallarının uygulanmasını gerektirir.
Bu suçların sistematiğine girmeden önce eski 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı YTCK arasındaki en belirgin farka dikkat etmek gerekmektedir. Eski yasamızda (416-424. maddeleri) “Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler” başlığını taşırken, şimdi yeni yasamız bu hükümleri kişilere karşı işlenen suçlar arasına almış ve (102-105. maddeler) “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlemiştir. Bu devrim niteliğinde bir değişikliktir. Eskiden toplum ve aile düzeninin korunması amaçlanırken şimdi kişinin, bireyin hak alanının, cinsel dokunulmazlıklarının ve özgürlüklerinin korunması amaçlanmaktadır.
Kanımca bu değişiklik toplumun büyük bir bölümü için hala anlaşılmamış ve içselleştirilerek kabul edilmemiştir. İnsanlarımızın önemli bir bölümü bu yasa ile kendilerine sağlanmış olan haklarının bilincinde olmadığı gibi çok önemli görevlerde bulunan yetki sahipleri ve politikacılar bile bu kavramı göz önünde tutmadan konuşmalar yapmakta ve hatta cezalar vermektedirler.
YTCK Cinsel Dokunulmazlığa karşı Suçlar başlığı altında, 102. maddede CİNSEL SALDIRI’ yı düzenlemektedir. Cinsel saldırı da basit cinsel saldırı ve nitelikli cinsel saldırı suçu olarak ayrılmaktadır. Bu hükümler eski yasada 414, 415, 416, 417, 418 ve 421. Maddelerinde yer alıyordu)
BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇU:
Suçun maddi unsuru (a) gerçek bir kişinin bedeni üzerinde gerçekleştirilen (b) cinsel arzuları tatmin amacına yarayan ve fakat (c) cinsel ilişkiye varmayan davranışlardır.
Bu suçun manevi unsuru kasten işlenmesidir.
Bu temel niteliklerine göre soruşturma ve kovuşturma suçtan zarar görenin şikâyetine bağlıdır.
Suçun cezası 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıdır. Davanın görüleceği yer asliye ceza mahkemeleridir.
Bu suçun işlenmesi için suçtan zarar görenin aynı veya karşı cinsten bir kişi olmasının önemi bulunmamaktadır.
Bu suçun oluşmasında başkasının vücut dokunulmazlığını bozacak şekilde dokunulması gerekmektedir. Elbette dokunulan bölgenin de suçu belirlemede önemi vardır. Dokunulan kişi veya bölgenin çıplak veya giyinik olmasının önemi yoktur. Buna karşın cinsel hayranlık taşıyan bir bakış bu suçun oluştuğunu göstermez.
NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI SUÇU:
Bu suçun oluşması için cinsel tatmin amacıyla olsun olmasın (kin ve nefret ile de mümkündür) gerçek bir kişinin vücuduna bir organ veya başka bir cismin vajinal, anal veya oral yoldan sokulması gerekmektedir.
Bu suç için de kasıt unsuru aranmaktadır.
Bu suçun işlenmesi yine aynı veya ayrı cinsten olmasının ya da tarafların birbirleriyle karı koca olmalarının da önemi yoktur. Evlilik birliği taraflara sadakat yükümlülüğü yanında eşlerin karşılıklı olarak cinsel isteklerine saygı duyulmasını da gerektirmektedir.
Bu suç için yasada öngörülen ceza 7 yıldan 12 yıla kadar hapistir. Bu haliyle davanın görüleceği yer ağır ceza mahkemeleridir.
Suçun eşe karşı işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma suçtan zarar gören eşin şikâyetine bağlıdır. Diğer durumlarda suçtan zarar görenin şikâyet edip etmemesinin önemi yoktur. Savcılık resen harekete geçer.
102. Maddenin 3. Fıkrasında suçun
a) Ruh ve beden sağlığı bakımından kendisini savunamayacak olan bir kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı üstünlüğün kötüye kullanılması,
c) Üçüncü dereceye kadar kan ve akrabalık ilişkisi bulunan bir kişiye karşı,
d) Silahla veya birden çok kişiyle işlenmesi durumunda verilecek cezaların yarı yarıya artırılacağı öngörülmüştür.
4. Fıkrada suçtan zarar görenin direncini kıracak ölçüde şiddet kullanılması durumunda ayrıca kasten yaralama suçundan da ceza verilmesi hükme bağlanmıştır.
5. Fıkrada suçtan zarar görenin beden ve ruh sağlığının bozulması durumunda 10 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası öngörülmüştür.
6. Fıkrada ise suçtan zarar görenin ölmesi veya bitkisel hayata girmesi halinde sanık müebbet ağır hapis cezasına çarptırılacaktır.
Suçtan zarar görenin kadın veya erkek olmasının bir ayrımı yoktur.
Bu suçların sanığın kusurlu eylemiyle işlenebilmesi mümkün değildir, kastın varlığı gerekmektedir. Kasıt da güdü ve amaçları ile birlikte incelemelidir.
Suçtan zarar görmüş olan kişinin rızasının olması kuşkusuz eylemin suç olma niceliğini ortadan kaldırır.
Maddede rıza sözcüğü geçmemiş olsa bile suçtan zarar görenin özgür iradesinin olup olmadığı mutlaka araştırılacaktır.
Kendisi veya yakınlarına yönelik bir tehdit ve korku ile sağlanan rızanın da suçu ortadan kaldırmayacağı açıktır. Aynı şekilde suçtan zarar görenle evlenme vadi, borcunun ödeneceğinin söylenmesi, cinsel ilişki yolu ile cinlerden arındırılacağının anlatılması veya şantaj yolu ile kendisine veya yakınlarının başına daha kötü şeyler geleceği şeklindeki söz ve davranışlar da aynı nitelikte olup bunlar iradeyi sakatlayan manevi cebir ve şiddet araçları olarak kabul edilmelidir. –
YTCK’ nin 103. maddesinde Çocukların Cinsel İstismarı hükme bağlanmıştır. Erişkin kişiler için cinsel saldırı kavramını kullanan yasa koyucu çocuklara karşı işlenen bu suçlar için istismar kavramını uygun bulmuştur.
Yine bu suçu da pratik olması açısından basit ve nitelikli diye ayırarak incelemekte yarar var.
BASİT CİNSEL İSTİSMAR
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olsa bile kendisine yapılan eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını anlama, algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara, b) diğer çocuklara da cebir, tehdit, hile ve iradeyi etkileyen başka bir nedenle yapılan cinsel davranışlar istismar suçunun konusu olarak kabul edilmiştir. Bu eylemlerin üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları öngörülmüştür.
NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMAR
Cinsel istismarın vücuda organ ve başkaca bir cisim sokulmasıyla yapılmış olması durumunda sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası düzenlemiştir.
Cinsel saldırı suçunun oluş şekli sonuçları ve verilecek cezaları artıran özellikleri istismar suçu için de aşağı yukarı benzer niteliktedir.
REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ
Yeni Ceza Kanunumuzda, 104. maddede reşit olmayanlarla cebir, şiddet ve hile olmaksızın, 15 yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunma hali de hükme bağlanmış ve bu eylemde bulunan kişi şikâyet üzerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür. Eylemin niteliği ve verilecek ceza miktarına göre görevli mahkeme sulh ceza mahkemesidir.
Sanığın suçtan zarar görene göre 5 yaş daha büyük olması halinde şikâyet koşuluna bakılmaksızın verilecek ceza iki kat artırılmış olmaktadır.
CİNSEL TACİZ
YTCK’ nun 105. Maddesinde cinsel taciz suçuna ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden hakkında suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine 3 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası veya idari para cezası uygulanması öngörülmüştür.
Bu eylemler suçtan zarar gören ile sanık arasında bir hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinin olması veya aile içi nüfuzun kötüye kullanılmasıyla ya da işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıklardan yararlanılarak işlenmesi halinde verilecek ceza yarı yarıya artırılmaktadır. Konusu suç olan bu eylem sonunda suçtan zarar gören işinden, okulundan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalırsa cezanın tutarı 1 yıldan aşağı olamaz.
Konumuz kavramlar ve kavramların anlamları olması nedeniyle daha fazla hukuksal ayrıntılara girmek istemiyorum. Bu kavramların anlamlarını doğru anlayarak yerinde kullanmak olayları doğru anlayıp değerlendirmek için gerekli ve zorunludur. Bu değerlendirme suç, suçtan zarar gören ve sanığın hak ve sorumluluk alan ve kapsamlarının belirlenmesi için önemlidir.
Uygulamada ve iletişimde anlaşılabilir oluş kadar birliğin sağlanması da önemlidir. Şu anda yürürlükte olan ve ülkemiz sınırları içinde herkesi bağlayıcı olan 5237 sayılı yasadaki kavramları, yasada belirlenen anlamları ile birlikte kullanmamız ile daha sağlıklı sonuçlara ulaşılacaktır. Bu kavramların, terimlerin yetersizliği, yanlışlığı düşünülüyorsa bunun doğru ortamlarda doğru yöntemlerle tartışılması gerekir. Kavramlar yetkili organlarca değiştirilene kadar aynı şekilde uygulanmalı, kullanılmalıdır. Tecavüz yani yasa dili ile cinsel saldırı yerine taciz kavramının kullanılması tehlikelidir. Toplumda düzeni sağlayan hukuk, hukuku tanımlayan kavramlardır. Kavramların oluşturduğu ise yasalardır. Yasaları doğru anlamak ve doğru uygulamakla toplumda istenen düzen sağlanır.
Ali Can Polat
10.02.2022