UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
Mitoloji sessiz, ıssız, çok güzel ama gizemli, gizemli olduğu kadar da sizi heyecanlandıran ve meraklandıran bir bahçede bir başınıza yaptığınız bir gezinti gibidir. Ummadığınız bir anda karşınıza tanrılar, tanrıçalar çıkıverir. Onların sınırsız kudretleri karşısında önce ürker, korkarsınız ama aşklarını, sevgilerini, ihanetlerini, intikamlarını öğrendikçe kendinizden bir şeyler bulur, hayır öyle değil böyle olsun demeye başlarsınız. Bir köşede Apollon, yüzünde dingin bir ifadeyle size bir şeyler anlatmak ister gibidir. Öbür köşede Dionysos’u elinde kupa arkadaşlarıyla gülüp oynarken, şarkılar söyler, kendilerinden geçerken bulursunuz. Apollon ya da Dionysos ikilemi içinde bir an duraksarsınız. Durmanın, beklemenin bir kayıp olduğunu kısa sürede anlar kendinizi tragedyalardan birinin içinde bir kahraman olarak buluverirsiniz.
İnsanlar sanki çevrelerinde olup bitenleri öğrenmek için kurgulanmış gibidir. Geçmişte olup bitenlere baktığımızda insanların ne akıl almaz işler yaptığını görürüz. İnsanlar çoğu kez duyu organlarını kullanarak, bazen uykularında gördüklerini yorumlayarak birçok çıkarımlar yapmış ve dünyayı öylece kavramaya çalışmışlardır. Sabah güneş doğdu, akşam battı. Niye doğdu, niye battı, kim doğurdu, kim batırdı. Ölüm nedir? Öldükten sonrası nasıl bir şeydir? Hiç kuşkusuz gökteki yıldızların sayısı kadar sorular akıllarından gelip geçmiştir. Tarihin bir yerinde, dünü, bu günü ve yarını bize yorumlayan biliciler türemiştir. Acı, tatlı veya ekşi bir yaşantı böylece sürüp giderken Ephesos’da Thales diye biri çıkar bu rüyayı bozar. Didyma’da, Delphi’de kör kâhin Kirke’nin yarım ağız söylediğinden çok farklı şeyleri cetvel kalem söylemekte, söylediğini de bir bir kanıtlamaktadır. Adam (Thales) doğru söylüyor diye düşünür ama bir yandan da bu heyecanlı gezintinin sona ermesine üzülürsünüz!
Biliciler gittiler. Onlardan geriye kalan yıkılmış tapınaklar, üç beş parça mermer, mermerin üzerinde gezinen, halinden memnun küçük bir kertenkele, çevirip de yüzünü bize bakmıyor bile.
Ama uykular, uykularımız her zaman bizimle. Şimdi bahçemizin o (uyku) köşesindeyiz. Gezimizi sürdürüyoruz. Bizi ilk karşılayan Hypnos tanrı.
HYPNOS TANRI
Hesiodos’un ünlü Thegonia’sında (758 vd) anlattığına göre Nyks (Gece) kendi başına Hypnos (Uyku) ve Thanatos (Ölüm) tanrılarını yarattı. Bunlarla birlikte o kadar da çok tanrı, tanrıça yaratmış ki, sayısını bilen yok.
Bir de karanlıkların tanrısı Erebos var. Nyks yeryüzüne karanlık saçan bir tanrı iken Erebos yeraltının karanlığıdır. Kaostan doğan Nkys ve Erebos birleşerek Aither’i (Esîr= Maddenin duyularla algılanamayan 4. hali) ve Hemera (Gün, Gündüz) ü meydana getirirler.
Tanrılar tanrısı, yüce Zeus, Hypnos ve Tanatos’a Tartaros’da (Yer altı tanrılarının bulunduğu yerler) iki saray yaptı, onlar hâlâ orada oturuyorlar.
Hypnos günlerden bir gün şimdiki bizim Bafa gölünün yamaçlarında dolaşırken Latmos dağlarının çobanı Endymion’a kafayı takar. Sonra ona iyilik mi yoksa kötülük mü, bilemem ama bir şey yapar. Onun gözleri yarı açık iken uyumasını sağlar. İşte bu yüzden Endymion sevgilisi Selene’yi gece de doya doya görebilmiş.
Hypnos eşi Pasiphtea ile birlikte yememiş içmemişler, durmadan çocuk yapmışlar. Söylemesi kolay 3000 çocuk. Her birine de ayrı bir görev vermişler.
Az sonra anlatmaya çalışacağım Morpheus’un babası uyku tanrısı Hypnos’dur. Günümüzde hipnoz bilindiği gibi kısaca; değişik teknikler kullanılarak insanın uyutulması (hipnotize edilmesi) ve sonra da ayıltılmasıdır.
TANRI MORPHEUS
Uyku tanrısı Hypnos’un üç bin çocuğundan biri de Morpheus’tur.
Adı biçim anlamına gelen “morphe” (Latince forma) dan türemiştir. Morpheus insanlara uykuda çeşitli biçimlerde görünen düşleri simgeler. Uykularımızın, düşlerimizin tüm tanrı ve tanrıçaları gibi Morpheus’un da kanatları vardır. Kocaman, kanatlarıyla dünyamızın bir ucundan kalkar sonra göz açıp kapayana kadar öbür ucuna ulaşıverir.
Morpheus’un insanların rüyalarına girip onlara görünme özelliği bulunduğu gibi aynı zamanda insan şeklini alıp hayallere de girebilme yeteneği bulunmaktadır. Yani bu Morpheus gece düşlerimizde gündüz hayallerimizde bize eşlik etmektedir.
Morpheus, krallara tanrılardan duyurular ulaştıran kozmik bir haberci olup hükümdar ve kralların rüyalarından da sorumludur.
Morpheus’un değişik şekillere bürünebilme yeteneği biçimbilim’e veya değişimbilim’e yani Morfoloji’ ye esin kaynağı olmuştur.
Metamorphosis der demez aklımıza önce Franz Kafka daha sonra da diğerleri gelir. İşte Kafka’ya bu eseri yazdırırken yardımcı olan da yine tanrımız Morpheus’tur. Publius Ovidius Naso’nun Metamorphoses’i de masanın üzerinde bize göz kırpıyor.
Morpheus ailesi çok kalabalıktır. Bugün yaşantımızı anlamlandıran ve sürekli kullandığımız birçok terim onun aile bireylerinin adlarıdır.
Morpheus’un annesi, dinlenme ve hareketsizlik tanrıçası Pasithea’dır. Bu kavram günlük kullanımlarda olaylar karşısında eylemsizliği, pasif kalmak, pasifize olmak gibi bir anlam ifade etmektedir. Güzel kokulu, insanı rahatlatıcı, narin Pasiflora bitkisini ve onun mis kokulu çiçeğini anımsadınız. Onun özütünden elde edilen şurubu da düşünün. Bunların hepsi sevgili tanrıçamız Pasithea sayesindedir. O olmasaydı ne yapardık? Acılı, üzüntülü günlerimizde ne çok yardım eder bizlere.
Morpheus’un amcası, ölüm tanrısı, sevimsiz Tanatos’dur. Biliyoruz bir gün hepimiz ile tek tek tanışacak ama dileğimiz bu tanışma olabildiğince geç olsun. Tanatos, Zeus’un kedisine ayırdığı yerde dursun, öylece…
Morpheus’un kardeşlerinden Phobetor/ İkelos hayvanlarla insanlara kâbuslar yaşatan, kötü rüya tanrısıdır. Karşımıza çoğu zaman korkunç hayvanlar olarak çıkar. Fobi günlük yaşantılarımızda korkularımızı ifade etmek için kullandığımız bir kavramdır. Geçenlerde araştırdım, meğer ne çok fobilerimiz varmış. Bir sitede A ile başlayan fobilerimizi saydım… A listesinde 27 tane fobi var. Açık alan korkusu, karanlık korkusu, uçuş korkusu, şimşek, gök gürültüsü korkusu ve daha niceleri…
Morpheus’un bir diğer kardeşi de Phantasus yani bir şekli, biçimi olmayan, bir görünüp bir kaybolan, arzularımızın, hayallerimizin sevimli tanrısı. Biz onlara fantezi diyoruz. Bazen bize doyumsuz bir haz verirler ama ölçü kaçınca bu kez acı ve düş kırıklığını bırakıverirler kucağımıza.
Hypnos eşi Pasithea ile birlikte karanlık bir mağara sarayda yaşarmış. Tanrıça Pasithea’nın kendine ait karanlık, sessiz, sakin ve her tarafı haşhaş tohumları ile dolu odaları varmış. Afyon tohumları ve sakinleştirici bitkilerin etrafı sardığı mağarada Hypnos uyanmasın diye sessizlik korunurmuş…
Sarayın içinden “Af ve Unutma Nehri” Lethe akarmış. Lethe içinden geçen ruhların ölüler diyarına gitmesine yardımcı olur, sadece suyundan içenlerin her şeyi unutmasını, kötülükleri affetmesini, her şeye yeniden başlamasını sağlarmış…
Morpheus’un insanların gördükleri rüyalarla başını kaşıyacak zamanı olmazmış. Gökkuşağı Tanrıçası İris ortalıkta görününce ikisi birbirini uyandırır, rüyadan gerçeğe, İris’in renkleriyle geçilirmiş. Bu yüzden Morpheus’un adı geçtiğinde İris adı da anılırmış.
Sözünü ettiğimiz Lethe nehirinden bir tek Olimpos’un Tanrıları etkilenmezlermiş…
Bir de Morheus’un amcası tanrı Moros var. Moros, ölümlüleri ölümcül sonlarına taşıyan, kıyametin kişileştirilmiş halidir. Moros’un insanlara ölümlerini önceden görme yeteneği verdiği de söyleniyor.
Mitoloji bahçesi göz alabildiğine geniş hatta o kadar geniş ki Helios’un hızıyla hareket etseniz ufuklarında güneşin batışını görmek olası değil! Dolayısıyla biz bu günkü gezimize ilerde kaldığımız yerden devam etmek üzere burada ara verelim. Ancak sevgili Morpheus tanrımızı tanrıçamız İris ili birlikte çizen Fransız ressam Pierre-Narcisse Guerin’in1811 yılında tamamladığı tablosunu seyredelim. Yapıtın özgün olanı Saint Petersburg Hermitage Müzesi’nde’ sergilenmektedir.
Ali Can Polat
05.03.2022