AYLAK ADAMIN TUHAF YIL DÖNÜMÜ SANCISI

AYLAK ADAMIN TUHAF YIL DÖNÜMÜ SANCISI
Bir günün, bir haftanın, bir ayın ve bir yılın daha sonuna yaklaştık. Herkes kıpır kıpır, eskisinden kurtulacaklarından mı yoksa yenisine kavuşacaklarından mı bilemiyorum ama herkeste bir telaş, bir heyecan var. Oysa geçen her anımız bir başka yaşanmışlıkla dolu. Sanki onlar bize saat olarak 24, hafta olarak 7 ve ay olarak da 12’ lik demetler şeklinde ve taksitler halinde verilmiş kutular gibi. Sanki bizden bu kutuları doldurmamız istenmiş gibi.
Bu kutular önümüzde bir tezgâhta hareket ediyor ve hep bir yöne, ileriye doğru akıp gidiyorlar. Tezgâhın bağlı olduğu çarkın geriye dönmesi hiç söz konusu değil. Bizler tezgâhın başında o kutulara hep bir şeyler doldurmakla ödevli işçiler gibiyiz. Oyalanmak, duraksamak da yok. Elini çabuk tutmazsak bir daha o kutuya bir şey koyma olanağımız yok. Bir yanda akrep öte yanda yelkovan eli kırbaçlı, gözü kara patronlar gibiler, gözlerinden hiçbir şey kaçmıyor. Ona karşın bizler kaşla göz arasında kutulara çok güzel şeyler de sıkıştırmıyor değiliz, oyun gibi, oyuncak gibi, resim gibi, müzik gibi şeyleri alelacele kutulara sokuşturuyoruz. Onları yasak elma gibi çok seviyoruz. Komşu bahçeden mahallenin kafadar oğlanları bir olup komşunun bahçesinden çaldığımız kirazlar gibi seviyoruz. Bunlara biz çeşitli adlar veriyoruz, hepsine toptan yaratıcılık ya da sanat diyoruz. Çarkın bu akıl almaz tekdüzeliğine isyanımızı böyle kusuyoruz. Bilim de var ama onu bir şekle soktuğumuz anda patron elimizden kapıp kaçıyor, bilim için sevinçlerimiz kursağımızda kalıyor. Sonra mizah deyip patronumuz akrep ile yelkovanı yaşadığına bin pişman ediyoruz. Bizler tek tek veya topluca yaşamaktan haz alıyoruz.
Akrep ve yelkovanın beni sıkıştırmasına karşın çok istediğim o yasak şeyleri kutulara yeterince dolduramamış olmaktan çok büyük bir üzüntü duyuyorum. Kendimi bütünlemeye kalmış öğrencilere benzetiyorum. Bu yüzden onlardan, anılarımdan kurtulmak değil bütünlemeye kaldığım derslerimi hazırlayabilmek için futbol maçlarında olduğu gibi 90+1’lik bir uzatma, ek süre istiyorum.
Kutunun içinde patrona çalıştığımız anları değil kendimize ayırdığımız şeyleri anımsıyorum ve onlardan kopmayı, koparılmayı asla istemiyorum. Onlardan ayrılmak bana bir sevgiliden ayrılmak gibi çok, çok ağır geliyor. Bu yüzden günler, haftalar, aylar ve yıllar hiç bitmesin istiyorum. Kanamadığım doyamadığım şarabın kadehini yere koymak istemiyorum. Dibinde kalan son damlada gözüm.
Gelecek olan yıla gelince; ortak patronumuz olan akreple yelkovanın dediğim dedik, çaldığım düdük zorbalığı değişmediği sürece yıl yenilense ne olur, yenilenmese ne olur? Dolayısı ile ben gelecek yeni bir yılın tazeliğini, güzelliğini göremiyorum, düşünemiyorum. Ama yine de Sisyphos gibi içimde bir umut filizleniyor. Umudu ben çok seviyorum, onu içimde piç bir oğlan gibi de olsa yeşertmek, büyütmek istiyorum. O her şeye inat büyüyecek, bahar gelecek önce tomurcuk sonra çiçek açacak.
Bakarsın patronun gözünden kaçar ve bizim umut çiçeklerimiz meyveye döner.
25 Aralık 2022
aCp
Beğen

 

Yorum Yap
Paylaş

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.