Y A Ğ M U R D U A S I
Elimde Pertev Naili Boratav’ın Türk Mitolojisi adlı eseri var. Onu okurken birden aklıma geldi. Çocuk yaşta yağmur duasına çıkardık. Maniler söylerdik. Kapı kapı dolaşıp bulgur, yağ, salça gibi şeyler toplardık. Sonra onları bir güzel pişirirdik veya bir evden bir teyzeye pişirttirirdik. Ne tatlı olurdu…
Geçmiş zaman hayali cihan değiyor.
Eski adetler, unutulup gidiyor. Maniler de gidiyor. En çok da çocuk yaşta kurulan arkadaşlıklar, dayanışma, paylaşma kültürü gidiyor. Yerine vahşi kapitalizmin azgın yasaları geliyor.
Neyse lafı uzatmadan eğer ilginizi çekerse internetten alıntıladığım bu eskimiş güzelliklerle baş başa bırakayım.
Gündemin sıkıcı, bunaltıcı havası arasında iyi gelir diye düşündüm.
aCp
“Gode gode göndere, gökten yağmur indire”
Sicim gibi derdik bahar yağmuruna. İncecikten ve aralıksız yağardı. Toprağın derinliklerine iner, ekinlere bayram ettirir, kokusunu değiştirirdi toprağın. Bazen de haftalar geçer yağmazdı yağmur. Nisan geçer, Mayıs hatta Haziran gelir ama yine yağmazdı. Köylüler sürekli göğe bakarlar, bağı, bahçeyi, kırı gezerler; kuruyan toprağı elleriyle yoklarlardı.O günlerde her sohbetin konusu yağmur olurdu. Her defasında “ah bir yağsa” diye başlayan cümleler kurulurdu. Türbelerde veya köy odalarında yağmur duaları yapılır, keşkekler yenir, pilavlar kaşıklanır, şerbetler ve ayranlar içilir; sonra Allah a kalkardı eller. Bir damla yağmur düşsün diye. Bir damla… Çocukluğuma dair en güzel hatıralardan biri de “Gode”dir. Gode, çocukların manili, türkülü, oyunlu bir yağmur duasıdır. En son 1970 lerin ilk yarısında oynadığımızı hatırlıyorum Godeyi. Sonra unuttuk gittik. Köyde herkesi tedirginlik alınca, çocuklar olarak toplanırdık. Kızlı erkekli hiç değilse 20-30 kişi olurduk. Birimiz bir tepsi alırdı kafasına. Tepsinin içinde az çimen ve yeni çıkmış çiğdemler olurdu, biraz çamur, bir de kurbağa. Yorulunca bir başkası alırdı kafasına. Çimen, bitkileri ve ağaçları temsil ederdi; çamur, ekini, üretimi, bağı ve bahçeyi; kurbağa ise tüm hayvanları temsil ederdi, çocuklar da bütün insanları.Köyün bir tarafından başlardık dolaşmaya. Her evin avlusuna girer, kapıyı çalar, tekerlememizi söyleyerek selamlardık ev sakinlerini.
“Gode gode göndere
Gökten yağmur indire
Ekinler sulu sulu
Ambarlar dolu dolu
Acımızdan kırıldık
Bük dibine koyulduk
Allah bize yağmur”
Gode çocuklarına ikram başka olurdu. Evdeki herkes cumbaya çıkar, kuruluğa dizilir, pencerelerden hayranlıkla bakarlardı. İlgiyi görünce sesimiz daha gür çıkardı. Her evde bize bir şeyler hazırlanmış olurdu zaten. Bize ayrılanı alır, tekerleme ağzımızda avludan çıkardık. Otuz haneydi köyümüz. Bir saatten fazla sürerdi ziyaretimiz. Hiçbir kapıdan boş dönmezdik. Kimisi bulgur verirdi, kimisi keşkeklik, kimisi de başka şeyler. Her avludan çıkarken arkamızdan üzerimize doğru su boşaltılırdı. Yapılan her şeyin bir anlamı vardı. “İşte böyle yağmur yağsın” demekti bu. Birkaç saat sonra köyün bir yerinde toplanır, topladıklarımızı güzelce ayırır, yıkar ve pişirmeye hazır hale getirirdik. Köyün uslularından, eli yatkın bir kadından bunları pişirmesini rica ederdik. Kazan çatılır, evlerimizden getirdiğimiz odunlarla hemen yakılırdı ateş. Bir güzel pişirilirdi topladıklarımız. Herkesin kaşığı, tabağı yanında olurdu zaten. Afiyetle yerdik pişirilenleri. Herkesin emeği, her evin mahsulü ve her yüreğin duası olurdu tabağımızda. Yağmur, çoğu kere kaşıklar elimizde iken yakalardı bizi. Sevinirdik. O an duamızın kabul edildiğini, Allah ın bizi sevdiğini, bize acıdığını, ekinlerimize, toprağımıza acıdığını, köyümüze rahmetinin esirgemediğini hissederdik. Her birimizin gözleri gülerdi. Yüreğimiz kıpır kıpır ederdi. Allah ımızın en çok da biz çocukları sevdiğini, bizim duamızı kabul ettiğini hissederdik. “Gode gode göndere / Gökten yağmur indire
Kimi yörelerimizde çocuklar yaptıkları bezden bir bebekle köyde kapı kapı dolaşırlar, bir yandan manilerini söyler bir yandan da verilen ikramları alırlar. Bu arada evden çıkan bir hanım bebeğin başından aşağıya bir tas su döker
“Çolu çolu mengerek,
ekinciye sel gerek,
buralara yağmur gerek,
dolu dolu yağmur ver Allah,
gani gani rahmet ver Allah”