SAHİLDEYİM, YÜRÜYORUM…
Sahildeyim, yürüyorum ıslak kumların üzerinde, ağır aksak…
Ben bu güzel evi sahilde yürürken köpük köpük dalgaların bittiği bir yerde, boydan boya ütülenmiş kumların üzerinde gördüm de, gördüm de bir anda güzelliğine vuruldum, kaldım.
Saygı ile eğildim, sol el işaret parmağımı kıvırdım, tık tık … içeride kimse yok mu?
Hiç ses gelmedi, kimsecikler yoktu. Boynumu büktüm, dönecektim.
Son bir dokunuş…
Hiç hareket yok. Elime aldım. Gerçekten ev bomboştu. Antik bir kentte kapısı açık kalmış evler gibi..
Düşündüm, içinde yaşayan kimdi?
Kaç yıl yaşamıştı, gerçi çizgilerden bir şeyler söyleyebilirdim ama yine de merak ediyordum. Hanım mı, erkek miydi? Acaba ne aşklar yaşamışlar dı? Eminim bu güzel evde yaşayan kimse, o da ev kadar güzel bir ömür sürmüştür.
Gözümle okşarken içimde ölüme, yok oluşa karşı isyan ateşi harlandıkça harlanıyor.
Ateş biraz küllenmeye başlayınca bu kez içimi bir hüzün kaplıyor. Elllerim kalkmaz, ayaklarım yürümez oluyor.
Başımı göklerin mavisi ile denizlerin mavisinin birbirine karıştığı yere çeviriyorum.
Ağzımda ritmi, ahengi olmayan bir melodi.
Mırıldanıyorum, sahildeyim, yürüyorum ıslak kumların üzerinde, ağır aksak, ne kimse görüyor beni, ne kimse duyuyor. Yürüyorum…
aCp
24.07.2020