SABAH ÇALIŞMA ODAMDAN
Sabah çalışma odamda gözlerim bir elimdeki kitaba bir karşımda duran bu manzaraya kayıyor. İkisine de kıyamıyorum. İkisini birden aynı gözüme sokuşturamıyorum. Ya kitapta beni çeken heyecan ya da denizin üzerinde dans eden renkler.
Çoklu aşk bu olsa gerek. (multi amore)
Bir bebeğin mamasını yerken elindeki oyuncağını bırakamaması gibi bir şey bu. Oyuncağını elinden alsanız hemen başlar ağlamaya.
Bilmem, anlatabildim mi?
Ağlamak ile gülmek arasındaki ince çizgi de bu… Olayların ciddiyeti karşısında kaşlarım gerilirken işin komik yanı ağır basıp gülmek istemem de böyle bir şey.
Bakıyorum, bakıyorum bir anlam veremiyorum. Bizimle aynı ortamı paylaşan onca insan üç kuruşluk zevkleri için ne çok hatır gönül yıkıyorlar. Sonra bir zafer kazanmış komutan edasıyla etrafta dolaşıp duruyorlar. Bu da bana komik geliyor, gülmek istiyorum, gülemiyorum, gülersem böyle ciddi şeyler karşısında ayıplanırım diye korkuyorum. Ama çocuk yanım ağır basıyor. Bir yana çekiliyor, gözlerimi kapatıp kahkahayı basıyorum.
Belki birileri bu anlattıklarıma “delinin zoruna bak” der, kim bilir ?
Günaydın, cadılar-melekler günü diye cadılara falan kafanızı takmayın, pazar gününüz güzel olsun.
31.10.2021
aCp