EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU

DERİN BİR KRİZE DOĞRU ADIM ADIM YAKLAŞMAKTA İKEN YAPILMASI GEREKEN GÜÇLERİN EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMUNDA BİRLEŞTİRİLMESİDİR.

Baştan sona yanlış ve irrasyonel, akla ve bilime aykırı politikalar sonucu ekonomi, bürokrasi, hukuk, eğitim, sağlık ve yaşamın diğer tüm alanlarında derin ve dönüşsüz bir krizin içine doğru her gün bir adım daha yaklaşıyoruz.

Yapılan özelleştirmeler ve varlık satışları kamu hazinesini doldurmamış, gelen paralar yatırım yerine cari giderlere ayrılmış, çarçur edilmiş, gelir getiren, istihdam sağlayan alanlar elden çıkartılmış, işsizlikteki artış, umutsuzluk boyutlarına varmıştır.
Merkez Bankası rezervleri erimiş, eksiye düşmüştür. Artan giderler ve israf bütçe açıklarını rekor düzeylere çıkartmıştır. Dışarıdan yüksek faizlerle borçlanılmak zorunda kalınmıştır.

Para politikalarına yanlış ve klasik ekonomi kurallarına aykırı kararlarla yön verilmeye çalışılması tam aksi sonuçlar vermiş enflasyon son 20 yılın en yüksek düzeyine yükselmiştir.

Tarım ve sanayi üretimi yerine rant devşirme oligarşi merkezlerine kaynak transferi çok ileri noktalara götürülmüştür. Dış ticaret açığı kapatılamaz bir yere gelmiştir.

Uygulanan kuralsız ve oportünist dış politikalar daha da çok askeri harcamalara neden olmuştur. Yanlış iç politikalar terör olgusunu sonuçlandıramamıştır. İç ve dış savunma ve güvenlik harcamaları çok artmıştır.

Toplumda nepotizm başını almış gitmektedir. Kamu ihaleleri, kamuya işçi ve memur alımları adil olmayan yöntemlerle yapılmaktadır.

Bürokrasi iktidar bileşenleri arasındaki gelgitlere ayak uyduramamış ve işleyemez hale gelmiştir.
TUİK başta olmak üzere devlet dairelerine güven en düşük noktaya gelmiştir.

Uygulamadaki ve hukuk sistemindeki güvensizlikler bunalıma dönüşmüştür. Bu bunalımlar iç ve dış yatırımcı için çok büyük ölçüde caydırıcı olmaktadır. Yalnızca beyin göçü değil sermaye göçü de başlamıştır.

Düzensiz, kuralsız göçmen ve yanlış vatandaşlık dağıtımı korkunç bir boyuta gelmiştir.

Yanlış sağlık politikaları halkın sağlığa ulaşmasına engel oluşturmaktadır.

Eğitim konusunda çağdaş ülkeler düzeyine ulaşmak yerine dünya sıralamalarında en alt düzeylere düşülmüştür.
Milli Eğitim Müfredatı yerine Milli Eğitim Bakanlığınca açıklanan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” eğitimin milli oluşunu kapı dışarı ettiği gibi laikliğe ve bilime karşı ezbere dayalı bir sistem öngörmektedir. Bu sistem ülkemizi orta çağa geri götürmeye çalışmaktadır.

İnsan hakları ve demokrasi konusunda ülkemizin karnesi her gün biraz daha kötüleşmektedir.

Toplumda rant kavgası, iktidar bileşenleri arasında işi bir çeteleşmeye kadar vardırmıştır. Torpil, kayırma ve rantın bölüşümü toplumsal hayatta güven duygusunu yok etmektedir.

Cumhuriyetin ve toplum yaşantısının en önemli-asli direği olan laiklik ayaklar altına alınmış, devlet daireleri bu yasa dışı örgütlenmelerle başta eğitim kurumları olmak üzere bir çok alanda protokoller yapmaya başlamıştır.

Hukuk sistemi diğer sistemler gibi çok fazla zedelenmiş, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı yok edilmiştir.
Kuvvetler ayrımı yerini kuvvetlerin bir elde birleşmesi almıştır. Monark ve otokrak bir anlayışla demokratik hak ve özgürlükler her geçen gün biraz daha daraltılmaktadır.

Yönetimin düşündüğü gibi düşünmeyen kesimlerin eleştiri ve demokratik haklarını kullanarak direnmeleri engellenmektedir.
Son olarak seferberlik yetkilerinin bir kişide toplanması, yargı paketi içinde etki ajanlığı gibi bir düzenleme sansür uygulamasını da geride bırakmıştır. Emekli askerlerin bir konuda açıklama yapmaları izne bağlanmıştır.
İşçilerin sendikal örgütlenmesi önüne yeni engeller çıkartılmaktadır.

Toplumun küçük bir bölümü bu durumdan memnun görünmektedir. Enflasyon ve sistemsizlikten rahatsız olmadığı gibi kar ve kazançlarını artırmaktadır.
Toplumun büyük bir bölümü bu gidişin henüz hangi noktalara varacağının farkında değildir. Ellerindekilerle günü kurtarmaya çalışıyor.
Toplumun büyük bölümü gidişin kötü sonuçlarından etkilenmeye ve düne göre yoksullaşmaya başlamıştır.. .
Toplumun geri kalan bölümü için yaşam dayanılmaz sıkıntılara neden olmaya başlamıştır.

İktidar gücünü kullananlar ise bu yanlışları düzeltmek yerine görünen o ki; bütçe açıklarını giderebilmek için yeni vergiler ve kamuca verilen hizmetlere yeni zamlar yapmayı uygun bulmaktadırlar.
Demokratik hakların kullanılmasına yeni engeller tasarlanmakta, yeni kurallar ve kısıtlamalar getirilmekte, cezaların artırılması için yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Kazanılmış hakların geri alınması hazırlıkları yapılmaktadır. Yeni vergiler beklenmektedir.

Bu içinden çıkılması zor durumlar karşısında işçi, memur ve diğer emekçi kesimlere düşen ödev en kısa sürede her türlü sürtüşmeyi ve öznel ayrımları bir yana bırakarak bir platformda buluşmaktır.

Bu “emek ve demokrasi” platformunda alınacak kararlarla iktidara karşı emekçilerin, köylülerin, işçilerin, işsizlerin ve emeklilerin istemleri daha gür bir sesle dile getirilmeli ve bu istemlerin hayata geçirilmesi için her türlü demokratik hak ve özgürlük sonuna kadar kullanılmalıdır.
Bu konuda, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, derneklerin ve siyasi partilerin yaşamsal ödev ve sorumlulukları bulunmaktadır.
Enflasyonun ve yanlış ekonomi politikalarının yıkıcı etkilerini hafifletebilmek için emekçiler, küçük esnaf ve köylüler üretim ve tüketim kooperatifleri aracılığı ile örgütlenebilirler.

İşçiden, emekçiden yana daha adil ve yaşanabilir bir dünya için yapılması gerekenler halkın her kesimine elde bulanan her türden araçlarla anlatılmalıdır.

Yorum bırakın:

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.