EFE KAVRAMI ÜZERİNE BİR İNCELEME
Genç atlet EPHEBOS ve bizim AYDIN’ lı EFE’ miz
Biz ona EFE diyelim mi?
Bizim efe bir payeye dayanmış dinlenirken…
Bu fotoğraflardan ilk ikisini bir yaz günü ellerim cebimde Bodrum Avenue alışveriş merkezinde dolaşırken bir mağazanın girişinde gördüğümde çektim. Sonraki iki fotoğrafı da İstanbul’da Arkeoloji Müzesini gezerken çekmiştim.
Heykelin aslı ak mermerden yontulmuş. İmitasyonu da mermer tozundan yapılmış.
Nasıl epey benzetmişler değil mi?
Ephebos heykeli İ.Ö. 1. yüzyılda yapılmış, ak mermerden yontulmuş. 1,5 metre boyunda, Tralles yani şimdiki adıyla Aydın ilimizde yapılan kazılarda, 1902 ilinde bulunmuş.
Ephebos – Efevos, EFE kelimesinin buradan geldiğini söyleyenler var ve böyle düşünenler, söyleyenler sayıca hayli kalabalık.
Tarihsel arka plan ve sözcüğün etimolojisi dikkate alındığında ben de bu düşünceye katılıyorum.
«Efe» sözü Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında Batı Anadolu’da ortaya çıkmış. Çetecilere efe nitelemesi yapılmış. Gerçekten o dönemde zeybekler aralarında cesaret ve kahramanlıkça kendini gösterenlere «efe» , çetenin öbür fertlerine de «kızan» (= erkek, oğlan çocuğu) derlermiş.
Efe sözcüğünün «Ağabey» anlamına geldiğini söyleyenler de var. Bu sözün Yunancadan alınan «efendi» sözünün kısaltılmasıyla oluştuğunu savunanlar olduğu gibi eski Türkçede «amca» anlamında olan «ebe» sözüyle de ilgili olduğunu iddia edenler de bulunuyor.
«Efe» sözü bilhassa Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında Batı Anadolu’da ortaya çıkan çeteciler için kullanılmış olduğunu söyledik, gerçekten bu bölgelerde yaşayan Zeybekler aralarında cesaret ve kahramanlıkça kendini gösterenlere «efe» diyorlarmış. Bunlar arkadaşlarına, çetenin öbür fertlerine «kızan» (=erkek, oğlan çocuğu) der, onları idarede gerçekten ustalık gösteriyorlarmış. Antik çağ Anadolu kültüründe de böyle yeni yetme gençlerin eğitimleri için kendilerine bir ağabey belirleniyormuş.
İrdelemenin bu noktasında “zeybek “sözcüğünü de mercek altına almak gerekiyor. Zeybek sözcüğünün anlamı TDK Sözlüğünde (Ege bölgesinde) efe olarak açıklanmaktadır. Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adlı eserinde Efe’yi Ege belgesine özgü bir tür cemiyet mensubu olarak tanımlarken kuşkusunu da ifade etmektedir. Nişanyan belki de diyor; Arapça zibaq (=civa) sözcüğünden hareketle civa gibi anlamına zibaki, zeybaki nitelemesi uygun bulunmuş olmalı diyor.
Divânu Lügati’t-Türk de, Bekneg sözcüğündeki bek’in sağlam anlamına geldiği anlatılmaktadır. Aynı eserde sağ sözünün de zeybeklik, anlayışlılık anlamında olduğu belirtilmektedir. “s” harfinin bazen Türk dilinde “z” şeklinde okunduğu üzerinde durulmaktadır. Bek sözü ile anlayışlı ve akıllı anlamındaki Zag sözü birleşik ad olabilir. Zag+Bek = Zagbek . Zamanla zağbek, zaybek ve zeybek olduğu düşünülüyor. Dolaylısıyla Zeybek unvanı Divânu Lügati’t-Türk adlı eserde, anlayışlı ve akıllı, sözünü sağlam tutan anlamında kullanılıyor.
Orta Asya’da ve Türkistan’da Zeybek, Saybak, Seybek adında köyler bulunduğu, sözcüğün Ege Bölgesi’nde “yiğit” anlına bir sıfat olarak kullanıldığı dolayısıyla zeybek sözcüğünün Türkçe olabileceği ileri sürülmektedir.
Cevat Şakir Kabaağaçl’ya göre ı, ibakkiler ( İbakki şarap tanrısı Dionysos’un, “BAKKO” nun tayfası demektir. Bu sözcük Hellen’ce değil, Anadolu’da yaşamış olan Lidyalıların dilindendir. Tarihçi Herodotos da zeybeklerden ibakki diye söz eder.) Anadolu’da yaygındır.
İsa’dan önce bazı Latin şairleri ibakkilerin başlarında Tir (Sur şehri) kırmızısından bir külah giydiklerini , dans ederken de takma saçlarını havaya fırlattıklarını ve aynı zamanda başlarına asma yapraklarından veya kayakapan sarmaşığından yahut da başkaca çiçeklerden bir çelenk taktıklarını yazarlar.
Tir kırmızısından külah daha sonra fes olarak karşımıza çıkmaktadır. Zeybekler in püskülleri, saç gibi bazen arkadan, bazen de yandan omuza sarkıtılırdı. Yaprak ve çiçeklerden yapılan çelenk ise zeybek çevresidir. İbakki zamanla Anadolu’dan Balkanlara geçti ve yayıldı.
İbakkiler dağlarda dans ederlerdi. Cepken ve camadana gelince; İbakkiler keçi, geyik ve pars postu giyerler ve bu postların iki ayağı omuz üzerinden arka aşağıya doğru sarkardı.. Zeybek cepkenindeki sarkan iki kolda işte bu bacak ve ayakların kalıntısıdır. Pantolona benzer giysilerinin uçlarını çoraplarının içine sokarlardı
Zeybekler pazubant takarlardı. Bunların her ikisi de Heredot’un “Skilas” ı anlatırken var olduğunu yazdığı kutsal alametlerdir. Sonraları pazubant muska özelliğini almıştır. Dansları ise; tamamıyla Apollon’cu anlayış karşıtı “BAKKİK” veya “DİYONİSYAK” idi. Buna göre Zeybek önce meydanı dolaşır ve sonra ellerini yukarı kaldırarak üzüm salkımını koparır ve diz üstü gelir. Salkımı sepete koyar, sonra kalkar. Sepetteki üzümü çiğner ve şarap suyu çıkarır
Halikarnas Balıkçısı, bize Lydia’ca olan “obekkos”, “to bekkos” ve “ibakhi” sözcüklerinin, zeybek sözcüğünü oluşturduğunu söylemektedir. Zeybek sözcüğünün kökeni ile ilgili iddialardan biri ise; İyonya dilinde Tanrı “Bakhüs’ün Askerleri” anlamına gelen Zai Bakhon kelimesinden türediğidir. Bacchus [/ˈbækəs/ or /ˈbɑːkəs/; Greek: Βάκχος, Bakkhos] tanrı Dionysos’a Romalıların taktığı isimdir.
Buna benzer daha birçok iddia bulunmaktadır. Anlaşılan o dur ki; bu sözcüğün kökeni hakkında araştırmacı ve aktarmacılar arasında bir görüş birliği bulunmamaktadır.
Ancak, burada şu saptamayı yapmak hiç de zor değildir. Zeybek ve efe sözcükleri arasında bir anlam yakınlığı, kökenleri konusunda bir akrabalık ilişkisi bulunmaktadır. Efe ve zeybek sözcüklerin kökenlerinin Batı Anadolu coğrafyasında olduğunu da söylenebilir. Günümüzde de efe ve zeybek sözcükleri bu bölgemizle ilintili olarak kullanılmaktadır. Örneğin Aydın’ın efesi deniyor da Konya’nın, Kırşehir’in veya Ankara’nın efesi denmiyor. Ankara’nın da (seğmen, seyman veya) seymenleri var. Dahası sözünü ettiğimiz Ephebos, efevos heykeli de Aydın’da, Tralles’de bulunuyor. Böyle bir heykelin örneğin Sparta’da, Amasya’da değil de Aydın’da bulunması bir rastlantıdan ibaret değildir.
Konu efe ile de sınırlı değil, dilimizde bir de efendi sözcüğü var. O da Yunancadan geliyor. Çoğumuz bu sözcüğün Türkçe olduğunu, birçoğumuz da Arapça olduğunu sanırız. Halk arasında saygı duyulan erkek kişiler için efendi sıfatı kullanılıyor.
Dinsel yanı ağır basan kutsal kişilikler için İngilizcedeki “my lord”un karşılığı olarak bu sıfat kullanılıyor. Peygamber efendimiz veya bir zamanların muteber ismi, şimdinin Fetö’sü, Fethullah hoca efendi hazretleri gibi. Ya da papaz efendi gibi…
Belki şunu da eklemek gerekir, Hz. Muhammed’e atfedilen bu sıfat E. Yunanca kökenli olup Peygamberin ölümünden uzun yıllar geçtikten sonra kullanılmaya başlanılmıştır. Bu sıfatın Allah’a şirk anlamına geldiğini ileri sürenler de vardır. Onlara göre rızkın biricik sahibi Allah olup onun resulü için de olsa böyle bir sıfatın kullanılması şirk anlamına gelmektedir.
Son olarak şunu da belirtelim, efendi sözcüğü, sıfatı Arapça konuşulan ülkelerde ya hiç konuşulmamakta veya bizdeki kadar sıklıkla konuşulmamaktadır. Arapça efendi sözcüğü muealim, muallim, bilen, öğreten anlamını taşımaktadır.
Hazret sıfatı ise Allah, tanrı veya ise dinsel bir kutsallık taşıyan kişiler için kullanılmaktadır.
Ephebos’ a dönecek olursak, elbette 2000-2500 yıl boyunca anlam kayması olması doğaldır. Ortak nokta sanırım delikanlı, delikanlılık.
Haydi bre efeler, zeybekler…
Cepkenimizden renk almış bu dağlar
Rüzgâr eser su çağlar
Dağlar canım efeler
Nerde yaylalar çamlı tepeler
Aşarak dağın yamacı
Yol ver canım efeler
Ephebos: Yunanca’da ergenlik çağına gelmiş olanlara, “genç erkek” anlamında kullanılıyor.
Ephebos, eski Atina’da 18-20 yaş arasındaki erkekler için kullanılan, resmi nitelik kazanmış bir tanımdır.
Atina dışındaki kentlerde ise; 15-17 yaşlar arasındaki gençler için kullanılan bir tanım olmuş. Epheboslar İ.Ö. yaklaşık 335 yıllarından sonra bir kosmetes (memur) ve ön eğitmen (sophronista) denetiminde yapılan iki yıllık bir eğitimden geçmeye başlamışlar.
Bir yıllık eğitimini dolduran ephebos’lara devlet tarafından birer kılıç ve kalkan verilmekteymiş.
Epheboslar kılıç kalkan kuşanma töreninde yemin ederlerdi.
Efeboslar vatandaşlık haklarının çoğundan yararlanamıyorlardı…
MÖ 3. yüzyıl sonlarında ephebosluk hizmeti zorunlu olmaktan çıkmış ve süresi de bir yıla indirilmiş. Ephebosluk yalnızca varlıklı sınıflara özgü bir kurum oldu.
MÖ I. yüzyılda ephebos eğitimine yabancılar da alınıyormuş ve eğitim programı felsefe ile edebiyatı da içerecek biçimde genişletilmiş. Ama yine de ephebosluğun askeri niteliği tümüyle yok olmamış.
Sistem yozlaşmaya başlayınca ephebos sözcüğü Atina’nın dışındaki Yunan kentlerinde 15-17 yaş arası gençler için kullanılır olmuş.
EFE Kelimesinin etimolojik kökenlerine gelince:
Yunancada éfivos έφηβος baliğ, büluğa ermiş erkek, delikanlı
Eski Yunacada éphēbos έφηβος
Yine Eski Yunancada epi+ ʰēbē ἥβη büluğ, delikanlılık anlamına geliyor.
Ege bölgesine özgü erkek birliklerine mensup kişilere efe denmiş. Argoda kabadayı yiğit anlamında kullanılmış.
Sözcüğün kökenine ilişkin olarak Türkçe literatürde yeterli bilgi bulunmadığı gibi olanların da bilimsel değerden yoksun olduğu görülmektedir.
Ege bölgesine özgü efelik geleneğinin ve birçok toplumda görülen bülûğa erme törenlerinin aynı düşüncelerle ilgili olduğu söylenebilir.
EFENDİ kelimesinin etimolojik kökeni
Efendi kelimesinin anlamları: Orta Yunancada avthéntis αυθέντης bey, sahip, mevla, Bizans’ta bir saygı unvanı
Eski Yunancada authéntēs αυθέντης reşit ve mümeyyiz yani kendi işini kendisi görebilen kişi, vekil olmayan, asil,
Eski Yunancada authéntō αυθέντω yine sorumluluk ve yetki sahibi olmak anlamındaymış.
Efendi sözcüğünün köken özetle :
~ OYun avthéntis αυθέντης bey, sahip, mevla, Bizans’ta bir saygı unvanı
~ EYun authéntēs αυθέντης reşit ve mümeyyiz kişi, vekil olmayan asil
< EYun authéntō αυθέντω sorumluluk ve yetki sahibi olmak
Tarihte En Eski Kaynaklarda
“Rum papazlarına hitaben kullanılan saygı deyimi” [ Danişmend-Name (1360) ]
“Egemen kimse, bey” [ Ahmed b. Kadı-i Manyas, Gülistan Tercümesi (1430) ]
“Okuryazar kişiler için mevla/molla karşılığı kullanılan saygı deyimi” [ (1500 yılından önce) ]
Bir de günümüzde efendi ve hanım efendi sıfatlarının bilgili, görgülü ve çevresinde saygı uyandıran, imrenilen kişiler için kullanıldığını ekleyelim.
Kelime Kökeni
Orta Yunanca avthéntis αυθέντης “bey,sahip,mevla (besleyip büyüten, doyuran-tanrı), Bizans’ta bir saygı unvanı” sözcüğünden alıntıdır.
Eski Yunanca authéntēs αυθέντης “reşit ve mümeyyiz kişi, vekil olmayan, asil” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca authéntō αυθέντω “sorumluluk ve yetki sahibi olmak” fiilinden türetilmiştir
Efe ve Efendi sözcükleri arasındaki ilgi:
Eski Yunancadaki éphēbos έφηβος ile authéntēs αυθέντης arasında ne gibi benzerlik veya aykırılık var diye üzerinde daha çok araştırma yapılmasına gereksinim olduğunu düşünüyorum.
Hemen belirtmem gerekiyor: Değerli arkadaşımız Bülent Aksoy Kavram Mutfağı’ nda Efendi başlığı altında çok önemli ve değerli bir makale yayınlamıştır. O makalede yer alan noktalara değinmek, tekrara düşmek istemiyorum.
Efe ve efendi sözcükleri arasındaki benzerlik nedeniyle aynı kökten geldiğini iddia etmek biraz zorlama gibi geliyor. Çünkü birinde toyluk, delikanlılık ötekinde bilgelik ve erdemlilik öne çıkmaktadır.
Hıristiyanlığın kabulünden sonra bu coğrafyada kelime Rum papazlarına hitaben kullanılan saygı deyimi olarak, besleyip büyüten, doyuran “egemen kimse, bey” anlamında kullanılmış.
Anadolu’da 13. yüzyıl öncesinde “okuryazar kişiler için bir saygı ifadesi olarak mevla/molla karşılığı efendi sözcüğü kullanılmaya başlanılmış.
Mevlana sözcüğü insanlar için kullanıldığında dostumuz, efendimiz anlamına gelmektedir. Mevlana Celaleddin’i Rumi’nin adının başındaki bu sıfatın incelenip değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Hem hazret hem mevla hem de efendi sıfatlarının aralarında virgül bile konmadan yan yana kullanılması bana biraz tuhaf gelmektedir. Artık benimsediğimiz operatör doktor veya bize yanlış gibi gelen cerrah hekim örneklerinde olduğu gibi
Molla: (Farsça:ملا), İslamî ilâhiyat ve dinî yasa (fıkıh) üzerine eğitim almış din bilginidir.
Molla, Arap dilinde efendi anlamı karşılığı, sahip gibi anlamlara gelen mevla (Arapça:مولی) sözcüğünden türemiştir. İslam dünyasında birçok bölgede İslam din veya cemaat liderlerine bu molla unvanı verilmektedir. Bu terim, İslam Dünyasında bu terim bir saygıyı ifade etmek için kullanılmaktadır. Mollalar tasavvuf yanında fıkıh eğitimi de alırlar, devlet idaresinde bazen danışmanlık bazen de kadılık görevi yapabilirler. Osmanlı’da bunun örnekleri vardır. Molla Gürani vb. Cumhuriyetle birlikte bu unvanlar kaldırılmıştır. İran’da ise mollalık Şiî Mezhebi üzerine verilen eğitimle halen sürdürülmektedir.
Hazret (Arapça: حضرة hadrat), saygıyı ifade edici bir terim olarak dilimize girmiştir. Hadratın harfi harfine çevirisi “huzur”dur. Dilimize bu sözcük telaffuz kaygısıyla, söyleniş kolaylığı sağlamak amacıyla içindeki (d) harfi (z) olarak değişikliğe uğratılmıştır.
Hazret, hazret-i sözcüğü Arapça hzr kökünden gelen bir isimdir, hazır, huzura çıkmış, huzura ermiş, huzurlu anlamlarına gelmektedir, ona duyulan saygıyı ifade için kullanılmaktadır. Çoğulu ‘Hazerât’tır. Hazreti Allah, hazreti peygamber, hazreti Kur’an, Papa hazretleri, paşa hazretleri, Mevlana hazretleri gibi.
Şemsettin Sami ve Ferit Develioğlu’nun da üzerinde durduğu gibi
kalender bir anlatımda, alçak gönüllü tarzda bir sesleniş şekli de olabilmektedir. Sabah uyanamadı hazret, nerelerde kaldı paşa hazretleri, deyişinde olduğu gibi.
Hazret-i, başlangıçta, İslam inancının peygamberleri için kullanılmış; Muhammed, İbrahim, Nuh, Musa ve İsa peygamberlerin ön adlarına sıfat olarak eklenmiş.
Daha sonraki yıllarda karizmatik ifadeleri yüklenen ve şereflendirilmek, onurlandırılmak istenen kişiler için de kullanılır olmuştur. Batı kültüründeki “Majesteleri” kavramının karşılığıdır.
Efe kavramından buraya kadar geldik. İncelememizi sürdürdüğümüzde karşımıza ekselans, lord, dük, düşes, baron, barones ve başka bir dizi kavram çıkmaktadır. Bunların incelenmesini başka bir yazıya bırakalım ve Anadolu’muzun yazarı, besteleyeni belli olmayan ama tamamının gönlüne kök salmış bir türküsünü dinleyelim.
EFELERİN EFESİ
Şu Dalma’ dan geçtin mi
Soğuk da sular içtin mi
Efelerin içinde
Yörük de Ali’yi seçtin mi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Şu Dalma’ nın çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Yörük de Ali’yi sorarsan
Efelerin seçmesi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Cepkeninin kolları
Parıldıyor pulları
Yörük de Ali geliyor
Açıl Aydın yolları
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Hey gidinin efesi
Efesi efelerin efesi
Ali Can Polat
25.01.2022